Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Haftanın İlk Günü

Haftanın İlk Günü

Pazartesi günü haftanın ilk iş günü olması hasebiyle herhangi bir otobüste veya dolmuşta ya da kaldırımlarda yürüyen insanların yüzlerine bakın ve insanların ne durumda olduklarını unutmamak için de bir kare fotoğraf çekin.

Ama sakın ola izinsiz çektiğiniz bu fotoğrafı sosyal medyada falan yayınlamayın, sizde kalsın.

Sadece hafta başında olmasına ve çoğunun iki günlük bir dinlenme sonrası işe başlıyor olmalarına rağmen insanların ne halde olduğunu görmek istediğiniz zamanlarda, bu fotoğrafa bakın.

İnsanların yüzlerinde siyasetçilerin bütün iddiaları ve vaatlerine karşın mutsuzluk, huzursuzluk ve derin bir endişe göreceksiniz.

Haftanın her günü bir önceki günden daha büyük bir sıkıntı ve bezginlikle kendi gömülecekleri çağdaş piramitleri yapmaya giden ücretli çağdaş kölelerden başka bir şey göremeyeceksiniz çevrenizde.

Hem de yıllardır büyükler için yazılan ve her fırsatta her şey daha iyiye gidecek, gelecek bu günden daha iyi olacak şeklindeki masallara rağmen.

Bir şey daha görmeye çalışın bu fotoğrafta.

Sadece sizin yaşadığınız şehirdeki insanların bu durumda olmadığını görün.

Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere nerdeyse bütün ülke aynı durumdadır.

Bir takım vicdanları körelmiş insanlar hala her şey iyiye doğru gidecek türküleri ile insanları avutmaya çalışadursunlar.

Onlarla hiç bir şeyin tartışmasını yapmaya hatta onlarla konuşmaya bile değmediğini her geçen gün daha acı bir şekilde görüyoruz.

Yaşananlara baktıkça bu tür insanlarla yıllardır bu ülkenin daha iyiye gitmesi için her defasında önüne konan acı reçetelere katlanan çileli insanların hiç bir ortak yanının olmadığını gördük.

Cumhuriyetin 100. yılına girdik, sevinin ve sevindirin diyen insanların, sevindiklerini ama hiçbir kimseyi sevindirmediklerini gördü bu millet.

Bunun için onlarla ortak bir yanımız olmadığı gibi, aramızda çok büyük mesafelerin olduğunu da görmüş olduk.

Her sabah karın tokluğuna çalışmaya gidenlerin yüzlerindeki ifade ile onları açlığa ve yoksulluğa mahkûm edenlerin yüzlerindeki ifadelerin farklı olduğunu bu resimden daha ayrıntılı anlatmak için başka ne gerekir ki?

Fazla abartmamak gerekir, çünkü bu duruma Pazartesi sendromu diyenler olacaktır.

O zaman bu insanların, hafta içinde 5 veya 6 gün çalışanların hafta sonlarını dinlenmeden geçirdikleri ve güya pazar gününün dinlenme günü olmasına rağmen ev işi ve alışveriş derken pazartesi günü yorgun argın işe gitmiş olanların neden bu hale düşürüldüklerini açıklamaları gerekir.

Bir kısım tuzu kurular da, kendi işi olmayanlar için çalışma çok kimse kabul etmese de modern bir kölelikten ibarettir diyebilirler.

Onlara bu toplumda yaşayan insanların artık gittikçe azalan eş-dost ziyaretleri ile akrabalar arası misafirliklerde bile, mutsuzlukları yüzlerine yansımış umutsuz insanlar topluluğu haline dönüştürüldüğünü hatırlatıyoruz.

Hayatlarından memnun olmayan, yarınlarından ise hiçbir ümidi olmayan kimselerin kendilerine faydası olmayacağı gibi, çalıştıkları işte de verimli olamayacakları gerçeği, sanki hem çalışanlar hem de çalıştıranlar tarafından unutulmuş gibi görünüyor.

Hâlbuki bu insanların heyecanla, şevkle, severek çalıştıkları bir işe gitmek için can atan, umut dolu gözler ve gülen yüzlerle her gün, bir önceki günden daha fazla üretim yapmak arzusunda olmaları gerekmez miydi?

Böyle yüzler görmeyeli ne kadar oldu diye düşünüyorsanız, genelde alacağınız cevap çok uzun zaman oldu” olacaktır.

FARKINDA MIYIZ?

Son zamanlarda çarşıda, pazarda veya iş başında gördüğünüz insanların yüzünden, mutsuzluk ve çaresizlik akmasının sebebi, sabah gün doğmadan zoraki bir şekilde gittiği işte 1 ay çalışıp, aldığı ücretle geçinememe kuşkusudur.

Kendilerinin olduğundan daha fazla, çocuklarının da geleceğinin ellerinden alınmış olduğuna inanan ve hayattan hiçbir beklentisi kalmamış bu insanların mutlu olduklarına inanmak, toplum olarak yaşanan mutsuzluk ve çöküşü ortadan kaldıramaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi
SON YAZILAR