İshak Şener
Sizin Uygarlığınız Cehennemdir!
“Sanki gökyüzü üzerimize düşüyordu. Alev alan sınıflardan çocukların çığlıkları geliyordu.”
— Nevval Hasan, Gazze’li bir anne
Gazze’de çocuklar yanarak can verdi.
Yandı!
Kavurdu bedenlerini fosfor.
Çığlık atamadılar, boğazları dumanla doluydu çünkü.
Ağlayamadılar, gözleri bombayla eridi çünkü.
Tutamadılar annelerinin elini, o el enkazın altındaydı çünkü.
Sıcaktan, ateşten, dumandan, ihanetten kavruldu küçücük bedenler.
Ve siz hâlâ susuyorsunuz.
Siz hâlâ “bölgesel istikrar” konuşuyorsunuz.
Siz hâlâ “taraflara itidal çağrısı” yapıyorsunuz.
Siz, o çocukların katillerisiniz!
Evet, İsrail bombayı attı…
Ama o bombaya sessiz kalan herkes, o tuşa birlikte bastı!
Ey Amerika!
Ey Avrupa!
Ey güya “medeniyet”in temsilcileri!
Sizin uygarlığınız cehennemdir!
Çocuk cesetleriyle süslediğiniz demokrasi putunuzun maskesi düştü artık!
Sizin hukuk dediğiniz şey, tank namlusuyla başlar, çocuk tabutunda biter!
Sizin eşitlik anlayışınız, sadece mavi gözlüler ölünce devreye girer.
Sizin barış dediğiniz, mezarlık sessizliğinden ibaret!
Ve o mezarlığın taşları, Filistinli bebeklerin kemikleriyle döşenmiş!
Sizin ekranlarınızda “terörle mücadele” yazıyor,
Oysa siz işgalin ve soykırımın en kanlı senaryosunu oynuyorsunuz.
Gazze’de evler yıkılırken, siz borsada “savunma sanayi hissesi” alıyorsunuz!
Yıkım size kazanç, ölüm size stratejik başarı demek.
İnsan hayatını diplomasiyle pazarlık masasında tartan bir medeniyet olabilir mi?
Evet, siz oldunuz!
Ve ey İslam ülkeleri!
Ey petrolün içinde boğulmuş krallar, emirler, kuklalar!
Kudüs için dua ederken, Tel Aviv’e istihbarat yollayanlar!
Birleşmiş Milletler kürsüsünde timsah gözyaşı döküp,
Ertesi gün silah anlaşması imzalayanlar!
Siz, ümmetin sırtına saplanmış hançerlersiniz!
Siz, o çocuğun yanmış cesedinin başında kahve içenlersiniz!
Cuma hutbesinde hıçkıran sesiniz, ihanetinizi örtemez!
Siz, ambargoyu konuşup ticareti sürdürenlersiniz.
Siz, mazlumun duasını reklam malzemesi yapanlarsınız.
Ve siz, sessizliğinizle çocuk cesetlerinin üstüne kurulan sistemin bekçilerisiniz!
Artık yeter!
“Bir gün, karşısında olacaksınız kaçtıklarınızın!
Dua edin, o gün henüz mahşer olmasın!”
Çünkü mahşerde yanan bir çocuk konuşacak önce.
“Adalet!” diyecek.
Sizi gösterecek.
“Bunlar sustu!” diyecek.
“Ben yanarken, bunlar ihaleye çıkıyordu!” diyecek.
Ve o zaman susmak yok!
Hiçbir diplomasi sizi kurtaramayacak.
Hiçbir yalan, hiçbir basın bülteni, hiçbir uluslararası sözleşme sizi aklamayacak!
Ey zalimler ve sessiz ortakları!
Sizden tiksiniyoruz!
Sizin sahte insani yardım konvoylarınızdan,
Düğme ilikleyerek verdiğiniz basın açıklamalarınızdan,
O utanmaz yüzlerinizden,
Tiksiniyoruz!
Çünkü bu sadece bir çocuk değildi.
Bu, insanlığın kalan son onuruydu.
Bu, insan vicdanının son parçasıydı.
Ve siz onu da yaktınız!
Ve unutmayın…
Ateş, bazen sadece yaktığı bedeni değil, sustuğunuz her vicdanı da yakar!
Ve o vicdan, bir gün küllerin arasından ayağa kalkar…
Ve hesap sorar!





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.