Halim Selvi

Halim Selvi

Nefes kadar yakındır ölüm

Nefes kadar yakındır ölüm

"Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin." (Âl-i İmrân Sûresi, 102). En büyük mücadele ebedi hayatı burada kazanabilme meselesidir. Ölmeden evvel ölebilmek, Allah korkusuyla ahiret inancını hayatımıza dokuyabilmek mücadelesi. İnsanoğlu için hayatta çok şey belirsiz, mukadder bir şekilde kesin olan: Ölüm. Velhasıl tartışma götürmeyecek şekilde yakîn bir gerçekle /tereddütsüz, şüphesiz bir bilgiyle, bir gün öylesine bir farkına varacağız ki ölümün …‘Her nefis ölümü tadacaktır.’(Ankebut 29/57)

İçlerinden belki de babaannesine en benzetileni Meryem Zülal’di. Yanakları, sakin yürüyüşü, gözleri ve gülücüğüyle… Küçük Meryem Zülal içine hıçkıra ağlayan yakınlarının arasında oyuncak ördeğini bir kenara bırakıp, ne olup bittiğinden habersiz yerde yatan babaannesine sarılmış, ona olan sevgisini gösteriyordu. Bu esnada mevta yıkanmak üzere evden çıkarılırken Küçük Meryem Zülal bakakaldı. Babaannesi tekrar gelmeyecekti ama Meryem Zülal her zamanki gibi yumurcak elleriyle ‘daha doyamadım tekrar gel’ dercesine el sallıyordu…

Meryem Zülal ‘düğün gibi ölüm’ görüyordu. Hakikaten bırakınız büyük günah bilmeyi, işlemeyi, küçük günahları dahi işlemekten sakınan bir neslin babaannesiydi Hafız Seyit Mehmet eşi Ayşe Selvi. Eğitimci ve ilahiyatçı evlatlar /çocuklar, torunlar yetiştiren, cenaze namazını kıldıran müftülük vaizlik yapmış (yiğeni) hocanın deyimiyle ‘Atmış küsür yıl (67) bir hocaya eş olarak hizmet eden, bir mümine hatun idi o. Kahır çeken ama asla kahrı olmayan, hizmet ehli, yediren içiren, ağzı dualı, eli tesbihli, günü virdlerle programlı hoca emeklisi kocasına saliha bir eş, evlatlarına gönlü geniş anneydi, kayınvalideydi. Hayatta iken olduğu gibi ölürken bile yüzü gülmüştü babaannesinin. Küçük Meryem Zülal’in nur yüzlü babaannesiydi.

O aldığı her nefesi fırsat bilen, nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz anlayışında ömür tüketen bir insandı. Değil dijital telefon, tuşlu telefon dahi bilmedi. Ayağında şalvarıyla başında çalığıyla… Havf ve reca arasında, ölümü bir nefes kadar yakın görerek yaşadı bu hayatı. Evinde Kuran okuyanlar, ekmeğini yiyenler cenazesine taziyesine geldilerdi. Yine Kuran okudular; hatimler yasinler… Güzel yaşadı ve güzel öldü kayınvalidem… Allah hepimizin taksiratlarını/kusurlarını affetsin. Dirimize ve ölmüşlerimize merhamet etsin. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” ayetini dilimizden düşürmeyelim.

Konumuz ölüm ve duygularımız taze olması hasebiyle; Ölümü düğün gibi olan babaannenin birbirinden değerli torunlarından biri olan Muhammed Safa’nın İlahiyat Fakültesi bitirme tezinin sonuç kısmından (Hadislerde Ölüm) notlar vermek istiyorum;

Ölüm gerçeği, ilk insandan günümüze kadar var olmuş, kıyamete kadar da var olmaya devam edecektir. Her nefis bedenin ölümünü tadacaktır Ölüm canlıların kendilerine takdir edilen yaşam sürelerinin sona ermesidir. Ölüm bir umut, bir son olarak görülebilir.

Ölüm haktır ve kaçış yoktur. Ölümün kaçınılmaz bir hakikat olması bizleri ölümden sonraki bir hayata hazırlık yapmamız gerektiğine yöneltmesi bakımından en büyük nasihattir. “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 67/2) Öldükten sonra dirilmek "Amentü" deki Ahiret gününün içindedir. Ahirete inanan bir kimsenin dirilişe de inanması gerekir. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri baki kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle baki kalır." (Buharî) Ölmeden önce ölmek ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak düsturumuz olmalıdır. İslam dini, insanın dirisine verdiği önemi ölüsüne de vermiştir. “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” prensibi gereğince, yaratıcının geri aldığı emanetine saygı göstermek, bu emaneti tazim içerisinde yaratıcıya tevdi etmek ölenin yakınlarının ve diğer Müslümanların üzerinde bir farz-ı kifayedir. Aşırıya kaçmamak, İslami sınırları zorlamamak, başka inançların ritüellerini taklit etmemek kaydıyla ölülerimize karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getiririz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da rehberimiz Kur’an-ı Kerim ve Resulullah’ın sünnetidir.

İnkâr edilemeyecek kadar gerçek ve hayatın bir parçası olan ölüm, tüm canlıların kaçınılmaz sonudur. Ölüm bir yok oluş değil, ait olduğu yere dönüştür. Ölümsüzlüğe açılan bir penceredir. Ölümü, şeb-i aruz (düğün gecesi) olarak gören Hz. Mevlana gibi algılamak, ölümden korkmak yerine, ölüm sonrası için bir hazırlık içerisinde bulunmak, hayatın da ölümün de hayırlısını temenni etmek her Müslümanın şiarı olmalıdır. Rabbimden niyazımız odur ki huzurlu bir ölüm, kolay bir kabir hayatı ve memnun kalacağımız bir ahiret hayatı nasip eylesin. O bizden razı, biz de ondan razı olarak cennetine, cemaline, efendimizin komşuluğuna nail olalım inşallah.

Cenazemiz Dolayısıyla Teşekkür

Merhume Annemiz İnliceli Hafız Seyit Mehmet eşi Ayşe Selvi’nin, Uzaktan yakından cenazemize meftun olarak katılan, definden önce ve sonra taziyemize gelip acımızı paylaşan, katılamayıp telefonla arayarak taziye bildiriminde bulunan, mesaj atan ve malum pandemi günlerinde gelmek isteyip de gelemeyen tüm dostlarımıza Selvi Ailesi olarak teşekkür ediyoruz. Özellikle Konya Belediyelerimizin tüm işlerinin güzelliğinin üstünde bulduğum cenaze hizmetlerini bu süreçte müşahade ettik. Kabrin hazırlanması, cenazenin yıkanması ve güvenliğinden -şoföre görevlilerin bir sorumluluk bilincinde, Allah rızasını güderek- hizmet vermeleri takdire şayan. Bu tür cenaze ibda ve itmam işlerini tecrübeyle sunan Selçuklu, Karatay ve Meram belediyelerine hizmetlerinden dolayı müteşekkiriz. Cenabı Allah sa’ylarını meşkur kılsın kurum çalışanlarımızın. Selvi Ailesi olarak Cümle geçmişlerimize Allah’tan rahmet, herkese sağlık ve afiyet dileriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Halim Selvi Arşivi
SON YAZILAR