Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Bilişim Çağı ve Şeffaf Yönetim

Bilişim Çağı ve Şeffaf Yönetim

İçinde bulunduğumuz  dönemi, deviri, yüzyılı ne kadar çok çeşitli sıfatlarla tanımlarsanız tanımlayın veya isimlendirin yaşadığımız yıllara bilgi iletişim teknolojilerinin olağanüstü gelişmesi nedeniyle bilişim çağı veya milenyum denmektedir.
Bu hızla devam ederse bilişim çağı ve milenyum yılları teknolojik gelişmeler yanında, insanlarca demokratik hak ve özgürlüklerin de en üst seviyede talep edildiği yıllar olacaktır.
Toplum tarafından kendisini yönetenler ile kamu kurum ve kuruluşları hakkındaki bilgi talepleri de bu doğrultuda artan bir seyir izlemeye başlamışken, TBMM Genel Kurulunca 03/12/2010 tarihinde kabul edilen 6085 sayılı Sayıştay kanununda, bu taleplerin önünü açmak bir yana tabir caiz ise taleplere set çekecek hükümlerin var olduğu görülmektedir.
2010 yılı ekim ayında Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmeye/tartışılmaya başlanan Sayıştay Kanununun görüşmelerinin hemen başında iktidar kanadından gelen değişiklik teklifi ile kanun teklifinin 2. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda Sayıştay Denetçilerinin tabir caiz ise elleri kolları tekrar bağlanmış oldu.
Kanun teklifinde yapılan değişiklik ile Merkezi idare ve TSK dâhil bütün kurumlar harcamalarında toplumun bir kesimi tarafından israf olarak görülebilecek harcamalara son sürat devam edecekler.
Cumhurbaşkanınca da onaylanan yeni kanun hükümlerine göre Sayıştay, bundan böyle merkezi idareye bağlı kurumlar ile askeriyenin ve yerel idarelerin bütçelerindeki parasal miktarları verimli, etkin ve tutumlu harcayıp harcamadıklarını denetleyemeyecek. Sayıştay’ın elinden bu yetki alındı.
Kamu kaynaklarının verimli, etkin ve tutumlu harcanması denetim kriterlerinin en başında yer alması gerekirken, önceden var olan düzenlemenin sonradan hangi akla uygun olarak kaldırıldığı hala açıklanmış değil.
Sayıştay bünyesinde yer alan arkadaşların ifadelerine göre düzenleme, AK Parti kontrolünde olan belediyelerin yaptıkları harcamaların denetlenmemesini sağlamaya yönelik olarak algılansa da, işin esas sebebinin Ankara’daki mahalle baskısı olduğu ifade edilmektedir.
Gelişmiş ve bağımsız olduğunu iddia eden ülkelerde kamu yöneticilerinin hesap verme sorumluluğu ile kamu kurumlarınca yapılan harcamalarda mali saydamlığının var olması olmazsa olmaz, temel göstergelerindendir.
Halkın vergileriyle toplanan bütçe kaynaklarından ordu dâhil harcama yapan tüm kurumlar, belediyeler ve KİT'ler istisnasız, bu çerçevede Meclis yoluyla kamuoyuna hesap vermek zorundadırlar.
Bunun içinde Sayıştay’ın, şeffaflık ilkesi çerçevesinde, kamu idarelerinin etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak çalışması ve kamu kaynaklarının bu doğrultuda kullanılmasını Meclis adına sorgulamakla ve yargılamakla yetkili olması gerekmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclis'inin 2004 yılında, AB'nin demokratik kriterlerine uyum çerçevesinde Anayasa'nın 160. maddesinde yaptığı bir değişiklik ile TSK’nin tekeline aldığı ama aslında devlete ait olan taşınmazlar ile silah araç ve gereçler yani taşınır mallarının denetlenmesi üzerindeki gizlilik hükmü kaldırıldı ve bu taşınır ve taşınmaz malların da Sayıştay denetimine tabi olmasının önü açılmış idi.
Altı yıl sonra gelinen noktada ise Sayıştay Denetçileri, ancak artık kamu idaresinin kendisinin koyduğu politikaya göre o kamu idaresinde denetim yapabilecek, TSK dâhil hiçbir kuruma, koyduğunuz bu hedef doğru mu, yanlış mı diye soramayacak hale getirilmiştir.
Yani Sayıştay kamu harcamalarının israf edilmesine karşı da herhangi bir tespit yapamayacak, TBMM'ye durum ile ilgili rapor veremeyecek ve gerektiğinde bu israfa karşı yargılama da yapamayacaktır.
Yeni Sayıştay Kanunu'yla, artık mal denetimi yapılacak iddialarına karşın denetçilerin, Ergenekon soruşturmaları kapsamında toprağa gömülü olarak bulunan silahların, hangi TSK karargâhlarından çıkıp çıkmadığını da ortaya koyup koyamayacaklarını da zaman gösterecek.
Bize göre bir çok önemli fırsat daha kaçırılmış oldu.
MEVSİMSEL NOT: ANTİDEPRESANLAR MASUM İLAÇLAR DEĞİL
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hoca’nın açıklamalarına göre, toplumda özellikle seçim dönemlerinde kullanımı hızla yayılan antidepresan ilaçların fiziki ve toplumsal yan etkileri olduğu ifade ediliyor.
Hocanın açıklamalarına göre antidepresanlar bazı hastalarda duygudurum bozukluğuna sebep oluyormuş.
Nevzat Tarhan Hoca "Antidepresanlar bağımlılık yapmıyor ama aileyi yıkıyor, masum ilaçlar değil bilinçli kullanılması lazım." demiş.
Seçim başlamadan bizden küçük bir hatırlatma.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi
SON YAZILAR