Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Osmanlı'nın Tarihîni Kaybettirme İstemleri

Osmanlı'nın Tarihîni Kaybettirme İstemleri

Osmanlı Devleti'ni bir türlü yıkmayı başaramayan 1. Dünya Savaşı'nda yenildiğini gören düveller, Bu yenilgiye karşın yine de ayakta kalıp kuvvetini bulmakta olduğunu görünce parçalamaya kalkışmışlardı.
Yüce Türk Milleti buna müsaade etmemiş Kurtuluş Savaşı'nda onları tornistan ettirmişti ama.
Gerek giderken yaptıkları söylenen gizli anlaşmalar ve bilhassa Lozan’da oynanan oyunlarla Osmanlı Devleti ismini ortadan kaldırmayı başarabilmişler böylece isim değişmiş oluyordu.
Onlar sadece Osmanlı isminin kalkmasını istemişlerdi.
Peki, bizim kendi içimizdeki Osmanlı düşmanları neler yapmışlardı.
Başarılı II. Abdülhamid’e “Kızıl Sultan” Kurtuluş Savaşı başlamasında ilgisi olduğu yeni yeni belirlenen Sultan Vahdettin’e de “Hain” damgasını vurmamışlar mı idi?
Bunlarla kalsa ne yapalım deyip sineye çekerdik ama bir bilgenin “kahramanlar tarihleri kendilerine göre dikte ettirirler” dediği gibi.
Hakiki tarihî olayları es geçip kendi kahramanlıklarını ortaya serdikleri son araştırmalarda meydana çıkmakta.
***
Aslında bu araştırmalarla hakikatlerin bir gün bulunabileceği de düşünülerek Osmanlı'nın tarihini silmek gayretine girip Osmanlı arşivlerini bir ot bedeli ile Bulgaristan’a balyalarla sattıkları, bir kısmını da İzmit Kağıt Fabrikası'nda hamur olması için gönderdikleri açık bir vakıadır.
Gelin bendeniz fazla bir şey söylemeyeyim de. Dağarcığımda bulduğum ve bu hususta güzel bir araştırma yapıp ortaya koyan yazar Sayın Cezmi Yurtsever’in İnternette gönderdiği yazısını sunayım size
***
OSMANLI ARŞİV BELGELERİNİN BULGARİSTAN'A SATILMA OLAYI
Mayıs 1931 tarihi içinde İstanbul Defterdarlığı, ”Evrakı metrukeyi tasfiye etme” düşüncesi kapsamında Osmanlı döneminden kalan 1.5 milyon tarih belgesini okkası 3 kuruş 10 paraya kuru ot ve saman fiyatına Bulgaristan’a sattı. -Türk Tarihi Arşiv belgelerini satma işini…
M.Tekfuryan adındaki bir Ermeni şirket sonuçlandırdı. -Türkiye’nin her yerinde (il, ilçe, köy) Osmanlı’dan kalan arşiv belgeleri yakıldı veya yok edildi, elden çıkarıldı. Yakılanlar arasında Arap harfleri ile yazılmış el yazması Kur'an-ı Kerimler bile vardı. -Arşiv belgelerini satma işinin sorumlusu 1920’li yılların başlarından 1946 yılına gelinceye kadar devlet yönetiminin tepesinde bulunan Mustafa Abdülhalik Renda ve arkadaşlarının onayı ile gerçekleştirilmişti -Ve Abdülhalik Renda, “ünlü masondu”
 Tarihin gündeminde gerçekleştirilenler “Türk milletinin tarihine ihanet idi” ama bu suçlamayı yakıştırmayı hiç kimse üzerine almadı. -Resmi tarih çelişkilerle dolu acı gerçekleri görmek istemedi. –
***
Sirkeci Tren İstasyonu'nda bir başka telaş vardı o günlerde… Cağaloğlu yokuşundan aşağı doğru inerek tren istasyonu önünde duran kamyonların üzerindeki yüklerdi boşaltmaya çalışan hamalların alınlarındaki terlerden anlaşılıyordu ki çok zahmetli ve ve yorucu bir yük taşıdıkları… O sırada Babıali yokuşunda yürümekte olan genç gazeteci İbrahim Konya’nın gözleri faltaşı gibi açıldı. Az önce Sirkeci’ye doğru giden kamyonların üzerindeki balyalardan kopan kağıt parçaları etrafa saçılmıştı. Altın sarısı kâğıtların bir kısmı yerlerde sürünüyordu. Parçalanan ve ezilenler de vardı.
 Onca telaş ve koşturmaca arasında sadece Konyalı İbrahim Hakkı Efendi’nin dikkatini çekmişti kâğıtlar…
4 Haziran günü sabahleyin Son Posta Gazetesi'nin ilk sayfasında yer alan şu haber okuyucuların kaşlarını çatmasına neden oldu: “…Mayısın on ikinci Salı günü Sultanahmet’teki Maliye Evrak Hazinesi'nin önünde (20–30) kadar araba sıralanmış kapının önüne büyük bir baskül konmuş, bir takım çemberlenmiş kâğıtlar tartılıyor ve hamallarla bu arabalara konuluyor ve Sirkeci İstasyonu'na taşınıyordu. Bu ameliye esnasında bunlardan birçokları da sokaklara dökülüp saçılıyordu..."Aslında gazetenin yazdıkları bir konuya parmak basmaktı. Sirkeci’ye doğru giden kamyonlardan savrularak yere düşen kağıt parçaları Osmanlı Arşiv belgeleri idi. Haberin yayınlanması üzerine Hükümetin haberi olmuş sevkiyat durdurulmuştu. Muallim Cevdet’in zamanın başbakanı İsmet Paşa’ya yazdığı duygusal mektup ve konunun TBMM’de gündeme getirilmesi üzerine Arşiv belgelerinin taşınması ve satılması konusu tartışmalara neden oldu.
İnsanları dehşete düşüren çelişkili gelişme ise Arşiv belgeleri M. Halim ve M. Tekfuryan adındaki bir Ermeni’nin sahibi olduğu şirket tarafından satıl alınmış ve Bulgaristan’a satılmıştı. Bu durumda şu soru akla geliyor: -Neden bir Ermeni şirket Arşiv belgelerini alıyor? Ve neden Bulgaristan’a satılıyor! Aslında Arşiv belgelerinin satılması olayının aylar önce başlayan gelişmesi yaşanmıştı.
İsmet İnönü Hükümeti’nin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda’nın emirleri çerçevesinde “Evrakı Metruke ’nin Tasfiyesi” (işe yaramaz evrakların/belgelerin elden çıkarılması) düşüncesi kapsamında İstanbul Valiliği'ne bağlı Defterdarlık bünyesinde çalışma gösteren bir komisyon kurularak depolarda ve dolaplarda yer bulunamayan ve artık “işe yaramaz” olan kâğıt parçası evrakları ortadan kaldırmak gerekiyordu. Satış işi için 13 Mayıs (1931) tarihinde gazetelere ilan verilmiş, kısa bir zaman sonra 21 Mayıs (1931) tarihinde de sonuçlandırılmıştı. Satılan evrakların tutarının 120 balya ve 400 sandık civarında olduğu anlaşıldı. Satış işi Mayıs 1931'de gerçekleşmişti ama bu olaydan 9 ay önce Ankara’dan gelen bir yazı üzerine komisyon kurularak ve işe yaramaz belgeler ayıklanarak satılması istenmişti. İstenmişti ama kurulan komisyon bir türlü hangi evrakların elden çıkarılacağına karar verememişti. Gelişmeler sonrası TBMM’de Arşiv belgelerinin satılması konusundaki tartışmaya cevap veren Maliye Bakanı’nın şu sözleri tutanaklara yansımıştı: “Yeni harflerin kabulü münasebetiyle bu evrakın kıymeti tarihîyeye haiz olmayanlarını yakmak mevzubahis oldu. Vekâlette düşünüldü ki bunlar imha edileceğine, memleket dâhilinde şuraya buraya atılacağına kağıt fabrikalarına satalım dendi”.
Devamını gelecek yazıda izleyelim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR