Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

AZ KONUŞMAK

AZ KONUŞMAK

Peygamber aleyhisselam; ‘Kim, insanların kalbini çelmek (kendine çekmek) için kelâmın (şatafatlı) kullanılışını öğrenir, (insanları bıktırırcasına) sözü gereğinden fazla uzatırsa, Allah kıyâmet günü ondan ne farz ne nâfile hiçbir ibâdetini kabul etmez!’ (Ebû Dâvud, Edeb, 86, Hadis no:5006) buyuruyorlar. Yine başka bir hadisi şeriflerinde; ‘İnsanoğlunun konuşmaları lehine değil, aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmek veya kötülükten men etmek için yaptığı konuşmalar bunun dışındadır.’ (İbni Mâce, Fiten, 12) Konuşmalara yön veren bu kıymetli hadisler müminler için en kâmil konuşma ölçüleridir.

Susmak, akıllı kişilerin konuşmadaki zerâfet ölçüsüdür. Konuşmak değil, susmak hikmettir. Büyükler; ‘Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır. Çok konuşan gönüldeki hikmet cevherini boşaltır’ derler. Elbette az konuşmak –yâni susmak- aynı zamanda bir edebtir. Sultânu’l ârifin Mahmut Sâmi Efendi Hazretleri, susmanın önemi ve edebine binâen, bir sohbetini sâdece susarak, ‘susma sohbeti’ yapmıştır,.. Güzel ve sâlih ameller susarak korunur. Güzel söz sadakadır, az söz ise kişi için selâmettir.

Çok konuşan pek çok konuda pişman olur. Kişi, lisânından sorumludur. Her uzuv bize emânettir, büyük bir âlemde uzuvlar hesâba çekilecektir. Dili Rabbi Teâlâ’nın istediği gibi kullanmak mümine yaraşandır, aksi hüsrandır. Diline ve konuşmasına hâkim olamayanın şeytan, yanı başından ayrılmaz, kişiyi dünyâda rezilliklere, ahrette perişanlıklara sürükler. Eğer dile ayar verilmez ise, kişi zararlardan kurtulamaz. Çok konuşan konuşurken, farkında olmayarak bâzen de, farkında olarak, kendini över, söz taşır, dedikodu eder. Neticede hata üstüne hata yapar, insanların kalbini kırar, incitir. Dil yarasına sebebiyet verir ve bu hal kul hakkını gerektirir. Kişinin kalbini ve ahretini karartır.

Dilini koruyan, dînini korur. Dilin sükût etmesi kalbin sükûtuna, kalbin sükûtu Mevlâ’nın mağfiretine vesiledir. Bu sebeple, insanın dünya ve ahret selâmeti, dilinin sükûtuna bağlıdır. Zâten bu, dînimizin emridir. “Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yâhut bir iyilik yâhut da, insanların arasını düzeltmeyi isteyen(in fısıldaşması) müstesna. Kim Allâh'ın rızâsını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa, 114)

Bu dünyâya ebedi saadeti kazanmak ve kulluk gâyesiyle gelmiş olan insan, çok ve boş konuşarak, ömür sermâyesini orda-burda çar-çur etmemelidir. Vaktini tefekkür, tezekkür ve tespihat ile değerlendirmelidir. Ahret âlemi gün gibi gerçekken, kim cennetteki kıymetli hazinelere kavuşmak istemez? O zaman akıllı insan, faydasız ve gereksiz konuşmaları terk ederek, ibâdet ve taat ve dahi hayırlı işlerle meşgul olmalıdır ki, ebedi hazinelerden mahrum kalmasın. Mümin kişinin sükûtu tefekkür, bakışı ibret, konuşması Hakk’ı anmak olmalıdır. Böyle yapan kişi ebedi saadeti için güzellikler biriktirmiş olur.

Fakat şu hususta var ki, kişi hayır adına söz sarf etmekten, iyilik ve güzellik adına hiçbir şeyi basit görmemelidir. Tabi az konuşmak derken, mümin kardeşlerimizin derdine derman olabilecek hayırlı nasihatler vermemek olmaz. Yâhut zâlim ve zâlimlikler karşısında susmak olmaz. Buradaki ölçüyü Efendimiz aleyhisselam veriyor zâten; ‘İnsanoğlunun konuşmaları lehine değil, aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmek veya kötülükten men etmek için yaptığı konuşmalar bunun dışındadır.’ (İbni Mâce, Fiten, 12)

Unutmayalım ki, çok konuşanın itibârı kalmaz. Sükût eden câhil dahi olsa itibarlıdır. Hakikaten az konuşmak, hayâtımızın en ehemmiyetli davranışıdır. İnsanın selâmeti dilinin muhafazasındadır. Sükûtî olan pek çok sıkıntıdan bertaraf olur. Peygamberimizin sâdık dostu Hz. Ebû Bekir efendimiz çok konuşmamak için dilinin altına taş koyması, bizim için en güzel misaldir. Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam; ‘Allâh'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.’ (Buhârî, Edeb 31) buyuruyorlar.

Şu da önemli; kişi konuşurken, haddini bilerek, belirli bir edeb dâiresinde konuşmalıdır. Her konuda konuşmuş olmak için konuşmak, yerli-yersiz sözler sarf etmek, ortam sessiz kalmasın diye gerekli-gereksiz konuşmalar tasvip edilemez. Müslüman kişi sâdece gerekli şeyleri, gereken yerlerde, az-öz, bıktırmadan, belirli ölçüler çerçevesinde konuşmalıdır. Konuşurken kendine ve karşısındakilere günah kazandırıcı, ya da günah yükleyici şekilde olmamalıdır. Ancak, güzel konuşmalar kalpteki kasveti kaldırır, gönle huzur bahşeder. Her dâim güzel konuşmak, hakkı ve hayrı konuşmak dileğiyle

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR