Bugünün gençliği “kaygılı” olarak etiketleniyor. Oysa bu kaygı, çoğu zaman bir zayıflık değil; belirsiz bir dünyada ayakta kalma çabasının doğal bir sonucu. Geleceğin net olmaması, sürekli kıyaslanma hâli ve başarı baskısı, gençlerin omuzlarında görünmeyen ama ağır bir yük oluşturuyor.
Sosyal medya, gençlere durmaksızın “daha fazlası”nı fısıldıyor. Daha başarılı, daha mutlu, daha üretken olmalısın… Bu gürültü içinde yorulduğunu söylemek bile cesaret istiyor. Çünkü durmak, geri kalmakla; dinlenmek ise vazgeçmekle karıştırılıyor.
Ruh sağlığı ise hâlâ çoğu zaman ertelenebilen bir mesele gibi görülüyor. Oysa bir genç, iyi hissetmediğinde de değerlidir. Onların ihtiyacı daha fazla nasihat değil; yargılanmadan dinlenmek ve anlaşılmaktır.
Gençliği ayakta tutacak olan şey, hızlanmaları değil; bazen yavaşlamalarına izin verilmesidir. Çünkü bir genç, nefes alabildiği bir alan bulduğunda, kaygıyla değil umutla yoluna devam edebilir.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.