Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Son üçte bir

Son üçte bir

Evveli rahmet, ortası mağfiret sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan Ayının son üçte birlik bölümüne girdik şükürler olsun.

Bu günler hepimizin ortak arzusu ve hasreti olan Kadir Gecesini bilmek, bulmak, idrak ve ihya etme günleri.

Ramazan da herkes gibi biz de yiyip içmeyi keserek bir nevi açlık orucu tuttuk da.

Ramazan ayında tuttuğumuz orucumuz, geçmiş senelerde tutulan oruçlardan veya başkalarının tuttuğu Ramazan oruçlarından farklı oldu mu acaba?

Bu son üçte birlik bölüm kendimizi son bir gayretle hesaba çekme zamanıdır.

Sorular kolay, cevapları ise son derece basit ve herkes tarafında yapılabilir cinsten.

Ramazan orucu esasında nasıl tutulmalı denildiğinde akla gelen husus büyük veli İbrahim Ethem(rha)in şu nasihati olmalı.

İbrahim Ethem Hazretlerine(rha) sordular:

Ramazan'ı nasıl ihya edelim?

Cevap çok kısa ve nettir:

Açığı kapa, kapalıyı aç.

Açık ve kapalı olması istenilenler detaylandırıldığında ise şu sonuçlara ulaşılıyor.

Dilini kapa, elini aç.

Cimriliği kapa, cömertliği aç.

Tembelliği kapa, gayreti aç.

Gıybeti kapa, hüsnü zannı aç.

Boş işleri kapa, nafileyi aç.

Dahası da var:

Açlık orucu ile birlikte düşünce orucu da tutturduk mu beynimize ve benliğimize?

Susuzluk orucu ile birlikte kalp kırmama orucu da tuttuk mu acaba?

Kuran okuyarak oruç tuttuğumuz Ramazan günlerinde moral bozmama orucu da tuttuk mu?

Hatimler takip ederek oruç tuttuğumuz Ramazan günlerinde bencillik yapmama orucu da tuttuk mu?

Teravihler kılarak oruç tuttuğumuz Ramazan günlerinde yalan söylememe orucu da tuttuk mu?

Sahurlarda teheccüdler kılarak oruç tuttuğumuz Ramazan günlerinde gıybet yapmama orucu da tuttuk mu?

Ev sahibi olduğumuz iftar sofralarında eş dost birlikte keyifle orucumuz açarken acaba yediklerimiz haram lokma yememe orucu da tuttuk mu?

Veya davet edildiğimiz ve hiçbir fakir fukaranın yer almadığı iftar sofralarında keyifle iftar ederken acaba doğruluğunu tam bilmediğimiz bir sözü söylemeyerek suskunluk orucu da tuttuk mu?

Ya da Ramazanı ayının sona ermesi ile birlikte sevinç ve mutluluk ile idrak edeceğimiz bayramı geçmiş yıllardaki burukluk ve kısıtlamalarında kalkmış olması nedeniyle birlikte geçirmek yerine adı önüne muhafazakâr tabiri ilave edilen 5 yıldızlı sahil otellerinde tatil yaparak mı idrak edeceğiz?

Nereden bakarsanız bakın biz bu şekilde kendimiz ile yüzleşmeden ve kendi nefsimizi hesaba çekmeden idrak edeceğimiz her Ramazan ayı garip kalacak.

Verdiğimiz Zekât ve Sadakalar sadece günü gelmiş basit bir borç ödemeden ileri gidemeyecek.

Tuttuğumuz oruçlar ve kıldığımız teravihler tıka basa yediklerimizi hazmettiren spor hareketlerinden ileri gitmeyecek.

Bayramlarımız ise internet ve telefon aracılığıyla azılan bir iki mesaj veya her tür resimlerle bezenmiş hazır bayram tebriklerinden ileri gitmeyecek.

Bunlar bizim aile ve yakın çevremiz ile ilgili hususlardı.

Bir de söz açıldığında hamasi duygularla sahip çıktığımız ümmet var.

Her Ramazan ayında siyonist israilin saldırılarında can veren Müslümanların toprağı Filistin var.

İftar ve sahur sofralarında televizyon seyrederken Mescidi Aksa’daki katliamları sadece göz ucu ile mi seyrediveriyorsak tutulan oruçlarımızdan önce kendimizi gözden geçirme vaktidir bu son üçte birlik Ramazan günleri.

İftar ve sahur sofralarında neşe işe yerimiz açmışken aile efradından birinin isteğiyle açılan televizyonda izlenen kanallar ramazan öncesi ve sonrasında izlenen kanallar ise tam da kendimizle yüzleşme vaktidir Ramazanın son on günü.

Mukabele takip etmek için gittiğimiz camiden dönerken aldığımız gazeteler dünya üzerindeki Müslümanlara yapılan zulümleri iktidar bağımlılığı nedeniyle görmeyen basın ise Ramazan orucunun beklenen ve istenilen tesirinin henüz bizim nefsimizde oluşamamış olduğunu kabul ederek son bir gayret ile değişim ve dönüşüm vaktidir bu son günler.

Aksi halde iftar ve sahur için kurulan sofralarda bir tarafta lüks, şatafat, gösteriş ve israf varken diğer tarafta yoksulluk, fakirlik ve feryat devam ediyorsa, daha böyle pek çok Ramazan ayı da gelip geçse, Müslümanların durumunda göze görünür, dişe dokunur bir değişiklik olmayacaktır.

FARKINDA MIYIZ?

Dinde zorlama yoktur hükmü kişinin İslam dinine girip girmemesi ile ilgilidir.

Yoksa kişi Müslüman olduktan sonra Müslüman olmayanlar gibi yaşamaya devam etme lüksü yoktur.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi
SON YAZILAR