Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

İlginç Bir Tahir İle Zühre Hikâyesi

İlginç Bir Tahir İle Zühre Hikâyesi

Sevgili Ozanımız Saliha Değirmenci Yavaş’ın, ölümsüz aşk destanıyla ilgili güzel bir kitabı yayınlandı (Tahir İle Zühre, Çimke Yayınları, 2020). Ayrıca şahsınca, Tahir ile Zühre Camii ve Türbesinin şehrimizde bulunduğu sık sık ifade edildi.

Bu sınırları aşan, sevilen Türk anonim halk hikâyesi, başka yazarlarımızca da dile getirildi.

Tebriz doğumlu Güney Azerbaycanlı Şair Hamid Ahmedzade de bunlardan biri. “TAHİR ile ZÜHRE, Türk Mitolojisinde Kadınlar Ordusu” adlı eserinde, bize destanın yeni bir varyantını sunmakta.

Yazar, eserin önsözünde, bazı kaynaklara dayanarak, kadın savaşçılar ve kadın ordusu hakkında tarihten ilginç bilgileri göz önüne sermektedir.

Mesela enteresan bir kayıt, M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Herodot’tandır. Meşhur tarihçi “Bir kadın savaş meydanında birini yenmediği takdirde kendine eş seçme hakkının verilmediğini, öyle ki ömrünün sonuna kadar hayat yoldaşı bulamadığını” belirtmiştir. (sf. 15)

Yine İran Şairi Firdevsî, “On binlerce kızlar ordusunun sınırları koruduğunu ve savaş zamanında erkekleri atlardan yere indirdiklerini, böyle kadınların taht ve taç sahipleri olduğunu” yazmıştır. Firdevsî, kadınlar ordusunun “günümüz Azerbaycan Türklerinin yaşadığı topraklar olan Rudbar ve Mencil(Tarım bölgesi) şehirlerinde var olduklarına” işaret etmiştir.

Hamid Ahmedzade “Tahir ile Zühre destanı da bu bölgelerde yaşanmıştır. Bu yerler ve savaşan kadınlar da Firdevsî’nin şiirleri ile örtüşmektedir. Hatta bu kadınlar Doktor Hüseyin Feyzullahî’nin (Yıldız) araştırmalarına göre; günümüz Avustralya’sında Amazon savaşçıları olarak bilinen savaşçı kadınlar, bu bölgelerden oraya giden Türk kadınları ordusudur.

Bu sebeple Türk dünyasının kahramanlık destanlarının birçoğunda bazı padişahlar kadın olmuştur” demektedir.

“Ünlü İranlı yazar Murteza Ravendî, “Tarih İçtimaî” (sosyal tarih) kitabında şöyle yazar; “savaş zamanında kadınlar, Selçuklu illerinin çevresinde erkekler gibi giyinip savaş meydanlarında yenmişlerdir.” (sf. 16)

Tahir ile Zühre kitabında; ünlü gezgin Marco Polo’dan, Genceli Hekim Nizâmî’den, çeşitli tarihçilere ve İranlı yazarlara kadar kadın muhariplerle ilgili bilgiler paylaşılmaktadır. Tomris gibi seçkin hükümdarlar başta; daha yakın tarihimizde Güney Azerbaycan ve Anadolu’dan güçlü kadın savaşçılarının varlığına dair (Kara Fatma, Gördesli Makbule, Ayşe Çavuş…)” gibi örnekler gösterilmektedir.

Hamid Ahmedzade Tahir ile Zühre destanına ilişkinse şunları söylemektedir:

Tahir ile Zühre destanı da bu hareketlerin destanlaşmış menkıbesi halinde Türk milletlerinin dilinde ve beyinlerinde yaşamaktadır. Bu destan Çin’de Uygur Türkler arasında yaygın olduğu gibi tüm Türk âleminde de yaygındır. Buna elbette Anadolu’da dahildir. Öyle ki Türk şairi Nazım Hikmet, “Tahir ile Zühre Meselesi adlı şiirini yazmıştır.( sf. 22)

Biz uzun uzadıya Tahir İle Zühre hikâyesinden bahsetmeyip, sadece bazı noktalara değineceğiz.

Mesela kitabımızda, sevgilileri ayıran, Zühre’ye âşık olan mektebin mollası(öğretmeni) ve onun iftiralarına inanan Zühre’nin babası zalim Hatem Sultandır.

Hikâyeye dahil olan kadınlar ordusunun bazı ileri gelenleri, yakışıklı Tahir’le evlenmeyi arzu etmelerine rağmen, Tahir’in Zühre’ye olan vefası ve sadakatini görünce, heveslerinden vazgeçmişler ve âşıklara yardıma karar vermişlerdir.

Kitapta, alâka çeken bir gül-bülbül hikâyesi ise şöyledir; nice olay yaşandıktan sonra cennet gibi bir bahçeye girer Tahir:

“ …Bir yandan gurbet derdi ve sıla hasreti, bir yandan anne ve babasını kaybetmiş olmanın acısı, diğer yandan da Zühre’nin yad ellerde olması her yandan Tahir’i sıkıştırıp nefes almasını zorlaştırmıştı. Havuzun başına gidip oturdu. Bahçeye gelen bir kırlangıç gördü ve onu izlemeye başladı. Kırlangıç bir gül ağacının dalına konup gül goncasını gagasıyla parçalamaya başladı. Bunu gören bülbül telaşla gülün dağılan yapraklarını tek tek toplayıp yerine koymaya çalıştı. Kırlangıç goncaya son bir vuruşla tamamen parçalamıştı. Bülbül bu acıya dayanamayıp kırlangıca saldırdı. İkisi birlikte kavgaya tutuştular. Bülbül bir vuruşla kırlangıcın bağrında bir delik açtı fakat kavgada galip gelse de o da acı ve üzüntüyle yaralanıp hırpalanmıştı. Bu feryadıyla birlikte kendini sevgilisi olan gülün ağacına bıraktığında dikeni kalbine saplandı. Zavallı bülbül hemen oracıkta can verdi. Bülbül gül yolunda kendini feda etmişti.” (s. 60)

(...) Ben Tahir’im bu çağda.

Sinesi Zühre dağında.

Çar(güzel) havuzun kırağında (kıyı, kenar).

Dur dolanak bağı bülbül.

Tahir’i yaratıp yaradan Tanrı.

Gurbetten giderim vatana sarı.

Sıddık ile seslerim Kadir Allah’ı,

İstediğim dileği al verdi desin.” ( S.62, 69-70)


Destanın sonunda; “Kızıl gülüm adım Ballı./ Ordum var başı şallı./ Gâvur molla öldürmeye,/ ‘Kırk bin’ koşun getirdim! “diyen Ballı Hanım liderliğindeki, kırk bin kadınla şehir kuşatılır.

Mutlu sonlara bayıldığım, onca çile, eza cefa çeken âşıkların birleşememelerine üzüldüğüm ve sürekli erkekler tarafından kurtarıldığımız için de, destanın farklı sonunu, kadınlar ordusunun sevdaya, aşk kahramanlarına katkıları hoşuma gitti:

“… Tahir hızla atılıp Hatem Sultanı ayaklarından yakaladı ve kaldırdı. Onu başının üzerinde döndürdü. Sırtını yere vurdu. Bu süre boyunca Hatem Sultanın gücü Tahir’e yetmemiş ve hiçbir şey yapamamıştı. Tahir kılıcını kınından sıyırıp Hatem Sultanı kesmeye yeltendi. O esnada (savaşçılardan) Bulgar Hanım onu durdurdu.

Tahir! Kadınlar ordusu bu zalimleri kendi elleriyle öldürmek için söz verdiler. Bunu onların ellerinden alma!”

Tahir kılıcını bırakıp Hatem Sultanı kadınlara teslim etti. Bulgar Hanım da kılıcı çekip havada sallayarak mollanın üzerine hücum etti. Hak yardımcı oldu. Molla yenik düştü.

Bundan sonra Tarım’da yaşayan Mencilliler, Altınköşklüler, Kargalanlılar, Astagöllüler, Mamalanlar,- Çinililer, Öberliler ve Kangallılar arasında sevinçle kutlama törenleri yapıldı.

Kadınlar ordusu da halkla birlikte Zühre ve Tahir için kırk gün ve kırk gece düğün şölenleri yaptılar. O zamandan beri Tarım yurdunda düğünler ve şölenler kırk gün kırk gece devam eder, âşıklar sazlarıyla aşklarını dillendirirler. Bu destan; Türk kültürüne ait aşk destanlarının en büyük örneklerinden biridir.” (Hamid Ahmadzadeh, Tahir İle Zühre, DS Yayınları, 2021)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR