Süleyman Küçük
Devletperestlik Putu
Cenab-ı Allah’ın (cc) gönderdiği Peygamberler (as) ve ilahi dinlere rağmen İnsanların her dönem farklı isimlerle ikame ettikleri dinleri ve putları olmuştur.
Bir kısım insan topluluklarında ise ilahi dinlere ve peygamberlere(as) inanmalarına rağmen farklı düşüncelerle yaptığı davranışlar sonucu gayrı ilahi dinler ve putlar oluşmuştur.
Her toplumun inandığı bir dini olmasına rağmen, dini dışı sayılan davranışların ortaya çıktığı zaman engellenmemesi nedeniyle de, zaman içinde önce adet olarak kabul edilen ve tekrarlandıkça da sonradan din gibi kabul edilen mefhumları oluşmuştur.
Bunlardan farklı olarak bizim toplumumuzun hafızasında, yönetim şekli ve adı ne olursa olsun siyasi bir varlık olarak devlet zaman zaman bazı kişilerce putlaştırılmıştır.
Gerek şahıs gerekse yönetim olarak devlet mefhumu bizim toplumumuzda toplumu oluşturan insanlardan daha ağırlıklı bir varlık haline getirilmesi tarihin her döneminde gerçekleşen bir olgu olmuştur.
Asya steplerindeki putperestlik dönemlerinden kalan bir düşünceyle Selçuklu’dan Osmanlı ve Cumhuriyet’e tevarüs eden bu anlayış, insanlarda güçlü bir yapının merkezinde olmaları düşüncesinin oluşmasına sebep olmuştur.
Bunun nedeni devlet yapısında yer alabilmek veya ele geçirdikleri yerde varlıklarını koruyabilmek için düşmanlarına karşı oluşan koruma refleksinin oluşturulabilmesi bu toplumsal miras sayesinde gerçekleşebilmektedir.
Uzun yıllar içinde oluşan bu otoriter toplumsal miras, kişisel korunma ve ayakta kalabilme psikolojisinin rol değiştirmesi ile de devletin kutsal görülmesi gibi bir sonuç oluşturmuştur.
Devlet bir kez kutsal görülmeye başladığında ise devletin farklı katmanlarında görev alan yetkililer de kendilerine kutsallık atfederek varlıklarını koruma amacıyla sıradan vatandaşların kullandıkları günlük dilden farklı bir dil oluşturarak kutsal devleti iki katmanlı bir yapıya dönüştürmüşlerdir.
İçeride başka, dışarıda başka yani devlet katında başka vatandaş nezdinde başka olan bu bir yüzü görünür, diğeri ise görünmeyen yapı, kendinden güçlü olana karşı saygılı, zayıf olana ise buyurgan bir dil geliştirmekte gecikmemişlerdir.
Devlet kutsallaştırılınca, kutsallaşan görevliler de kendilerini devletin vatandaşlarına karşı bir koruma içgüdüsü daha geliştirir ki, diğer insanlar da kendilerini devletlûlara karşı korumak için maskeler arkasına gizlenmiş bir varlık haline dönüşmekten kendilerini alamazlar.
Bunu ahlaki zafiyete karşı bir toplumsal savunma mekanizması olarak görebilirsiniz.
Bunun nedeni, devletin gölgesine girebilmek için her türlü aksiyonu helal gören bir kişinin, devletin kanatları arasına kendini attığında, büyüyebilmek için önce kendisinin gölgeleneceği bir yapıyı kurmayı öğrenmesi gerektiğini öğreten köhne zihniyetin varlığıdır.
Devlet katında yer alanlardan, kendinden büyük gölge edenlerin gölgesi altında ayakta kalmayı ödüllendiren bu çarpık zihniyetin mensupları, bir zaman sonra kendilerini devletperestleştikçe üst kattakilerle birlikte sürekli zenginleşirlerken, alt kattakileri fakirleştirirler.
Yönetenlerle yönetilenler arasındaki toplumsal ahlakın çürümesinden kaynaklı bu durum, büyük güce sahip olan büyük çalması, güçsüz olanın ise kendince küçük bir yol bulması ile yönetenler ve yönetilenlerin arasında eleştirinin günah, itaatin erdem sayıldığı görünmez bir hiyerarşi oluşturması da kutsal devletinin putperest zihniyeti ile çarpık siyasal düzeninin sonucudur.
Kutsal devlete bağlılık sonucunda oluşan putperestlerin bu durumu, iktidarın zenginliğinin paylaşılmasını bir hak, devletin yükünü çeken vatandaşların yoksulluğunun ise ilahi kaderin sonucu gibi yorumlamaları sonucunda elde tutulması da hak olarak görülen siyasi gücün ekonomik güce dönüşmesi de kaçınılmaz olur.
Devletin sahipleri görünenlere yakın olanların yükseldiği, uzak olanların ezildiği, insanlar arasında olduğu kadar devlet işlerinde de kuralların değil ilişkilerin işlediği bu dünyada, zenginlik ve adaletin herkes için eşit bir ilke değil, gücü olanın dağıttığı bir imtiyaza dönüşmesi, putperestliğin son aşamasıdır.
FARKINDA MIYIZ?
Türkiye’de sadece iktidarın değil, toplumun da değer dünyasının çehresini değiştiren gösterişçi ve ahlaken aşınmış olan bu kesimin son örneği Merhaba Gazetesi ile Büyükşehir Belediyesinin bir personeli arasındaki karşılıklı açıklamalarla ortaya çıkmıştır.
Müslüman toplumlardaki siyasetin en görünür çelişkisi olan bu zihniye, kendisini geçici olarak orada bulunan bir görevli değil de kutsal devletin temsilcisi saydığı için ahlaki bir çöküşten daha çok, kurumsal zayıflık ve alışkanlığın ürettiği bir dengeyi kuralda değil, ilişkide aramaya devam etmekten başka yol bulamamaktadır.
Büyük yolsuzlukların görmezden gelindiği, küçük kaçamakların ise adetten sayılması sonucunda ortaya çıkan bu tuhaf düzen, devletperestlik, yani çağdaş putperestlikten başka bir şey değildir.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.