Süleyman Küçük
Dünya Müslümanlarının Umudu Türkiye
Yazının başlığı olan ifade, uzunca bir zamandır ülkemizde Müslümanların, hem iç hem de dış olaylar üzerine, birbirlerine ümit ve teşvik amaçlı söyledikleri bir söz olarak bilinir.
Bu meyanda Türkiye’nin tarihteki misyonunu tekrar elde edeceğini ifade için söylenen bir söz daha var: “Bayrak düştüğü yerden kalkacaktır inşallah” diye.
Birileri tarafından hilafetin Kureyşiliği ile ilgili Hadisi Şerif gündeme getirilerek, bunun mümkün olmayacağını söyleseler de, gerçekleşebileceğini kabul edenler hayli sayıdadır.
Buna benzer birkaç söz daha sayabiliriz.
Ancak gelin görün ki, neredeyse 100 yıldır söylenen bu söz, gerçek hayatta basit ve işe yaramaz bir teselli olmaktan öte bir şey olmamıştır.
Müslümanların söyledikleri ile içinde bulundukları durumun farklılığı nedeniyle, kendileriyle yüzleşmeleri gereken ilk mefhumun bu olduğuna inanıyoruz.
Olan bitene baktıkça bu söze karşılık olarak insanın aklına, “ümit fakirin ekmeği” ile “züğürt tesellisi” ifadeleri gelmiyor değil.
Türkiye'nin İslam dünyası açısından önemini ifade ederken kullanılan bu cümleler, aslında bu günümüzden ziyade geçmişimizle ilgili olarak, Türkiye’nin sahip olduğu tarihi misyon ve potansiyel nedeniyle, İslam dünyasının en önemli parçalarından biri olduğunun dışa vurumunu ifade etmektedir.
Özellikle yurt dışına hassaten de umre ve hac görevi için mübarek topraklara giden Müslümanlar, şirket yöneticileri ve diyanet imamlarının etkisinden kurtularak, diğer İslam ülkelerinden gelen Müslümanlarla konuştuklarında, bu şekilde karşılık aldıklarını ifade edegelmişlerdir.
Esasında yazımızın maksadı da, Türkiye nin dışarıdan nasıl göründüğü konusu değil.
Bizim meselemiz, İslam Ümmeti için umut olduğunu iddia ettiğimiz Türkiye Müslümanlarının, içine düşürüldüğümüz bu günkü halimizden kurtularak, öncelikle kendimiz için vereceğimiz mücadeleye ilişkin bir umut taşıyıp taşımadığımızdır.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki, Gazze ve Filistin işgali İslam dünyası toplumları için her şeyin yeniden düşünülmesi gerektiği gerçeğini, hepimizin önüne koymuş durumdadır.
Filistinli Müslümanların, İslam dünyasında kendilerine gelecek ile ilgili bir pay biçenlere hem bir örnek, hem de kendileriyle iç hesaplaşma yapmalarına neden olan mücadeleleri, dünyanın diğer bölgelerindeki Müslümanların ne durumda olduklarını ortaya çıkarmıştır.
Özellikle Aksa Tufanı öncesi konuşmalarında, biraz da son yıllarda seyrettikleri tarihi dizilerden öğrendikleri “Sefer bizim, zafer Allah’ındır. Biz gerekli işleri yapar, neticeyi Allah’a(cc) bırakırız” şeklinde bir motto oluşturanlar, Filistinlileri yaşanan soykırım sürecinde inançlarının gereği olarak ellerinden geleni yapmayarak, her şeyi Allah'a(cc) bırakmışlardır.
Filistin ve Gazze konusunda yapılabilecek tüm görevleri, iş başındaki iktidarlara bırakma kolaylığını seçen dünya Müslümanlarının ortaya koydukları bu çekingen tabloya bakıldığında, İslam ve Müslümanlar açısından durumun pek bir iç açıcı olmadığı görülecektir.
Başkalarını bir tarafa bırakarak kendi memleketimize baktığımızda da, bu iç açıcı olmayan durumun en önemli göstergesi, milletimizin ve Ümmetin umudu olarak gösterilen İmam Hatip okullarının lise olarak yaygınlaştırılmasının, en çok İmam Hatip nesli olarak gösterilen çocuklarımızı vurmuş olduğu gerçeğidir.
Müslümanların, yüzyıllardır içinde bulundukları durumun sebebinin, kemiyet ve keyfiyet değerlendirmesini doğru dürüst yapamamalarının da, içinde bulunduğumuz kötü durumun en önemli sebeplerinden biri olduğuna inanıyor ve bu anlamda İslam dünyasının coğrafi parçalanmasından önce fikri parçalanmasının gerçekleştiği gerçeğinin de, dikkate alınmasının gerekliliğine inanıyoruz.
Çünkü hem kendileri, hem de diğer ülkelerdeki Müslüman kardeşleri için konforlarından vazgeçemedikleri için, sürekli olarak Allah’tan(cc) af ve afiyet istemekten ileri gitmeyen Müslümanların içinde bulundukları durum, hiç bir tevil ve yoruma ihtiyaç bırakmaksızın, imtihan yeri olan dünyada imtihanın kaybedildiğinden başka sonuç oluşturmayacaktır.
FARKINDA MIYIZ?
Müslümanlar şartlar ne olursa olsun üzerine düşen görevleri yaptıktan sonra, Allah(cc)ın vaadinin gerçekleşeceğini, selefimizin döneminde olduğu gibi, bize de yardım edeceğini ve bizi zafere ulaştıracağına inanmalıdırlar.
Yoksa Allah(cc)ın fıtri kanunlarını unutup, dünyaya sadece oturdukları yerde rahatlarını bozmadan dilleri ile dua etsinler diye gönderilmediklerini anlamadıkça, başarıya ulaşamayacaklardır.
Aksi halde hem kendileri, hem de İslam ümmetinin umudu gördükleri İmam Hatip Liselerinde, her geçen gün ciddi bir şekilde artan dejenere olma, sekülerleşme ve dinsizleşme önlenemeyecektir.
Üç beş tane dernek ve vakfa bütün sorumluluğu yükleyerek kenarda cennet hayal etmek, hem dünya da hem ahirette kimseyi kurtarmayacaktır.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.