Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Birlik zamanı

Birlik zamanı

Milletlerin ayakta durabilmesinin en önemli şartlarından birisi birlik ve beraberlik halinde olmalarıdır. Ama onları mahveden ve yıkan da ayrılık ve ihtilaflardır. Zira bütün bir ekmek yutulamaz ama parçalanan ve lokmalar haline gelen ekmek teker teker tamamıyla yenebilir. Bu hususta ibret dolu bir misal var:

Hükümdarlardan birisi ölüm döşeğinde iken, oğullarını başına toplar. Onların her birine birer deste değnek verir ve:

Kırın, der, ama bu bir aradaki değnekleri hiç biri kıramaz. Sonra bu desteleri çözdürerek, tek tek kırmalarını ister. Onlar da değnekleri birer-ikişer kırarlar. O zaman hükümdar onlara şöyle der:

-Eğer benden sonra birbirinize destek olur ve birlik halinde olursanız, düşmanlarınız sizi yok edip devletimizi yıkamazlar. Ama parçalanırsanız, değneklerin tek tek kırıldığı gibi, yenilir ve yıkılır gidersiniz.

İşte kıymetli kardeşlerim, misal ne kadar açık ve net. Birlik ve beraberliğimiz düşmanlarımız için sıkıntı ve zorluk, ayrılık ve ihtilaflarımız ise, ağızları salyayla bekleyen onlar için, hazır ve lezzetli bir avdan ibarettir. Öyleyse biz müslümanlar uyanık olup, düşmanlarımıza bu fırsatı vermemeliyiz.

Birlik ve beraberlik şuuru, bir cemaatin mayasıdır. Bu maya olmadığı zaman, cemaatin oluşması da mümkün değildir.

Halbuki "Cemaatte rahmet olduğunu" ve “Allah'ın yardımının cemaatle beraber olduğu"nu Kainatın Efendisi (s.a.v.) haber vermişlerdir. Bundandır ki, cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletli olduğu da bilinen bir gerçektir.

Ayrılıkta ruhen de yıkımlar vardır. Tefrikaya düşen kişiler, manen de huzursuzluklar yaşar. Bu sebeple daima Kur'an ve Sünnet etrafında birleşici ve birleştirici olmalıyız.

Küçücük bir sigara izmaritinin koca bir ormanı kül haline getirdiği gibi, Allah korusun ufak bir tefrika da koca bir milleti bölmeye sebep olabilir. Böyle durumlar, tarihte de bariz bir şekilde çok defa görülmüştür. Bu kötü durumlardan korunmak için, nefsî hesapları bir yana atarak ve "mü’minlerin ancak kardeş olduğunu" bilerek, birlik halinde olmalıyız. İşte bu konuda Rabbimizin emri:

"-Allah'a ve Rasûl’üne itaat ediniz. Birbirinizle çekişmeyiniz. Sonra korkuya kapılırsınız da, kuvvetleriniz azalır. (Düşmanlarınızın karşısında bir hiç mesabesinde kalırsınız.) Bir de sabredin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." (8 Enfal 46)

Allah ve Rüsûl’üne itaati terkedip nefs, şeytan ve düşmanlara uyacak olursak, niza ve ayrılıklar bizi kaplayıverir. Bu hal de bizleri zayıf düşürüp, korkak hale getirir.

Ayet-i kerime durumumuzu ne güzel açıklamış. İçinde bulunduğumuz bu hal böyle devam ederse, Cenab-ı Hakk’ın da tehdidi hemen geliyor:

"-Eğer (Allah ve Rasûl’ü yolunda) birleşmezseniz, arz üzerinde çıkacak büyük bir fesat sizi helâk edecektir." (8 Enfal 73)

Şu tehdide bakınız kardeşlerim. Ve Cenab-ı Hakk'ın bu vadi defalarca vaki olmuş, binlerce mü'min acı, ızdırap ve işkenceye maruz kalmışlardır. Halbuki Allah’ı bir, Rasûl’ü aynı, kitabı Kur'an olan biz inananlar acaba ne oluyor da bir takım ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle ayrılığa düşüyoruz?

Bugün İslâm’a hizmet eden cemaatler pek çoktur. Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yolundan ayrılmadıkça cemaatleşmek güzeldir. Bu birlikten doğan kuvvetle, din-i mübine hizmet ediyorlar. Allah hepsinden razı olsun.

Ancak bunlar arasında, birbirlerine karşı sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları olmalı. Biri diğeri için;

-O kardeşlerimiz İslâm’a bizden daha iyi hizmet ediyorlar. Allah onlardan razı olsun demeliler. Diğerleri de onlar için aynı söz ve düşünce içinde olmalıdırlar.

Böyle değil de, biri diğerini kötüler, kendini ve kendi cemaatini ya da siyasi yapısını üstün tutmaya kalkışırsa ve bir de Müslüman kardeşine söylenmemesi gereken şeyleri derse bu durum ayrılık meydana getirir. Bu da hain ve zalimlerin işine yarar. Bugün İslâm dünyası böyle değil mi? Bir güç etrafında birleşmeyip hep benim diyen gruplar ne yazık ki kâfir ve zalimlerin idaresi altında inim inim inlemektedirler. Afganistan bunun en bariz örneği değil midir?

Şimdi bakın herkes “Müslümanım” diyor ama hep birbirini vuruyor. Hiç kâfir ölmüyor. Ne acı! Dünya makamı, falan ya da filan şeyin başkanlığı veya maddî hevesler uğruna nice dünyalar yıkılıyor. Kâfir ve zalimlerin adamları niye ölsün ki! Müslümanlar bir olamayıp hem de birbirini kırdıktan sonra. Nereye baksan hep tefrika maalesef.

Halbuki şu bir gerçektir ki; ehl-i küfür bir millet, müslümanlar da bir millettir. Baş döndürücü değişiklikler ve gelişmelerin olduğu çağımızda, müslümanlara oynanan oyunları iyi bilmeliyiz. Onlar parçala-yut politikasını güderler. Acı, ızdırap, işkence, çile, yurtlarından atılma, varlıklarını kaybetme yine mü'minlere... O halde işte çare:

"-Hepiniz birden Allah'ın ipi (Kur'an’a) sımsıkı sarılın, asla ayrılmayın."       (3 Al-i İmran 103)

Öyleyse mü'minler şucu, bucu değil de, Kur'an ve Sünnet üzere olmalıdırlar. Zira onları birleştiren Kur'an ve Sünnet hakikatidir. Aradaki küçücük farklılıkları atıp, bu ipe sımsıkı yapışmamız gerekir. Mü’minlerin gayesi Allah ve Rasûl’ü olduğuna göre, yolumuzun sonu da onlara varmalıdır.

İki elde on parmak var ama hepsi de birlik halinde gövdesine çalışırlar.

Netice olarak diyebiliriz ki; BİRLİK OLMALIDIR.

Zira bu yine Rabbimizin emridir:

"-Allah’tan korkun, (ihtilafa düşmeyip) aranızı düzeltin.." (8 Enfal 1)            

Bu güzel birlikten doğan cemaatten ayrılmak da, artık mü'min için acı bir son olur. Bu konuya binaen Kâinatın Efendisinden bir hadis-i şerif:

"-Kim cemaatten bir karış uzaklaşırsa (kendini dine bağlayan) İslâm bağını boynundan çıkarıp atmış olur." (Ebû Davud, sünnet 26, 27)

Birbirimizi sevmemiz ve birimiz diğerimize yardımcı olmamız gerektiği de, bir misalle hadis-i şerifte şöyle anlatılır:

“Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü’minlerin misâli; bir bedenin benzeridir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.” (Buhârî, Edeb: 27, Müslim, birr 66 (2586)

Küçükler bir araya gelirse büyük meydana gelir. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var,” demişler. O halde Müslüman ferasetli olmalı ve İslâm dünyasının tek kalesi olarak kalan şu memleketin ayakta durması için, bu hassas günlerde gereken birlik ve beraberlik gayret ve uygulamasını mutlaka sağlamalıdır. Zira bir gün Allah (c.c.) soracak, bizler de cevap vereceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi
SON YAZILAR