Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Hissetmeden Yaşamak

Hissetmeden Yaşamak

Uzun yıllardır insanlara hayatı değerli hissetmek, yaşarken yapılan bir şeylerden keyif alarak yaşamak, yapılmayan şeylerden ise tutarlı bir şekilde uzaklaşmak gerektiği anlatıldı.

Aynı dünyada hatta aynı evde yaşayanların, her gün bir önceki güne benzer bir güne uyanıp benzer şeyler yapmak yerine, farklı bir şeyler yapmalarının gerektiği söylendi.

Fiziksel ve psikolojik olarak güvende olabilmek için temel ihtiyaçlarımız olan güzel bir eve, doğru bir düşünceye, içinde kendimizi mutlu hissettiğimiz bir topluluğa ait olmanın lüks olmadığı, tabii ihtiyaçlardan farklı şeylere sahip olabilmenin ise şımarıklık değil, sağlıklı olmanın bir gereği olduğu düşüncesi yüklendi.

Hayatta her zaman iyi şeylerin olmadığı bazen de kötü şeylerin olabileceği, unutturulmaya çalışıldı.

Hayatı iyisi ve kötüsü ile beraber yaşamanın aslolan olduğu, yaşadığını hissetmenin ise mutlu olmanın temeli olduğu düşüncesi insanların düşüncelerinden çıkarılmak istendi.

21. Yüzyıl insanı bir önceki yüzyıl insanından çok farklı düşüncelerle, çok daha farklı yerlerde duruyor artık.

Eminim ki 22. Yüzyıl insanı da, 21. Yüzyıl insanından farklı olacak.

Mubarek Ramazan Ayından sonra Mubarek Kurban Bayramı arifesindeyiz ve herkesin diğer zaman dilimlerine göre daha bir hassas olmaları gerekirken fark ettiyseniz, insanlar artık eskisi gibi değil.

Çevresinde kendisini ilgilendiren şeyler ile olan biteni hissetmiyor, düşünmüyor, hatta tepki bile vermiyorlar.

İnsan neslinin geleceği açısından, sanki bir felaket süreci yaşanıyor.

Çevresinde olan biteni zahmetsizce karşısında oturduğu televizyon ekranlarından görüyor, ama o kadar.

Gözler ekrana kilitli bir şekilde gördüğü veya duyduğu haksızlıkları ya da yanlışlıkları görüyor, ama sesini çıkarmıyor.

Sanki herkes gizli bir el tarafından duyguları yok edilmiş, sadece izleyici olmalarına izin verilmiş insan görüntüsü haline dönüştürülmüş.

İnsan ilişkilerinde karşılıklı rızadan bile daha önemli olduğu ifade edilen empati yapma isteği tamamen köreltilmiş, başkasının acısını hissetmek diye tanımlanan duyguları yok edilmiş durumdaki insan topluluklarının gözleri görüyor olsa da, kalpleri hissetmez hale getirilmiş.

İnsanlar ve toplumların sürekli olarak aynı şeylere maruz bırakıldıklarında, duygularının köreltildiği söylenirdi, o hali yaşıyoruz.

İnsanların arasındaki ilişkilerin odağında yer aldığı söylenen hukukun, haklı ama güçsüz olanı güçlüye karşı koruması gerekirken, güçlülerin çıkarına hizmet eder bir hale dönüştürülünce hukuk guguk olur denilirdi, o hali yaşıyoruz.

Dini hassasiyetleri ile bilinen insanlar arasında ise yanlış bir tasavvufi anlayış hâkim kılınarak, olan bitene ilgisiz ve tarafsız kalan, kendini olayların akışına bırakan, tipik kalenderi tavırlı, duygusuz ve hiçbir şeye bulaşmadan yaşayan tipik dindarlar güruhu oluşturulduğunu görmekteyiz.

Bunun karşısında ise insanlara aile, eğitim kurumları ve arkadaş çevresinde tamamen tüketim odaklı hayatı yaşanması gerektiği düşüncesi dayatılan, hayatta oldukları sürece insanlara artık anlam yerine nesneleri, ruh yerine ise sahip olduklarını önemsemeleri gerektiği öğretilmeye çalışıldığı için, zevk ya da haz toplumu oluşturulduğu görülmektedir.

İnternetin yaygınlaşarak sosyal medya adı verilen platformların cazibe alanı haline gelmesiyle ortaya çıkan bilgi kirliliği ile insan hafızası neredeyse sıfırlanmayla karşı karşıya durumdadır.

İnsanlar eski dönemlerde korkunç bir olay duyduklarında, dehşete kapılır ve derinden sarsılırlarken, şimdilerde her gün bir yenisi ortaya konan siyasi ve ekonomik krizler ve felaketler yanında soykırıma varan katliamların ve savaşların televizyon ekranlarından naklen yayınlanır hale gelmesiyle, insan beyninin savunma mekanizması yok edilerek hissiz bir yaratık halinde dönüştürülmüştür.

Bu durumdan en çok faydalananlar ise; İnsan beyninin sürekli tetikte olmasının yorucu olduğu ve bir süre sonra çevresinde yaşananlara tepki vermez hale geldiğini keşfeden küresel ticari tıp endüstrisi olmuştur.

FARKINDA MIYIZ?

Eski dönemlerde insan tarif edilirken; İnsan, ruhu ve bilinciyle insandır denilirdi.

Daha sonraları Tolstoy’dan aşırılan; Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın, eğer sorgulamıyorsan, hissetmiyorsan, tepki vermiyorsan o zaman bir şeyler yanlış gidiyor demektir sözleri duyulurdu.

Şimdilerde ise yeni trend olarak; İyi bir insan olmak yerine, iyi görünmeye çalışmak önemseniyor, bilinçli bir hayat yaşamak yerine ise, gösterişçi hayat tarzı öne çıkarılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi