Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Haddini Aşan Zıddına Dönüşür

"Bir şey sınırını aştı mı zıddına dönüşür. Sevinç acıya, sevgi nefrete, haz ıstıraba ve nimet külfete..." sözünü galiba ilk defa merhum Sezai Karakoç üstattan duymuştuk.

Sonradan Hz. Ali(ra) den de böyle bir söz geldiğini öğrendik.

En sonunda ise İmam Gazali’nin(rha) de bu meyanda sözler söylediğini okuduk.

İbni Arabi' nin “Hareketi çok olan kimseye, her şeyin lüzumsuzu daha hızlı ulaşır.” şeklindeki sözü de başlıktaki ifadeyi farklı bir şekilde anlatmaktadır.

“Bir şey haddini aşarsa zıddına dönüşür” ifadesi en sonunda Ahmet Cevdet Paşa(rha) nın meşhur eseri Mecelle’ de temel ve esaslı bir kaide olarak yerini almıştır.

Tasavvuf adı verilen ilim ve irfan meclislerinde de “bir şey haddini aşarsa zıddına inkılap eder" sözü, nesneler ve olguların belli sınırlar geçildikten sonra zıtlarına dönüştüğünü ifade için sıkça kullanılmıştır.

Tabiata bakınca da herhangi bir şeyin zıddına dönüştüğünün en açık örneği haddini aşan bütün trajedilerin sonunun komedi olması ile veya kahkahalarla gülen kişinin aşırıya kaçtığında sonunda gözünden yaş aktığı ve sevincin de hüznün de aşırısının insanı öldürdüğünün görülmesi ile defalarca ispatlanmıştır.

"Bir şey sınırını aşarsa zıddına dönüşür." sözünden ilhamla özgürlüğün anarşiye dönüşmesinin dini konularda en açık şeklini, Sahih Sünnet ve Hadis inkârcılığında, siyaset alanlarında ise aşırı özgürlüğün sonunda özgürlükleri yok ederek, bir kişinin veya bir grubun elinde zulüm ve baskı aracına dönüşmesi şeklinde görüyoruz.

Başlıkta yazılan kaidenin günümüzdeki Müslümanlar için dini alanda ortaya çıkmış en bariz halini ise, Hz. Allah`ı(cc) ve özellikle de Hz. Rasulullah’ı(sav) teşri makamında görmeyen ilahiyat akademisyenleri ile yurt içinde ve yurt dışında palazlanmaya çalışan sahte peygamber çömezlerinin davranışlarında ve ifadelerinde görmekteyiz.

Fert ve grup olarak İslami karakter taşıdığını iddia eden bir hareketin Kuranı Kerimi alanındaki faaliyetlerinde maksadı ilahi olarak ifade edilen sınırların dışına çıkarak nefsaniyete, cahiliyete veya benlik duygusu ile enaniyete bulaşıp kendisi ve çevresi için, şöhret endeksli bir gayeye evirildiğinde yani haddini aştığında hedeflediği şeyin tam tersine dönüştüğünü gördük.

Bir başkasının ise İslam’ın 2. Temel kaynağı olan Hadis ve Sünneti sorgulama adı altında yaptığı çalışmalar sonucunda haddini aştığında ise, İslam tarihinde benzeri görülmedik şekilde tüm Sahih Hadis ve Sünnet külliyatını reddettiği gibi, İslam’ın kurucu nesli olan Sahabe Neslinden(ra) başlamak üzere Selefi Salihini(ra) tümden tekfir ettiklerini görüyoruz.

Cumhuriyet, demokrasi, kalkınma ve insan hakları adına yola çıkan siyasilerin veya yöneticilerin bir süre sonra makam ve mevkilerini sadece kendileri için bir hak olarak gördüklerini, makamlarını koruma adına toplumu farklı parçalara bölerek ve birbirine düşman ederek işbaşında kalmaktan başka bir şey düşünmeyerek tiranlaştıkları görülmüştür.

Bizim memleketimizde siyaset denilince akla eninde sonunda her fırsatta değiştirilen eğitim politikaları, eğitim denilince de İmam Hatip okullarının gelmesi kaçınılmaz oluyor.

Dindar nesil yetiştirme adına neredeyse bütün ortaokul ve liselerin İmam Hatip okullarına dönüştürülerek haddin aşılmış olması sonucunda adı imam hatip olan ancak yanlış eğitim ve öğretim sonucunda kız öğrencilerinin çoğunluğunun başörtüsü takmak bir yana tesettür denilebilecek her tür anlayışa aykırı giyimin serbestisini yaşadığı yerler haline getirilmiştir.

Sorun sadece tesettüre aykırı giyimle de kalmamakta ve İmam Hatip öğrencileri yanlış sistem ve taraflı eğiticiler elinde dindar olmak bir yana, ateist olarak mezun olmaktadırlar

FARKINDA MIYIZ?

İslam düşmanı ahlak yoksunlarının küresel şeytanlık için çalıştıkları kadar, Müslümanların İslam ümmeti için yeterli ölçüde gayret göstermediklerine şahitlik ediyoruz.

Müslümanları birbirlerinden uzaklaştıracak, aralarındaki ayrılık ateşlerini körükleyecek farklılıklardan ziyade, birliği sağlayacak asgari müşterekler üzerinde buluşarak küresel ölçüde birlikteliklerini yeniden sağlamaları gerekmektedir.

Bunu sağlayabilmek için de dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun var olan en günahkâr Müslümanın, yine nerede ve kim olursa olsun var olan en iyi kâfirden daha iyi olduğu üzerinde ittifak sağlamalıdırlar.

Bunun yolunun da harama karşı helali, münkerata karşı da marufu, ortak günahlarına karşı da kardeşliklerinin tesisi için tevbe ve takvanın yükseltilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi

Siyaset ve Din Bezirgânları

03 Aralık 2025 Çarşamba 15:22

Devletperestlik Putu

30 Kasım 2025 Pazar 11:36

Siz Kimsiniz?

26 Kasım 2025 Çarşamba 15:43

Fıkıh Mı, Hukuk Mu?

23 Kasım 2025 Pazar 11:24

Whataboutism Zulmü

19 Kasım 2025 Çarşamba 15:30

Müslüman Sadece Sen misin?

16 Kasım 2025 Pazar 12:57

Seküler Kemalizm Diyanet Açılımı

12 Kasım 2025 Çarşamba 14:51

10 Kasım Ayrışması

09 Kasım 2025 Pazar 12:30

Kur'an'a Karşı Saldırganlık

05 Kasım 2025 Çarşamba 15:04