Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Sarhoşluklar

Sarhoşluklar

Camiden gelir sesi ama ne biçimdir hikâyesi 

Mustafa Everdi’nin Kılçıklı Hikâyeler kitabında; cami için toplanan paradan, yirmi lirayı çalıp, şarap parasına, akşam sefasına(!) yatıran bir isimsizin ikilemi anlatılır. (Camiden Gel Sesime)  

Alacağı zevk onu şimdiden mest etmekte, galebe çalmaktadır. Amacı için, Cuma namazına, Ulu Cami’ye gider.  Kalabalıklar, sayılar, her günahı örtüp p(aklar) saklar.

Bu küçük adamın tereddütleri, gelgitleri, cüzi bir miktar tırtıklamak için kaygı duyması; azîm yolsuzlukları, hırsızlıkları yapan kişilerin ferahfeza yaşamları akla gelince düşündürücüdür. Ancak basit gözüken suçlar, yükseklere(!) erişim için belki de ilk basamaklardır. 

Mekân, ismi, kulların her çeşitten zafiyeti; tutku için her yolun aracın mubah sayılıp, kullanılması; tezatlı, hazin durumu vurgulayıp büyütür ve okurun yüzüne çarpar. 

Neticede hayır parası iç edilir, vicdanın sesi susturulur, böylelikle uyum ve itaatle dostlarından, “son sığınağından” ayrılmayıp, dışlanmayacaktır ve hikâye kişisi kendince mutlu olacaktır. 

Dibine yatak serilen “siyah şişe”; onu “İstanbul’a giren Fatih” edasına, “öz ülkesine” sokacaktır. Zaferi; inatçı, kestirme mağlubiyetlerin başlangıcıdır aslında.

Hikâye, dindarlıkla, inançla; yaşadıklarımız, hayata geçirdiklerimiz arasındaki uçuruma, derin yarıklara işaret eder. 

Çağdaş dayatmalar, cılız iman ışığı, dirençsizlik,  sıkışmışlık, at gözlükleri, deve kuşu yumurtaları, çıkışını bulamadığımız nice kuyu; yazarın incelikli gö(ste)rme biçimleriyle başka hikâyelerinde de kendini fark ettirir.

Camiden yalnızca para,  eşya, ayakkabı v.s. yürütülmemektedir. İçimizdeki mabet, gönül Kâbeleri aşırılmıştır. Bir robot sükûnetiyle, maket Kâbelere ruhumuzu yönümüzü çevirmişizdir. 

Bu âlemin sıkıntılarını unutmak için,  yine pahalıya mâl olan ucuz dünyevî sarhoşluklara, sahte teselli verici mutluluklara sığınmışızdır.

Böylesine devrin, nefsine zulmün ve cevrin müptelası ile sarhoşuyken; benliğini ötelemiş, bize bir başka pencereden bakan, semavî adamların kendinden geçmişlikleri, cazibeli hoş geliyor.

En azından kâğıt üzerinde. Ne bedeller ödediklerini göz önüne almaz ve umursamazsak. Ulaşamadığımızdan, uzaklığımızdandır, bir özlem ifadesidir herhalde.  Muhtemelen bir çağrıdır, ulvî bir sestir.

Hakikaten kafayı bulduran; kafatasını, ömrü dolduran başka içkiler de vardır. 

Mutasavvıf-şair İbn Fârız’ı hatırlayalım.

“Kaside-i Hamriyye’de”, “Ömründe -bir an dahi olsa- bu şarapla bir kerecik sarhoş olsan, dehrin sana itâatli bir kul olduğunu ve hükmün sende olduğunu görürsün” diyen İbn Fârız; bizi aşk şarabı içmeye ve değişik bir sarhoşluğa çağırıyor. 

“Nefsine uyup ömrünü zayi edenler ağlasın”. “Zira ona bu şaraptan ne bir nasip ne de hisse vardır!”

“Biz, daha üzüm yaratılmazdan önce, sevgiliyi hatırlayarak şarap içtik ve o şarapla sarhoş olduk.”(….)

“Daha var olmazdan önce, bende o şaraptan bir neşve vardı ve kemiklerim çürüse de bende (bu neşve) bâkî kalacak.”(Aşkın Halleri, Haz: Sadık Yalsızuçanlar, Mehmet Fatih Birgül)

Hakk Şarabı içmişlerden, İranlı büyük sufi Feridüddin Attar ile sekir haline geçelim. Divan’ından bir gazelle:

“Yarı sarhoş başlayacağım bu gece,

Ayaklarım raksetmede, bir kadeh tortu elimde.

 

Sefiller çarşısına çevireceğim yönümü,

Ne varsa kaybedeceğim bir saat içinde.

 

Daha ne kadar yalandan teşhir edeceğim kendimi?

Daha ne kadar tapacağım kuruntuyla bu nefese?

 

Paramparça edilmeli hayal perdesi,

Zahitlerin tövbesi çevrilmeli pestile!

 

Alkış tutmam için gün doğdu bana;

Daha ne kadar kalacağım ayağım bağlı beklemede?

 

Sâki, gönül açıcı bâdenin tam sırası;

Kalbim terketti beni; bir hüzün çöktü içime!

 

Döndür kadehi, alalım çerh-i feleği

Erler gibi ayaklarımızın altına biz de.

 

Paramparça edeceğiz Müşteri’nin hırkasını,

Mest edeceğiz, kıyamete dek şarap sunacağız Zühre’ye.

 

Terk edeceğiz tüm yönleri Attâr gibi,

Elest’ten ötürü başlayacağız raksetmeye

Yönsüzlük içinde” 

İçelim a dostlar, neşe dolalım. İçelim bu akşam sermest olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR