Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Anne - babalar ve bugünkü gençler

Anne - babalar ve bugünkü gençler

Bugünkü gençlerde ana - babaya ve büyüklere saygı kalmadı ne yazık ki. Küçüklüğünden gençlik devresine kadar kendi değerlerimize duyarsız kalan, internet ve bilişimin sağladığı konforla, kimsenin hayatlarına müdâhale edemediği oldukça rahat yetişen yeni nesil bizleri kaygılandırıyor. Halbuki sosyal bir varlık olan insan, içinde yaşadığı toplum kurallarına uymakla yükümlüdür. Toplum kurallarını ise din, gelenek- görenek, örf ve âdetler belirler. Bu kurallara uymayan toplumdan dışlanır. Müslümanlar olarak bizler davranışlarımızı kendi değerlerimize göre biçimlendirmek durumundayız.

İmanlı gönüllere rahmet ve şifa olan, akıllara nur, ruhlara sürûr bahşeden biricik kitâbımız Kur’ân-ı Hakîm’de Allâhu Teâlâ ana - babaya saygı ve hürmet noktasında şöyle bir hitap var: “Rabbin, kendinden başkasına kulluk etmeyin. Ana ve babaya iyi muamele yapın diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererlerse, onlara ‘öf’ (bile) deme. Onları azarlama, onlara güzel (ve tatlı) söz söyle, onlara acıyarak tevâzu kanadını (yerlere kadar) indir ve: Ya Rab! Onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse, sen de kendilerini (öylece) esirge, de.” (1) Buyruluyor.

Demek ki, Kur’an’da Allâh’a kulluk emrinden hemen sonra anne-babaya iyiliği emretmektedir. Yukarıdaki âyetten anlaşıldığı üzere, onlardan biri veya her ikisi yaşlılık hallerinde çocuklarının yanında bulunursa, çocukların şu esaslara riâyet etmeleri bildirilmektedir:

1- Onlara ‘öf’ bile deme,

2- Onları azarlama,

3- Onlara güzel söz söyle,

4- Onlara şefkat kanatlarını ger,

5- ‘Ya Rabbi, onlar küçükken beni terbiye ettikleri gibi, yaşlı hallerinde onlara merhamet et.’ diyerek dua etmesi istenmektedir. Hattâ ana-baba haksızlık etse bile çocuğun onlara isyan etmesi uygun değildir. Hayâtı boyu evlâdı için bin bir güçlüğe göğüs geren, soğuk-sıcak demeden alın teri akıtan, göz nûru döken, gece uykularından vazgeçen, icâbında yemeyi-içmeyi tehir eden hattâ terk eden, yavrusuna en ufak bir zararın dokunmasına râzı olmayan ana-babaya nasıl hürmet edilmez?... Nasıl iyi muamele yapılmaz?... Ancak onlar bize; Allâh’ a ve Resûlü’ne isyânı teşvik eden, iman esaslarını çiğneyen bir şeyi emrederse, o takdirde onlara itaat söz konusu olamaz. Bunun hâricinde ana-babaya mutlak hürmet ve itaat gerekir.

Kâinatın iftihar tablosu Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm’da birçok hadisi şeriflerinde, ana-babaya hürmet edilmesi gerektiğini, onlara isyânın büyük günah olduğunu, Allah rızâsının ve ebedî saadetin ana-babanın rızâsında bulunduğunu ilân ediyor: “Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün!..’ ‘Kimin ya Resûlallah?’ denildiğinde cevâben; ‘Ana-babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık dönemini idrak edip de, onlara iyi muamele etmeyip, bu yüzden cennete giremeyen kimsenin” buyuran Resûlullah aleyhissalâtü vesselam, başka bir hadis-i şeriflerinde de; “Size büyük günahlardan haber vereyim mi?’ şeklinde ashâbına yönelttiği sorudan ve bunu üç defa tekrar ettikten sonra bunlar; ‘Allâh’a şirk koşmak ve ana-babaya âsi olmaktır.” (2) Buyurdu.

İslam dîni Allâh’a ve Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm’a muhabbetten sonra en büyük sevgi, saygı ve hürmetin ana-babaya gösterilmesini istiyor. Bu sebeple her Müslüman evlat, anne ve babasına hürmet etmenin üstün bir fazilet olduğunu bilmeli ve davranışlarını ona göre biçimlendirmelidir.

Evlatlar, anne ve babalarından gördüğü yardımları ve sevgiyi her zaman takdir etmelidir. Ebeveynler dâima evlatlarının gelecekte âilesine ve çevresine faydalı, fazilet sâhibi kişiler olmasını isterler. Evlatlar, anne ve babalarının hayırlı nasihat ve öğütlerini dinleyip, zararsız isteklerini yerine getirmelidir. Ebeveynlerin tembih ve uyarılarına kulak verilmeli bu korku ve itirazla değil ihlas ve muhabbetle, gönül rızâsıyla yapılmalıdır. Zirâ, anne ve babalar kendilerinden daha çok hayat tecrübesine sâhiptirler, onların bilmediği pek çok şeyi hayatlarında deneyerek öğrenmişlerdir. Tâbiri câizse onlar hayat fakültesini bitirmişlerdir. Onlardan nasıl yararlanılmaz?

-------

1- İsrâ’, 23-24

2- Riyâzu’s-Sâlihîn, c. I, Hadis No: 335

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR