Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Türkleştirme ve Sekülerleştirme

Türkleştirme ve Sekülerleştirme

Türk tipi din ve laiklik oluşturma cumhuriyet döneminde devlet eliyle girişilen Türkleştirme ve sekülerleştirme politikalarına dayanan yeni kimlik inşası projesinin sonucu ortaya çıkan duruma verilen addır.
Devletin ideolojik ve baskı aygıtları aracılığıyla gerçekleştirilen tek parti iktidarında CHP nin kendini devlet yerine koyarak toplumu dizayn etme amacıyla üzerinde en fazla mesai harcadığı konular, dini bütün Müslümanlar ve kürt coğrafyası olarak bilinen doğu ve güneydoğu Anadolu şehirleri olmuştur.
Diyarbakır, Elazığ ve Mardin’in kürtlükten Türklüğe dönüştürülerek “kuvvetli bir Türklük merkezi” haline getirilmesi için oluşturulan kurumları, alınan tedbirler ile yapılan askeri harekâtları tamamlayan Ankara güdümlü siyasal temsil ve katılım yöntemlerinin işe yaramaması üzerine bölgenin etnik yapısını değiştirmek amacıyla iskân ve zorunlu göç politikaları yürütülmüştür.
Cumhuriyeti kuran irade olarak görülen tek parti yönetimi bir taraftan sürgün, tedip, asimile etmek ve uygarlaştırma projeleri yürütülürken diğer taraftan zorunlu eğitimle dil değişikliğine zorladıkları insanları umumi müfettişlik ve karakol ile korkutup Türk Ocağı, Halkevi, Halkodası gibi kurumlarla geçmişe ait izlerin silinmesini hedefleyen medenileştirme ve asrileştirme projesi uygulamıştır.
Uygulamaların yerleşmesi amacıyla TBMM’nin otoritesine karşı isyan edenler vatan haini ilan edilmiş, TBMM içinden seçilen üyelerle kurulan İstiklal mahkemeleri isyancıları yargılayıp cezalandırarak TBMM adına yargı yetkisini kullanmıştır.
Cumhuriyet'in ilanına ve reformlarına karşı çıkarak şeriat isteğiyle dönemin hükûmetine karşı silahlı isyanda bulunduğu iddiasıyla Dersim askeri uçaklarla bombalanmış, insanlar sürülmüş ve elebaşı olarak ilan edilen Şeyh Said yargılanarak idam edilmiştir.
İstiklal Savaşı sırasında da aynı usul takip edilmiş, İstanbul Hükümetinin yayınladığı fetvalara karşılık Ankara müftüsü Rıfat Börekçi ’den alınan fetvalarla, TBMM’ye karşı gelenler vatan haini ilan edilmişti.
Türkleştirme çalışmaları bu minval üzere devam ederken yıkılan Osmanlı İmparatorluğunun şeriat hükümlerinin de yürürlükten kaldırılması sonucunda devletin yeni programı doğrultusunda Türk tipi laiklik ve Türk tipi İslam dini kuralları topluma dayatılmıştır.
Türk tipi İslam dini ve laiklik uygulamaları Türkiye’nin aynı zamanda İslâm dünyası ile bağının da yok edilmesini sağlamaya dönük bir şekil almıştır.
Çünkü tek parti yönetimi yönünü batıya döndüğü ve batılılaşmanın aynı zamanda modernleşme olarak kabul edildiği için seküler laiklik labirentinde yok edilmek istenen dini entelektüel birikimi temsil eden şeyh, âlim ve hocalar ya sürgün edilmiş veya cumhuriyet aleyhinde bulunmak suçu ile idam edilmişlerdir.
Sade bir Müslüman Türk vatandaşına bu dönemde hangi inanç esasları anlatılacak, hangilerinin üzeri örtülerek unutturulacak, İslam dini hakkında neler öğretilecek neler öğretilmeyecek, din ve devlet konusunda neyi bilmesi gerekmekte neleri bilmemesi gerekmektedir ve İslâm ile laik devletin hedefleri nasıl uyumlu hale getirilecektir gibi konular özellikle nazarı dikkate alınmıştır.
Müslümanlar arasında fetret devri olarak tanımlanan bu dönemde ortaya çıkan gereksinim nedeniyle devlet ve millet hayatından devlet zoruyla çıkarılan İslam Dininin hükümlerini asgari seviyede öğretmek için açılan imam hatip okulları toplum tarafından hüsnü kabul görmüş ise de bir süre sonra kapatılma ile karşı karşıya kalmışlardır.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti döneminde camilerimiz işlevlerini kaybetmiş ruhlarını yitiren beton abideler abitleri olmayan süslü mabetler haline gelmiştir.

FARKINDA MIYIZ?

Müslümanların tek parti hükümetinin baskıcı politikaları karşısında inanç ve ibadet hürriyetlerinin yok edilecek şekilde kısıtlanması sonucunda ortaya çıkan kaos ortamı inanç ve kültürlerini kavrama ve kavramsallaştırma çalışmalarını da engellemiştir.
Müslümanlar içinde yaşadıkları çağın sorularına veya sorunlarına cevap ararken, içine düşürüldükleri seküler materyalist yıllarda yol arkadaşları da bulamadıkları için, ilim meclisleri olarak görev yapan medrese ve dergâhlar da yok olma durumuna getirilmiştir.
Müslümanlar yok edilmek istenen inanç ve ibadetleri ile ibadetgâhlarını ihya etmek veya en azından yok edilmemesi için çalışırlarken, yanı başlarında canlı bir model oluşturan kişileri bulamamaları, en büyük zorlukları olmuştur.
Müslümanlar modern çağın dinin ret edildiği çağ olduğu iddiasında bulunanlara karşı hem kendisinin hem de diğer Müslümanların istikametini doğru tutmaya yardımcı olacak insanlara olan ihtiyaç her zamankinden daha fazladır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi