Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Kötü Görünenlerdeki Hikmetlere Dâir

Yine yazımıza ‘Selam duâsı’yla başlamak isteriz, müsâdenizle…

‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’

Efendim hikâyemize kaldığımız yerden başlayalım;

“Senin canın ebedi ve dâimî mutlu ve sevinçli kalsın. Fahrı Âlem Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselam Efendimiz’in pâk olan cânı Allâhu Teâlâ ile mutlu ve sevinçli kaldığı gibi.”

Zâhirde normal bir Müslüman, yüce Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uymakla, Râsûlî Zişân Efendimiz aleyhiselâm’ın sünnetlerini yaşamakla, sonra Peygamberlerin vârisleri olan âlimlerin-âriflerin-kâmil mürşidlerin nasihat ve ikazlarına riâyet etmekle iki dünya mes’udu olur. Bu durum, insanların tasavvurlarını dahi aşan bir haldir. Hakikaten İslam olmak ve onun düsturlarını pratik hayâtına koymak, bir insan için en büyük kazançtır. Ancak Âlemlere Rahmet olan Rasûli Ekrem aleyhissalâtu vesselâm’ın vâsıl olduğu nice, sırlı hikmetli özel ve seçkin haller elbette herkeste zâhir olmaz. Herkes kendi hissesine düşen kadarına, nasibince erişir, ötesine geçemez. Bu hususta had bilmek esastır.

“Âşıklar mutluluk kadehini çekip içtikleri zaman, mahbupları onları kendi elleriyle öldürürler.”

‘Âşık, rûhânî aşka, gerçek aşka ulaştığında öyle mes’ud olur, mutluluk deryâsına öyle dalar ki; hakiki dostu onu cefâlara düşürse, belâlara musibetlere düçâr etse bile, aslında kendisinin sabrını yükselttiğini, değerini yücelttiğini bilir. İrfan istemeye devam eder. O durumda mürşidi kendisinin kötü ahlâkını öldürmekte, mânevî şahsiyetine hayat vermektedir. Bu yüzden mes’uddur, bahtiyardır.’ (Abidin Paşa, Mesnevî Şerhi, Sadeleştiren: Mehmet Said Karaçorlu, İst, 2007, s.89)

“Şah o kanı şehvetten ötürü dökmedi, Sen suizannı, kötü düşünceyi, kavgayı, mücâdeleyi bırak.”

Tabibi ilâhî ile şah âdeta iki nehrin birleştiği bir deniz gibi olmuşlardı. Kuyumcuyu şah öldürmedi aslında hekîmî ilâhî öldürdü ama burada ikisinin artık bir olduklarına işâret vardır. Sen de, kuyumcuyu şah, belki şehvetten dolayı öldürmüş olabilir düşüncesine kapılma, bu husustaki zanları bırak. Zira evliyâların sana göre kötü veya uygunsuz diye baktığın davranışları, bütün çirkinliklerden muaftır. İnsanlara göre zâhiren yanlış tanımlanan bâzı hallerin mutlaka sizin bilemeyeceğiniz hikmetleri vardır.

“Sen (pâdişah) bulandı, pis bir iş yaptı sanıyorsun. Bir şey süzülürse onda tortu kalır mı?”

Gerçekte kuyumcunun öldürülmesi, şehvetten ötürü değildir. Evliya hazerâtı ve kâmil müminler tamâmiyle kötü ahlaktan arınmış, tertemiz, güzel ahlâka sâhip kişiliklerdir. Sen hâlâ onlara insan öldürmüşler zannıyla bakıyorsan, yanlış yapıyorsun. Onlar kutsî aşkın ateşiyle yanlış ahlaktan süzülmüş arı, duru, saf kişiliklerdir. Onlarda hile, yalan, sahtekarlık bulunmaz. Yine onlar neleri varsa, yalnızca Hakk’ın rızâsına sarf ederler. İçinde yabancı maddeler bulunan bir şey süzgeçten geçirildiğinde altta kalan kısım tertemizken üstte yabancı cisimler ve tortular kalır. Hâdiseye aynen bunun gibi bakabilirsin.

“Bu riyâzet ve bu cefâ, gümüşün ocakta (potada) eriyip cüruftan ayrılması içindir.”

İnsanın başına gelen her çeşit şey imtihan gereği, adâlet tecellisi, iyi ile kötünün ayrılması içindir. Cenâbı Hakk’ın hikmeti gereği insanlar pek çok şeyle imtihan ederler. Âşkı hakikiye ulaşmak adına, nice bela ve sıkıntılara sabırla ve metânetle karşı koyan mürşidi kâmillerin, nefisleriyle hareket edeceklerini düşünmek, kötü ve yakışıksız bir fikirdir hatta suizandır. Zira ehli irfânın tercih ettikleri bela ve musibetler, ezâ ve cefâlar kötü ahlâkı bitirmek ve gidermek içindir. Yâni gümüş nasıl ocakta eriyerek cüruflarından temizlenirse işte aynen kâmil zâtlar da, karşılaştığı sıkıntı ve cefalarla pisliklerinden arınır, saf, duru hâle gelir.

“İyinin ve kötünün imtihanı altın kaynayarak köpüğü yukarı çıksın, saf ve hâlis olanı kalsın diyedir.”

Cenâbı Hak, Kurân-ı Azûmüşşân’da: “Allah sizi imtihan etmek için ölümü ve hayâtı yarattı.” (Mülk, 2) buyuruyor. Dolayısıyla insanlar dünya hayâtında kendilerinin gelişip olgunlaşması ve en güzel davranışları Rabb’lerine sunmaları adına, çeşitli belâ ve sıkıntılarla imtihan edilirler. Dünyâda başa gelen mihnet ve çileler insanları olgunlaştırır, ruhlarını saflaştırır, yüreklerini genişletir, gönüllerini temizler. Tıpkı toprağın derinliklerinden çıkan altın mâdeni nasıl temiz hâle gelmesi, saflaşıp arınması için ateşle kaynatılarak berâberinde bulunan yabancı malzemelerden arındığı gibi insan da, vâr olan pek çok kötü huy, çirkin tabiatlar, sıkıntı ve eziyetlerle hamken nohut gibi pişerek lokum hâline gelir. İşte tam da bu şekilde, insan yaşantısında karşılaştığı yokluk, cefâ ve riyâzatla, tıpkı ateşin üstünde pişmişçesine eriyerek ahlâkındaki tortuları çıkar ve saflaşır neticede güzel bir insan olur.

“Şâyet pâdişâhın yaptığı iş, Allâh’ın ilhâmıyla olmasaydı, o yırtıcı bir köpek gibi olurdu, pâdişah olmazdı.”

Eğer pâdişah (ruh) Allah Teâlâ’nın emrine uymadığı takdirde nefsinin kölesi olsaydı o zaman tıpkı yırtıcı bir köpek gibi olurdu. Pâdişahta kötü arzu, hırs yoktu. Çünkü o rûhu Rahman’dandı. Padişah câriyeyi almak istemesi özünü istemesiydi. Aslında padişâh bu huzurda bulunuyor. Neden peki? Zira ruhta hep iyi özellikler vardır. Bâzan de kötülükle iyi özellikler çıkabiliyor. Meselâ, Musa (A.S)’ın Hızır’la olan birlikteliğinde, Hızır’ın gemiyi delmesi kötü bir davranıştı ama neticede güzellikler çıkacaktı. Kötülükler hikmetle, güzelliklere vesile olabiliyor. Bu şekilde göze de perde çekiliyor. ‘Kaza gelince, fezâ daralır’ denir. Olmaz denilen şeyler bile olur.

Şâhın yaptığı şiddet, nefse dayansaydı, o davranış övülmeye değil kınanmaya değerdi. Zira hayatta kimi zaman şiddet gerekli olabiliyor. Fakat bunun yanı sıra, uygulanan şiddet, nefsin arazlarından arınmış olana yaraşır. Bahsedilen kusurları mevcut olana bu şiddet, kötülenmesi gereken ehemmiyetli bir olumsuzluktur.

Efendim bugünlük te bu kadar olsun, hayırlı Cumâlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi

Mukadderat Kalemi, Takdir ve Kader Kalemidir

04 Aralık 2025 Perşembe 15:00

Mümin Münâfık Farkı

27 Kasım 2025 Perşembe 15:36

Taklit Nasıl Değer Bulur?

20 Kasım 2025 Perşembe 15:07

Nesnelerin ve İnsanların Farklılıkları

06 Kasım 2025 Perşembe 14:28

Kıyas Yaparken Çok Dikkat Gerekir

23 Ekim 2025 Perşembe 13:44

Bugün Yeni Hikâyemize Başlıyoruz

08 Ekim 2025 Çarşamba 14:29

Kuyumcu Hikâyesinin Sonu

02 Ekim 2025 Perşembe 15:34