Süleyman Küçük
İttihat Terakki Zulmü
İttihat ve Terakki Partisinin işbaşına gelmesi ile başlatılan zulüm devamında CHP, şimdilerde kemalizm maskesi ile devam ettirilmeye çalışıldığı görülüyor.
Mehmet Akif Merhumun 3 beyinsiz kafa dediği, Talat, Enver ve Cemal paşalardan Talat’ın ölüm yıldönümü nedeniyle başlatılan kampanya kemalist baskıya dönüştürülmeye çalışılıyor.
Sanki bu ülkede sadece ittihat ve terakkide 3 beyinsiz var.
Hâlbuki onları takip eden partilerde, derneklerde ve vakıflarda hatta ittihat ve terakkinin yurt dışı devamı olduğunu iddia edenlerde bile 4. ve 5. beyinsizler vardır.
Talat ermeni çeteler tarafından öldürülmüş.
Talat doğuda Ermenilerin zulmüne engel olmuş, eğer o olmasaymış doğuda bu gün Türk namına hiçbir kimse kalmayacakmış.
Talat onlara göre şehitmiş.
İttihat ve terakki derken aslında başka düşünceleri de empoze etmeye çalışıyorlar.
Bu hileyi fark ederek alttan alta kürtlere karşı yapılan propagandaya karşı çıktınız mı hemen saldırıya geçiyorlar.
Yine gizliden gizliye yapmaya çalıştıkları “o olmasaydı” propagandasına da karşı çıkarsanız aynı tür sürü saldırısıyla karşılaşıyorsunuz.
Anlamadıkları, bildikleri halde anlamak istemedikleri birkaç husus var.
1- Talat Makedonya Rizorta Locası'na kayıtlı bir masondur ve İtalya maşrıkı azamına bağlı olduğu için İtalyan konsolosluğunun yarı resmi himayesi altındadır.
2- Talat 1903 de mason olmasını müteakip 1909’da, Osmanlı’nın ilk resmi mason locası olan maşrıkı azamı Osmani kurulunca da Talat içişleri bakanı olarak ilk büyük üstat seçiliyor.
3- Talat 1874 yılında Edirne Vilayeti ‘nin Kırcaali kentinde Roman, Türk ve Pomak kökenli bir ailede doğduğu içi kimilerince çingene olarak kabul edilir.
4- Batı Trakya ve Balkanlarda Türkleri katleden sonradan yunan çetecilerin kıyafeti olarak bilinen Arnavut fustanellası adlı giysiyi Manastır’da giyerek resim çektirdiği için Enver’i reddetmemesi sebebiyle de suçlanmıştır.
5- Talat’ın kendisinin “Ben bir tarikat bağlılığı bakımından Bektaşi'yim. Al-i Âba nın muhibbiyim. Hiçbir zaman bu inancımı saklamadım. Saklama gereği duymadım.” Sözleri ile mason ve çingene olmasını yanında alevi bektaşi meşrep olduğu da bilinmektedir.
Bütün bunlar yan yana getirildiğinde Sahih İslam inancı olan Ehli Sünnet mezhepleri kabulüne göre, şehitlik İslam Dininin bir mefhumudur ve sadece Allah(cc) rızası ve İslam dini için olmadıkça öldürülen insanlara şehit denmesi kabul edilir bir şey değildir.
Diğer taraftan sanıldığının aksine İttihatçılar hem inanç yönünden, hem devlet idaresi için saltanat veya meşrutiyet konusunda radikal kişiler ve gruplar değildir.
Bu anlamda bu günkü kabullere göre bakıldığında, onlara şeriatçı(!) bile denilebilir.
Sultan Abdülhamid'i padişahlıktan indirmek gibi bir isteklerinin olmadığı, istedikleri şey, padişah kalsın ama sembolik olarak orada dururken, iktidarın kendi kontrollerine geçmesinden başka bir şey değildi.
Avrupa’da gördükleri demokrasi sisteminin Osmanlı Devletinin dağılmasına sebep olacağını gördüklerinden vazgeçtikleri söylenir.
Bu açıdan bakıldığında Cumhuriyetin ilk yıllarında demokrasinin uygulanmaya başlanılıp, sonradan meclisin birden fazla kere fesih edilerek tek parti, tek adam yönetim şekline geçilmesi, akademik camiada CHP'nin ittihat ve terakkinin devamı olduğu görüşünün kabulüne neden olmuştur.
Bu düşünce; “Kurtuluş Savaşında Meclis, hilafet, saltanat ve Padişah’ı kurtarmak için teşkil edilmişti, ayrı bir rejim kurma iddiası yoktu. Milli mücadelenin kazanılması sonrasında Gazi tarafından Gazi Meclis "BİR MECLİS DARBESİ İLE" 1923 yılında tasfiye edilmiş, yerine eski ittihatçılar ve sabetaycılardan oluşan bir grup getirilerek, malum CHP oligarşisi kurulmuş, ülkenin rejimi ve tüm genetiği değiştirilmiştir” sözleri ile ifade edilmiştir.
FARKINDA MIYIZ?
Geçmişe bakıldığında bu günden farklı olarak Cumhuriyet öncesi ittihat terakki yönetiminde olanların hemen hepsinin hem İslamcı hem de modernist oldukları görülür.
Dahası medreseden yetişmiş bir bilim adamı olduğu için, İslamcı bir âlim olarak bilinen Şemsettin Günaltay, başbakanlık bile yapmıştı.
Yine İslamcı kimliğiyle muhalif olarak görülen Kazım Karabekir ise, 1948 de ölmeden önce meclis başkanıydı.
Şimdilerde İttihat ve Terakki diyenler neyi kabul neyi ret ettiklerini gerçekten biliyorlar mı?





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.