Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Müslümana Haram!..

Müslümana Haram!..

Bugünkü yazım için turistik ve tabiat harikası bir yeri sizlerle gezeceğiz demiştim ama…

İstanbul’daki Profesör okurumun fıkra değil tarihi bir olay oluşumuna ait gönderdiği konuyu değerli okurumuza teşekkür ederken, sizlerin de okumasını istedim.

Konu bu günlerin Internet’lerinde geziniyor. Belki sizde okumuş olabilirsiniz ama okuyamamış olan sayın okuyucularımızın da bilgi edinmesini istemekteyim.

Konuyu okuyunca göreceğiz ki öyle sıradan bir olay değil. “Tarih tekerrür eder” Atasözümüze nazire olarak…

Büyük şairimiz Rahmetli M. Akif Ersoy “Tarih'i tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” demesiyle perçinlediğini. Bilhassa bizlerin, dün olanları aynen bu günde devam ettirdiğimizi ortaya koymakta ve ibret alıcı olmaktadır.

Konunun anlamı, sadece bizim yaşantımıza değil. Dünya’daki Müslüman toplulukların değişik yerlerde ki hareketleri bile bu oluşum içine girdiği ispatıdır.

Örneğin; İsrail Filistin’de, Amerika Irak’ta soykırım yaparken. İslam dünyası ses çıkar(a)maz hatta Filistin’deki Hamas’ı, Irak yurtseverleri terörcü olarak suçlamaya bile kalkarken…

Maazallah(!) Aksi olsa idi. Yani Filistin veya Irak aynı işlemi, İsrail ve Amerika’ya yapabilse!.

Görün bir. Dünya nasıl ayağa kalkar, Filistin veya Irak’ı yerle bir etmeyi bile başarırdı. Yanlış mı?

Buradaki manayı ne güzel açıklamış olan olayı. “Ne kadarda tanıdık bir olay” diyerek sunuyum sizlere.

***

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı “Arap Şükrü” olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”

Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, “Bu nasıl fitnedir” diye...

Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama.

Adam:

“Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:

“Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzûrunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:

“Nedir gerekçen?..”diye sormuş.

Adam: “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış.

Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş... Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:

“De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?..”

Adam, başı önünde konuşur: “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

“Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”

“O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”

“Eeee?!..”

“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…”

Adamın dediği yapılmış. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “Ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefâlet ödeyelim...”

Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş…

Bir hafta dolunca, adam: “Sultânım, artık bırakmak zamanıdır” demiş.

Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler…

Az zaman geçmiş ki, adam: “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultânım” demiş.

Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar Âyini’nden.

Diğer oluşum gibi, aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla, daha bir sarılmışlar birbirlerine...

Sultan: “Bitti mi?..” demiş adama.

“Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

“Şimdi nedir isteğin?..”

“Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimat edilen âlimini alınız minberinden…”

Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler...

Ve ne olmuş bilin bakalım?..

Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “Ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa va’zı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...

Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Aptal ve câhil bir imam tâyin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim için:

“Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

“Kimbilir ne halt etti de tevkif edildi!..”

“Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

“Sorma, sorma...”

Padişah, Kadı ve adam izliyorlarmış olup bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

“Eee, ne olacak şimdi?..

Adam:

“Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.”

“Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönünce. 

Adam başı önünde konuşmuş: “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlar’a su helâl edilir mi?..”

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

“Hava bile haram, hava bile!..”demiş...

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR