Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

KEŞKE

KEŞKE

İnsanların hayatlarında hem daha iyiye yönelmek istedikleri için hem de bir daha aynı yanlışı yapmamak istedikleri için kullandıkları kelime “keşke” olur hep.

Bir de söyledikleri yalanlardan pişman olduklarını beyan edenlerin toplum nazarında olmasa bile iç dünyalarında kendilerine söyledikleri bir sözdür bu.

İnsanlar yanlış ve hatalarını büyük ve küçük gibi ayrıma tabi tuttukları gibi yalanlarını da büyük, küçük ya da zararsız ve masum gibi gösterilmeye çalışırlar ve hatta bu küçük gördükleri yalanlara çoğunlukla “beyaz yalanlar” denildiği olur.

Bu kabule göre beyaz yalanlar birini korumak veya üzmemek için söyleniyorsa çoğunlukla zararlı olmadığına dair bir kabul vardır insan beyninde.

Ancak kişi bu mazereti ileri sürerek kendini yalan söylemeye mecbur hissediyor ve sürekli yalan söylüyorsa bu artık tıp deyimiyle patolojik bir durumdur.

Aslında insanlar başkalarını değil kendilerini korumak, toplum nazarında iyi görünmek, finansal ve sosyal kazanç sağlamak ya da bir cezadan kaçmak için yalan söylerler. 

Kişisel kazançları için hiç durmadan yalan söyleyen ve vicdan azabı çekmeyen kişilik bozukluğu olan kişiler bu yazının konusu değildir.

Her ne amaçla olursa olsun yalan söz sadece dille söyleniveren bir söz değil aksine şuurlu bir şekilde beyinde tasarlanarak söylendiği ispatlanan bir sözdür.

Bu hüküm batıda Nature Neuroscience'da yayımlanan araştırmaya göre artık ispatlanmış durumdadır.

Bu araştırmanın hayli vahim sonuçlara da ulaştığı ve insan beyninin yalan söyledikçe utanma duygusunu yitirdiği de ortaya konulmuştur.

Bir de insan söylediği yalanları kazançlı çıkmak için söylemeye devam ediyorsa durum daha da kötüleşiyor ve eskilerin tabiriyle ar damarı çatlamış oluyormuş.

Bu arada bizim anadan atadan öğrendiğimiz “Ar Damarı” mefhumu da böylece bilimsel olarak ispatlanmış oluyor da diyebiliriz.

Aynı araştırmaya göre insanların ar damarı dedikleri şey yani alınların ortası olarak bildikleri bölge (göz çukurunun üzerinde) de yalan söylendiğinde ya da doğruyu söyleme engellendiğinde beyine (prefrontal korteks) giden kanı harekete geçiren aktiviteler görülüyormuş.

Çünkü yalan söylemek, doğru olmanın bir tepkisi olurken doğru cevabı saklamak, onun yerine başka bir tepki vermeyi gerektirirmiş. 

Bunun nedeni bir soru sorulduğunda cevabını biliniyorsanız ve doğru söylenecekse bu cevabı otomatik olarak geldiği, ama doğru cevabı gizlemek veya başka bir cevap vermeye çalışmanın ise başka bir işlev gerekiyormuş.

Yine aynı araştırmaya göre kişinin ilk kez yalan söylediğinde beyninde duygularla bağlantılı bölümde hareketlenme olduğu ve yalan söylemeye devam ettikçe beynin verdiği tepkinin gittikçe azaldığı ortaya çıkınca da küçük yalanların beyni duyarsız hale getirerek kişiyi gelecekte daha büyük yalanlar söylemeye teşvik edebileceği bildirilmiştir.

Neden bu konuya girdik onu da kısaca anlatalım.

Ekonomik kriz nedeniyle pahalanan hayatın bir gerçeği olarak evlere ve esnaflara gelen yüksek faturaların küresel güçlerden kaynaklı olduğunun söylenmesi sosyal etkileşim içinde olan ticaret erbabının hiç olmadığı ölçüde kaygılanarak, kendini güvensiz hissetme ve piyasada eleştirilme endişesi taşıdığı görülmektedir.

Hani şu meşhur tabirle el âlem ne der endişesi yani.

Bu duruma yanlış hatırlamıyorsak sosyal anksiyete de deniyor erbabınca.

İşte bu sosyal anksiyete ile birlikte gelen stres, çoğunlukla günlük hayat akışında yapman gereken ticari aktiviteleri bile olumsuz yönde etkileyebiliyor hatta beyaz denilen yalanlara sevk edebiliyor insanları.

Önce dünya hayatında sonra da ahiret hayatında keşke dememek için çok daha fazla dikkat etmemiz gereken günlerdeyiz.

Saatin akrebi hasreti, yelkovanı da vuslatı gösterir derler ya eskiler,  borçluyu da alacaklıyı da böyle düşünmek gerek.

Bu sıkıntılı günlerde, zor ve çaresiz kaldığınızı zamanlarda alacağını isterken de, borcunu öderken de yanınızda varlığını manen maddeten hissettiren dostların olduğunu hissetmek ve hissettirebilmek için bir hatırlatmadır bu yazı.

Keşke demeyen ve keşke dememize sebep olmayanlar ne güzel dostlar ve ne güzel insanlardır o insanlar.

Necip Fazıl Kısakürek merhuma ait olmadığı halde ona ait olarak bilinen şiirle bitirelim:

Kapkara tabloya ak mı diyelim? 

Necis olanlara pak mı diyelim?

Biz bir bâtıl için başka bir bâtıla,

Allah’tan korkmadan hak mı diyelim?

 

Harama helâldir al mı diyelim?

Hırsıza her şeyi çal mı diyelim?

Müminiz onca değeri yok sayıp,

Bunca yüzsüzlüğe ar mı diyelim?

FARKINDA MISINIZ?

"Keşke" sözünün en çok rahatsız ettiği insanlar Kadere iman eden insanlardır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi
SON YAZILAR