Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

“Bir Yönetim Nasıl Çöker…”

“Bir Yönetim Nasıl Çöker…”

Dağarcığı karıştırırken sekiz yıl evveli, herhalde o zamanlarda da siyaset ve hüküm olma değişikliği oldu ki yazdığım bir yazım geçti elime.

***

Düşündüm. Bu günlerde de yepyeni bir hüküm ve siyaset anlayışına gidileceği var sayım içinde idi.

***

O halde bu yazının konusu aynen geçerli olacağını düşünerek sizlere olayı tekraren duyururken…

Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az demekten kendimi alıkoyamıyorum.

***

Çok mu çok düşündürücü bir olay ve belge, nostalji de yani asırlar önce olmuş ama hâlâ tazeliğini, sürgit olasılığını elden bırakmamakta!

***

Yazımın alt bölümünde olan ve üstünde iki satırda da yıldız bulunan kısmın aşağısını geçici olarak kapatınız veya oraya gelmeden hiç göz atmayınız. Yani göz gezdirmeyiniz.

Yazının bu noktasında bilmece, “Ne demekmiş?” gibi mana bulmaya çalışacağız çünkü!..

***

Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder.

Günün birinde OSMANOĞULLARI da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı” diye derin derin düşünmeye başlar.

Bu gibi soruları çoğu zaman sütkardeşi olan meşhur âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder.

***

Güzel bir “hat” ile yazdığı mektubu, keşfine inandığı Yahya Efendi'ye gönderir.

“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle ve bizi aydınlat.

Bir devlet hangi halde çöker? Osman oğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün olurda izmihlale* uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.

***

Güzel bir hat ile yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi'nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır.

NEME LAZIM BE SULTANIM!”

***

Topkapı sarayında, bu cevabı hayretle okuyan Sultan bir mana veremez.

Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez.

***

Evet, sayın okuyucular aşağı kısma hiç göz gezdirmeden bir düşünceye dalın bu söze.

Neler gelecek akıl küpümüze bakalım

***

Sultan, kendi kendine ”Neye böyle basit cevap verdi” diye söylenmeye devam ederken dayanamaz.

“Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?” düşüncesi içinde nihayet kalkıp Yahya efendinin Beşiktaş’ta ki dergâhına gelir.

***

Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver bizi geçiştirme. Soruyu ciddiye al!”

Yahya Efendi duraklar:“Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.”

“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lazım be sultanım” demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkartıyorum.”

Yahya Efendi bu beyandan sonra şu akıl almaz açıklamasını yapar:

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar. Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese. Bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taş’dan başkası işitmese! İşte o zaman devletin sonu görünür.

Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…”

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder

***

Sonra da kendisini böyle ikaz eden bir Âlim’e memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır.

***

Mektup Topkapı müzesinde sergilenmektedir.

***

İki ellerinizin arasına aldığınız başınızda düşüncelere dalınız. Ana caddedeki insanların, kadın bıçaklanırken bile yüz dönüp uzaklaştıklarını düşünürken, uzaklara detaylara gidiniz!..

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…  

-------

*İzmihlal = çökme-yıkılma

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR