Muammer Çelik
Korkak-lık
Korkmak; insan fıtratında olan bir şeydir. Yani olağanüstü, vahşi ve normalden farklı garip olaylar, yaratıklar insanı korkutur. Hatta hayvanat cinsini de bu tip şeyler ürkütür-korkutur.
Bir de haşyet dediğimiz korku türü var ki; bu insana mahsustur. Bu aşırı sevgi, saygı, hürmet ve muhabbetten doğan bir korkudur. Birkaç misal verirsek; evimizdeki en pahalı en güzel bir vazonun kırılmasından korkar onu koruruz. Sevdiklerimizin kalbinin kırılmasından acayip korkarız. Allah'ın gazabına uğramaktan, cehenneme düşmekten korkarız...vs.
Ayrıca korkma ortamları da ayrı bir problemdir. Şöyle ki karanlık bir ortam; yani gece korkunçtur. Gece ıssız bir ormanlık korkunçtur. (Bazılarına göre) Mezarlıklar özellikle de gece korkunçtur. Ancak bu korku, korkma olayı kişiden kişiye de değişiklik arz eder. Şöyle ki; her insan bir olay karşısında aynı tepkiyi göstermez. Bunun bazı sebepleri var. Bunlardan birincisi; mesele ile ilgili bilgi, inanç ve algıdır.
Cenab-ı Allah Bakara Suresi’nde: “Sizi biraz korkuyla, açlıkla, mal, ürün eksikliği ile...” imtihan ederiz. Buyuruyor. Yani korku ile İmtihan ne demek, nasıl olacak? Cenab-ı Allah haşa bizim önümüze iri-yarı bir ayı mı çıkararak imtihan edecek. Hayır. Açlık korkusu, ölüm korkusu, makam koltuk korkusu, fakirlik para korkusu, hanım korkusu, çocuk korkusu, müdür-müfettiş korkusu, devlet korkusu, polis-cop korkusu, düşman ( ABD, İsrail !?.) korkusu... Halbuki bir tek Allah'tan korkan (ya da korkma yerine ittika eden mümin) artık diğerlerinden korkmaz.
Bildiğimiz bir prf. Hoca Efendi; İsraili telin ve hükümeti harekete geçirmek için yürüyüş yapan bir yiğit bir hocamızı tebrik etmesi gerekirken: “Allahtan kork...” demiş. Bence sanki kinayeli söylemiş gibi. Çünkü o yağcı gruptan değildi. Eğer gerçekten ciddiyse, söylenen gibiyse...
Allah: “ İnnellahe hüve razzagül Metin”(Zariyat:58) Muhakkak ki o yegane rızık veren ve kuvvetli olan; olarak görülseydi, böyle olmazdı, ve böyle denmezdi. Yine Cenabı Allah'ı hayyül-Kayyüm ve Küfüven ehad”: Ona hiçbir şey denk olamaz. Ve O; Allahuekber bilinseydi, böyle düşünülmez ve böyle konuşulmazdı. Açlıktan korkmak, rızık endişesine kapılmak insanı farklı konuşturur.
Korku; eğer yanlış yerden bakılarak yaşanırsa insanı perişan eder rezil eder. Çünkü herkes Hz. Hamza olmak zorunda değildir. Herkes Battal Gazi olmak zorunda da değildir. Ama her Müslüman; dimdik duran, yiğitçe savaşan Müslümanlar arasında yer almak, aralarına sokulmak zorundadır, farzdır.
İkincisi ise; emre itaat ve Allah'ın yardımını istemektir. Ben İHL de okurken 1970'li yıllar. Her gün okuldan çıkıp siyasi olaylara (Allah rızası için) dalıyordum. Rahmetli olan bir arkadaşım bana dedi ki: “Ben sana çok İmreniyorum. “Ben hayırdır neden dedim. Yahu Sen hiç korkmuyorsun. Her olaya hemen gidiyorsun. Ben ona dedim ki: “Ben de çok korkuyorum. Hem de bacaklarım titriyor. Ama belli etmemeye çalışıyorum, dedim. Gülüştük. Fakat şimdi düşünüyorum Cenab-ı Allah bana her gün katılma gücünü verip ben de bu irademi kullanınca diğer arkadaşlarıma cesareti ben aşılıyordum. Bu sefer onların varlığı-kalabalığı tekrar bana cesaret veriyordu.
Gazzeli Müslümanlar için meydanlara çıkıp yürüyen hükümeti sessiz, pasif, hatta işbirlikçilikle suçlayan bu kardeşlerimiz bütün sessizce bekleyen kardeşlerimize Önder oldular, tercüman oldular, birilerine rağmen.
Benim hep söylediğim bir şey var. Cenab-ı Allah bir kulunun rezil olmasını istedi mi (ki hak edeni) onu konuşturuyor. Bakıyorsun ki “Muhakkak ki “Seslerin en kötüsü eşeğin anırmasıdır.”(Lokman: 19)





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.