Hüzeyme Yeşim Koçak
Sevgi Hikâyeleri
Havva Hanım’ın gümrah, beline kadar uzanan saçları vardı. Âşık oldu. Kuş uçmaz, kervan geçmez kalesinden aşağıya uzattı. Âdem tırmandı, Havva aşka kandı.
Havva Hanım, genç edalı bir kızken de; saçını en pahalı, en lüks, en kraliçe şampuanlarla yıkar, bukleleriyle erkekleri bağlardı.
Sözlüyken Havva Hanım, saçın Âdem’in saçına kaynak yapardı. Aklı bu işi kesmeyen Âdem, aynaya bakarken, “Aklım mı kısaldı.” diye kara kara düşünür; mahzun, meyus uzun saçlarını tarardı.
Nişanlıyken Havva, saçını Âdem’in geçeceği yollara halı diye yayardı. Âdem, bu ipeksi yığının üzerinden, parmaklarının ucuna basarak, Havva’sına koşardı.
Düğününde Havva Hanım’ın, bazı Havva’lar; gün güneş yüzü görmemiş saçlarını, sosyete kuaförlerinde kırptırıp, yaptırarak, saçı diye ortalığa saçardı.
Evlendi, çoluk çocuğa karıştı. Tasarruf olsun diye saçını süpürge niyetine kullandı. Kestirdi, ziyan olmasın diye peruk niyetine. Zaten kocası da, pembe antika bir zarfın içinde onun ‘sevgili saçlarını’ muhafaza eder; arasıra okşayarak bakardı.
Ramazanda dışarı çıktığında bazı Havvalar, saçını kıymetli örtülerin altında saklardı.
Kâkülünü önüne döktüğünde H. Hanım; utancını da döker, bazen bir yanılgının, mahcubiyetin, gizli günahın eşliğinde saçlarıyla yüzünü örter, kapardı.
Bazı aşkı, bazı tahsili, bazı da geleceği için saçını satardı.
Âdem, adem olduğunda; Havva da havaya karışmak ister; gözyaşlarıyla beraber, saçlarını da döker, yürekleri dağlardı.
Havva’nın arkadaşı Havva’lar; saçlarını sımsıkı örer; kurdele, saç tokası niyetine, Âdem’leri takardı.
Havva, şakacıktan erkek rolüne büründüğünde, saçlarından bıyık yapardı. Kadınlığında deprem olduğunda, hiçbir şeyi umursamaz, dişiliğini de kıllandırır, sapardı.
Havva H. Feminist Havvalarla birleştiğinde, saçlarını kement yapar; Âdem’leri sıkıştırıp, boğardı.
Canı çektiğinde, çağdaş, batıcıl “Kuyruk” modasına uyar; saçını “at kuyruğu”, çokça da “kedi kuyruğu” şeklinde bağlardı. Esintilere, rüzgârın kuvvetine, meselâ BORA’lara, HUGO’lara göre; kuyruğunu çeşitli şiddetlerde bir sağa bir sola sallardı.
Keyfe geldiğinde, saçının ucunu yakar, en birinci sınıf bir şuhî lâtif olarak, Âdem’in cigarasını yakardı. Ancak vakit saat belli olmaz, çıkan dumandan Havva Hanım hoşlanmaz; saçlarıyla yelpazeleyerek bazen dumanı, bazen Âdem’i dışarı atardı.
Vakti zamanı gelip, Âdem BADEM olduğunda; Havva onun sert kabuğunu kırarak, saçını yuva yapar, ihtimamla içini koyardı. Bu içi, muhtelif işlemlerden geçirerek, nefis tatlılar hazırlardı. Artık terbiye edilmiş, tatlanmış Âdem, bülbül ağlayışlarıyla naiiff, hafiiff, haziinn.. ağlardı... Zaten Havva Hanımın da en ustaca yaptığı tatlı, badem ezmesiyle, bülbül yuvası’ydı..
Âdem’in çok meşgul olduğu anlarda, Havva Hanım küçük bir hatırlatma kabilinden, muhabbetleri yağlı ballı olsun diye; Âdem’in yemeğine bir iki tel, saçından katardı. Fakat genellikle Âdem, beyninin ağır çalışma temposundan dolayı, sapla samanı karıştırdığından, dolmayla beraber bu sevgi anılarını da yutardı.
Vazgeçmeyen Havva, saçlarıyla Âdem’in burnunu, kulaklarını hızlıca gıdıklardı. Musallat olmuş bir dişi sinek zannıyla, Âdem Havva’yı elinin tersiyle kovalardı. Çok kızan Havva, “Bu âdem, adam olmayacak.” deyip, kamçı niyetine eğip büktüğü saçlarıyla, Âdem’i bir S.S. subayı tavrıyla acımasızca pataklardı. Âdem, gevşer, rahatlar, Havva’yı aniden görür ve bir çocuk safiyetiyle “Acıktım. Yemek yemiş miydik?” diye sorardı.
H. H. eğer dindar bir hanımsa, titizlikle kapanır, örtünür, bürünür; seccadeye kapanıp, namaz kılardı. Ama saçının her teline gene de bir şeytancık yapışıp, saç gözeneklerinden, beynine, gönlüne damlardı.
Daha mutaassıp bir hanımsa, lepiska saçlarıyla tuvaletleri temizlemeyi kurardı.
Daha.. daha kökten dinci bir hanımsa, saçını ve dünyanın saçını kökten keser; kuvveti azalacağına çoğalır, bir ER.dişi olarak, kötülükleri kanatsız nefessiz kalıncaya kadar hırpalardı.
Havva Hanım’ın saçı, ara sıra bir Arap saçına dönüşür, bu dönüşüm sırasında birbirine girer, dolaşır, dalaşır, neticede savaş çıkardı. Havva Hanım’lar, bu düğümü çözecek bir İskender arardı. Fakat İskender’in, kendi doğurduğu çocukların içinde olduğunu aklı sarmaz, görünmez İskender’lerin çokluğunu göz önüne almazdı. İşler böylece, iyice sarpa sarardı.
Havva Hanım, saçını ara ara yumaklaştırır, saç örgüsü yapardı; bazen de topuz haline sokar, toplaştırır ya da sıkıntısından bowling falan oynardı.
Ama en çok Havva Hanım, mutluluk oyununu oynardı.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.