Mustafa Sarıkaya

Mustafa Sarıkaya

Liyâkat

Liyâkat

Yeterlilik, sorumluluk, ehliyet, başarıya ulaşma yetisi, liderlik, tecrübe ve adalet gibi birçok kavramla açıklayabileceğimiz liyakat kelimesinin aslında kayda değer o kadar çok anlamı ve işlevi var ki sözcüklerle açıklanamayacak kadar özel bir statüye sahip olduğunu ifade etmek istiyorum sevgili dostlar.Günümüzde hemen her alanda karşımıza çıkan liyakat meselesi belki de haklı ile haksızın mücadelesi haline gelmiş durumda. Haksız olanın sustuğu ve hakkı yenilenin sesinin duyulmadığı bir zamanın atmosferinde çığlıklara kulak vermeyenlerin içinde yaşadıkları durumun anatomisini çizmek istiyorum. Bizler haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan mı olacağız? Yoksa hakkını arayan mazlumun yanında mı duracağız? Hz. Ali, ‘‘Haksızlıklar karşısında eğilenler haklarıyla beraber şereflerini de yitirirler diyordu.’’ Hepsine ilave aslında haksızlık kısmı liyakat kavramının sadece 100 de 1 ini ifade ediyor belki de. Liyakat kavramının kapsamında bulunan bir başka kavram sorumluluk kavramıdır. Liyakat, sorumluluk verilenlerde aranacak en önemli kavramlardan birisidir. Günümüzde bulunduğu makamı işgal eden bazı insanlar var ki onlar her türlü bilgi birikim ve donanıma sahip olmalarına rağmen enerjilerini yitirmiş elimdekinin kıymetini bilmeyen insanlardır. Bu ise layık olma kavramıyla açıklanabilir. Elinde bulundurduğu makamın gereklerini yani ehliyet ve liyakatini dikkat etmeden harcayan insanlar, yapmış oldukları işten hayırlı bir netice alamamaktadır.

Enerjisini kaybetmiş insanlar öncelikli olarak bu enerjiyi neden kaybetmiş olabilir?

Enerjiyi kaybetmeleri kaliteden düşmelerinden mi?

Aslında bu ve buna benzer soruların cevapları ehliyet kelimesiyle açıklanabilir. Öncelikle ehliyete sahip olan insanlar Allah’ın rızası gözettiklerinden yani adaletli olduğundan dolayı kaliteyi yüksek tutanlardır ve bu yüzden enerjileri her zaman vardır. Yani burada liyakati motivasyonla açıklayabiliriz. Kaliteli insanlar makamları yükseldikçe kendilerini aşağıda tutarlar. Kendilerini üstün görmezler. Kalite Kur’an-ı Kerim’de Ehliyet ve liyakat ilkesi olarak karşımıza çıkar. Kur’an da: ‘‘ Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.’’ buyrulmaktadır.

İslam’da istişarenin bulunduğunu hepimiz biliriz. Bu sebepten hemen her konuda işin ehli olan kişilerden yardım isteyebiliriz. Etik ve Erdemi ön planda tutan bu insanların tecrübelerinden yararlanabiliriz. Çünkü bu insanlarda gerçek kabiliyet, adalet ve vicdan vardır. Kendi yakını dahi olsa iltimasları yoktur. İslam anlayışında adil devlet başkanı ve idareciler, mahşerde Allah ü Teala’nın lütfuyle ve himayesiyle karşılanacaktır. Kişinin kendi menfaatlerinden önce devletinin ve milletinin menfaatini düşünmeleri gerekmektedir. Liyakat sahibi olan kişide hakkı ve hakkaniyeti yüksekte tutma ve yardımlaşma bulunmalıdır. Sevdası olan ve kendisine güvenerek hoşgörüyü yücelten bir meziyet bulunmalıdır. El emin olmalıdır. Liyakat sahibi insan tüm makamların geçiciliğini bilen emanet ehli, ergin, akıllı, hür ve sevgi dolu olmalıdır.

Liyakat Gönül işidir adaletin tecelli edebilmesidir. Adalet varsa emanet ehline verilmiştir. Eğer ehline verilmişse adına İslam denir ki dünyadaki iyiliğin temin ve tesisinin en büyük göstergesidir. Öncelikle ahlak ve manevi değerlerle dolu bir mutluluk anlayışı, İslam’ın tam anlamda tesisiyle mümkündür. Mamafih insan kendisi için değil kardeşi için yaşar. Kendini kardeşiyle bir bilir. Kendini kardeşinle bilmezsen Habil’in katili Kabil olursun. İbrahim’e odun götürenlerden olursun. Hz. Hasan’ı zehredenlerden olursun. Onlar Kendini üstün gören Şeytan gibi oldular. Onların burnu yerde sürtünsün. Ebu Leheb’in elleri kurusun, Annesine babasına asi olanın burnu yere sürünsün. Ukbe’nin boynu yerde sürünsün. Nemrutlar, Firavunlar, Ebu Cehiller sürünsün. Zalimlerin unuttukları bir şey var: Allah’ın yardımı geniştir. Bedir’de 3000 melek gönderen Rabbim, İbrahim’i ateşe atılırken kurtarmadı mı? Bunları gören ve inanmamakta ısrar eden insanlar vardı.

ALLAH’ın yardımı büyüktür. Ey liyakati kendinde barındıracak kutlu insan Allah’tan yardım dile. Ömer gibi adil ol. Mevlana’nın dediği gibi ‘‘Ey kardeş, inciyi sedefin içinde ara; mesleği meslek sahiplerinden iste.’’ Çok çalış ve yılma. Hakkını yiyen her kimse mutlaka karşılığını alacaksın. İsmail yatarken bıçağın altına İbrahim’e bıçağı kestirmeyen Allah’tı. Nuh’a denizi aştıran Allah’tı. Yunus’u boğulmaktan kurtaran O’ydu.

Gelin dostlar liyakat kelimesini son olarak müjde kavramıyla açıklayalım ve Nasr suresiyle dua edelim. Allahın yardımı ve fetih geldiği zaman, insanların Allahın dinine akın akın girdiğini gördüğün zaman, RABBİNE hamd et, O’NU tesbih et ve O’NDAN af dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir.

Allahım! Sana layık kullardan olmayı nasip eyle. Devletimize ve milletimize her zaman kuvvet ve kudret nasip eyle. Kazalardan, belalardan, afetlerden, depremlerden ve her türlü musibetlerden bizleri muhafaza eyle. İdarecilerimize feraseti daim eyle. Haklı ve doğru kararlar almalarını nasip eyle. Bizleri hakkı hak bilip hakkın yanında Olanlardan, Batılı batıl bilip batıla karşı duranlardan eyle. Duamızı kabul edilen dualardan eyle. AMİN….

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa Sarıkaya Arşivi
SON YAZILAR