Nurten Selma Çevikoğlu
Gönül Dikenlerini Nasıl Çıkarmalı?
Her zaman ki gibi selam duâsıyla başlayalım efendim bugünkü yazımıza da;
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Sevgili okurlar geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim bu haftada. Hekîmî ilâhî, câriyeyle görüşmeye başlamış, hastalığını teşhis etmeye çalışıyordu.
“Bir kimsenin ayağına diken battı mı, o dikeni bulmak için ayağını dizinin üstüne koyar.”
İncinen bir insan, bir daha aynı hatâya düşmemek için daha dikkatli davranır. Hekîmî ilâhî, câriyenin gönül derdini anlamak için neden sorgu suale tâbi tuttu, diye kimsenin aklına bir sual gelmesin. Zira gönül yarasını anlamak zordur. İnsanın ayağına bir diken batsa bile onu çıkarmak için emekler sarf eder. Pîrî hekim de aynen öyle yaptı.
“Ve bir iğne ucuyla dikenin başını arar. Bulamazsa dikenin battığı yeri dudağı (tükürüğü) ile ıslatır. Tâ ki dikeni çıkarabilsin.”
Bir âdi dikeni çıkarabilmek için nasıl ki, bâzı yapılması gerekenler vardır. Meselâ bunun için ne yapılır? Önce ayağını dizinin üstüne koyarsın. Eline bir iğne alır, o dikeni bulup çıkarmak için çeşitli işlemler yaparsın. İşte aynen bunun gibi, kalpteki hastalığı bulup meydana koymak için de bâzı gayretli çalışmalar yapmak lâzımdır.
“Ayağa batan diken böyle güç bulunduğuna göre diken gönülde olunca nasıl çıkar? Bana cevap ver?”
Nasıl ki, maddi olarak görünür bir dikenin ayaktan çıkarılması bir emek, gayret sarf etmek gerekiyor. Yüreğe saplanmış olan gönül dikeni ise görünmüyor ve kalbin derinliklerinde onu çıkarmak hakikat ki oldukça uğraş ve çaba gerektiriyor. Onun için de hünerli bir hekim lâzımdır.
“Eğer gönüldeki dikeni herkes görebilseydi, gamlar ve kederler bir kişiye nasıl olur da el atar, ona galebe çalardı? Onu yaralardı?”
Gönül hastalığı öyle herkesin bulabildiği bir şey olsaydı, pek çok kişi gönül derdinin pençesinde kıvranıp durmazdı. Maddi tabipler bile geçmişten bugüne normal hastalıkları ortaya çıkarmakta zorlanmışlarken, bir de gönül hastalığını bulmak öyle her hekimin bulabileceği bir kolaylıkta değildir Bunları ancak mânâ hekimleri bulabilir onlar da az bulunur.
“Meselâ biri, bir merkebin kuyruğu altına bir diken kor. Merkep onu nasıl çıkaracağını bilmez, sıçramaya başlar.”
“Merkep sıçrar, sıçradıkça diken daha ziyâde batar. Akıllı bir adam lâzımdır ki, o dikeni çeksin, çıkarsın.”
“Merkep dikeni çıkarmak için derindeki acının ateşinden çifte attı, bu sebepten vücudunda yüz yeri yara etti.”
Bâzı kimseler bu misâldeki gibi davranırlar. Vâr olan bir problemi gidermek için çabukça çabalarlar ama çözmeyi beceremez. Oysaki kendisinin çözemediğini akıl sâhibi, ehil bir kişiye sorsa ve dahi sorduğuna da itimat etse iyi olacaktır. Ama o kişi hem kendi çözemez hem de müşkülü çözecek kişilerden derdine derman aramaz, acılar içinde kıvranıp durur.
O zor işten kurtulmak için ehil olmayan, beceriksiz kişiler işe el attıkça iş daha kötü olur. Hatta öyle ki, o iş kişinin iç derinliklerine kadar sirâyet eder. Dolayısıyla böylesi bir halde bulunan kişi, kendi fikirlerini bir kenara bıraksın da, işi çözebilecek ârif, ehil bir akıl sâhibine başvursun. Ancak bu vasıflara sâhip bir kâmil hekîm gönül hastalığını anlayıp, onun sıkıntısını ortadan gidersin. Mânevî hekîmi olmayanların, kalp yaralarını tedâviye çalışmaları, beyhude bir gayrettir. Hani halk arasında çok doğru söylenmiş bir söz vardır; ‘Yarım hoca dinden yarım doktor insanı candan eder.’ Bu hakikaten doğru bir sözdür. Kalp derdinin çözümü öyle herkesin harcı değildir. Bilhassa Hak yolda ilerleyenlerin gönül yaralarına ancak mürşidi kâmillerin faydası dokunabilir.
Bu misaldeki örnekte, nasıl ki, merkep dikeni çıkarmak için sıçradıkça diken ona daha çok rahatsızlık veriyorsa, tıpkı bunun gibi, problemi gidermek için akılsızlık veya çâresizlik sebebiyle yapılan yanlış ve mantıksız davranışlar, zarara uğrayana daha çok ıstırap verir. Bunlar nerdeyse o işi çözemeyen saçma davranışlara âdeta esir olurlar. Yanlışlarında sebat edenlere bâzı dalkavuklarda ‘aferin’ derler.
Efendim bu hafta da burada kalalım. Nasipse haftaya devam etmek üzere şimdilik hoşça kalın, En Güzele Emânet olun. Hayırlı Cumâlar.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.