Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Kız Çocukların 'Zaten' Babaları

Kız Çocukların 'Zaten' Babaları

Toplumun uygarlık düzeyini belirleyen önemli kriterlerden birisi, hangi insanî özelliğin kutsandığı ve değer görüp alkışlandığıyla yakından ilişkilidir. Basit ve yalın bir anlatımla şöyle diyelim: örneğin o toplumda cinsiyet ya da fiziksel özellikler mi, yoksa, akıl, bilgi ve kültür düzeyi mi daha fazla önem ve teveccüh görüyor, buna bakılınca hemen bir fikir edinilebilir.

Dikkat edin, sosyokültürel ve sosyoekonomik açıdan geri kalmış olduğu söylenebilecek toplumlarda iltifatın fazlasını bilgi değil, güzellik; yetkinlik değil, cinsiyet görür. İnsanlar kendilerinin ve birbirlerinin fiziksel özellikleri, ne giydikleri, nasıl bir evde oturduklarıyla ilgili kafa yorup mesai harcarlar. Oysa bilgi ve kültür düzeyine karşı gösterilen rağbet, o toplumun gelişmişlik ve medeniyet düzeyiyle sıkı sıkıya bağlı ve doğru orantılıdır.

Son iki cümlede adını anmamış olsam da bahsedilen uygarlık mertebesini çok yakından etkileyen bir faktörden bahsedeceğim asıl, bu yazıda. Cinsiyetçilikten; bunun daha çok erkek cinsinin ekmeğine yağ süren tarafından; ataerkillikten, daha doğrusu ataerkilliğin net bir şekilde izlenebileceği bir örnek üzerinden gideceğim.

**

Öncelikle, ataerkilliğe karşı duyulan meyil, temelde neye dayanmaktadır, buna çok kısaca bakalım. İlk akla gelen, fiziksel güç. Erkekler kadınlardan fiziksel yönden daha kaslı, iri ve bunun doğal bir getirisi olarak da daha güçlü yaratılmışlardır, öyle değil mi? 1.75 boyundaki bir adam, orta boylu; 1.75 boyundaki bir kadın, uzun boyludur. Peki 'hayvan' diyerek küçümsediğimiz bir canlı, örneğin bir ayı, aslan ya da timsah, bir adamdan çok ama çok daha güçlü değil midir? Hadi ortalama değil, oldukça iri, kaslı ve gücü kuvveti yerinde olan bir adamı ele alalım. Onun bir aslan tarafından parçalanması kaç saniye alır? 1? 2?

**

Oysa insan, hayvandan çok daha üstün bir canlıdır. Bu cümleye katılmayacak kişi yoktur herhalde. Birine 'hayvan' diyerek, ona karşı aşağılayıcı bir hakarette bulunmuş olursunuz. Demek ki üstün olma kriteri, fiziksel güç olamaz. Erkeğin kadından fiziksel olarak daha güçlü olması, bir üstünlük gerekçesi değilmiş demek ki. Ve hazır bu sözcükleri anmışken şuna dikkat çekmeme de izin verin: erkek kelimesi hem hayvanlar hem de insanlar için kullanılabilirken, 'kadın' yalnızca bir insanı tarif eder. Bu konuya daha önce değinmiştim, biliyorum ama ortada bu kadar onurlu ve değerli bir kelime varken hala 'bayan' gibi bir sözcük tercih ediliyorsa, benim de bunu defalarca yazma hakkım vardır o halde. Konum uzun, yerim dar... Daha bahsedilmesi gereken birçok hususu es geçmek zorundayım şimdi bu yüzden. Asıl söylemek istediğimi şu an söyleyeyim o halde: bu ataerkillik bilincinin üzerine eklenen ebeveynlik; bunun bilhassa kız babaları üzerindeki evlere şenlik yansımasını diyecektim.

**

Evlere şenlik, evet. Zira şu sahneyi hep görmüşümdür: oğlu olmayan ve 1, 2, ya da daha fazla kız çocuğu olan baba, 'zaten' ile başlayan cümleler kurmaya mecbur kalıyor ne yazık ki. "Ben zaten hep kızımın/kızlarımın olmasını istemiştim." Neden peki o 'zaten'? Nereye atıf yapılıp hangi referansla böyle bir açıklama yapılıyor? Kaldı ki cümleden 'zaten' kelimesi çıkartılsa bile, böyle bir açıklamanın ruhunda zaten o 'zaten' bulunur... Niye açıklama yapma gereği duyuldu ki? Neden ama neden hiçbir erkek babasının ağzından "Ben zaten hep oğlumun/oğullarımın olmasını istemiştim." gibi bir cümle duyamıyoruz? İlk cümledeki 'zaten' sözcüğünün ya da ruhunun altında gizli bir 'oysa' mı var acaba? Fakat yiğitliğe kir sürmemek için -sanki kız çocuk babalığı o yiğitliğe bir zeval getiriyormuş gibi! yere düşen bir çocuğun "acımadı kii" derken ki motivasyonunun aynısı, o 'zaten' ibaresiyle gizlenip "oysa bu ataerkil toplumda, elbette ki erkek babası olmak isterdim" düşüncesini halı altı ediyor.

**

Dedim ya, konu uzun, sözcük sayısı sınırlı. Bu yüzden buralarda bir yerlerde sonlandırmak durumundayım yazıyı şimdi. Fakat kız çocuk babaları, "ben 'zaten' hep kız çocuk isterdim" diye, ne yazık ki samimiyetsiz ve "acımadı ki" tadında bir açıklama yapmak zorunda kalmadığı zaman, toplumun gelişmişlik düzeyinin önündeki bu ataerkillik bilincinden bir nebze de olsa sıyrılmış olduğumuzu düşünebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR