Tamer Kalender
Asil İnsanların Yalnızlığı
Asil insanlar doğuştan ruhlarında iyilik merhamet ve incelik taşırlar şeref ve itibarlarına önem verirler. Sadece kendilerinin şeref ve itibarları değil tüm insanların şeref ve itibarı onlar için önemlidir. Buna göre davranmak insan olmanın gereğidir ama dünya yalan dolan menfaatleri için her türlü şekle girmekten çekinmeyen insanlarla doludur. Üstelik iyi insan taklidi yapan bu kişilerin sayısı son derece fazladır. Bu zorba bilmiş topluluğun varlığı bile son derece rahatsız edicidir bu durum şerefli naif hassas kalpli insanları derin bir yalnızlığa sürükler…
"Yalnızlık Zeki beyinlerin, çıkarsızların, sağduyulu insanların kaderidir.” Demiş Arthur Schopenhauer
Bu özelikler birçok kişide bulunur ama aynı anda sadece asillerde bulunur bir insan çok zeki olabilir ama bunu kendi çıkarına kullanırsa hemen çıkarı olduğu kişi ile samimi olup onu yönlendirmeye çalışır çıkarı bittiğinde ise ortadan kaybolur.
Descartes ise “Yalnızlık, bir daha kırılmayacağım ve üzülmeyeceğim bir huzurdur. Onu çekilmez yapan tek şey ise yenilmişlik duygusudur. Demiş.
İnsanların çıkarları söz konusu olduğunda hiç göstermedikleri yüzleri ortaya çıkar ne kadar kaba ve kırıcı olduklarını o melek gibi görünen insanların nasıl zehirli bir yılana dönüştükleri görülür. Bu yüzden ince ruhlu insanlar için bu dünya fazla inciticidir.
Naif bir kalbin yalnızlığını en iyi Dostoyevski anlatmış “İnsanlara olan saygımı korumak için onlardan uzak durmaya çalışıyorum. Demiş ne kadar dokunaklı!
Dostoyevski iyiliğin tek başına bir yalnızlık gerekçesi olarak görmüş ve ”İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, İyi kadınlar kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken” diyor. Çünkü iyilik bilinçaltında bir acziyeti çağrıştır.
Victor Hugo “İyi bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir. Çünkü kadınlar kötü erkeklere âşık olup iyi erkeklerle dertleşirler. Demiş
Bazı dominant narsist insanlar kendileri gibi olan kişilerle çatışmayı ve onlarla rekabet etmeyi göze alamaz onun yerine kolayca sözlerini geçirecekleri iyi ve asıl insanlara yönelir. Onların zarif duruşları ve muhataplarını kırmamak için yapılanları görmezden gelme ve sineye çekme eğilimleri sınırları kolayca aşma ve her defasında çıtanın daha da yükselmesine neden olur. Bu tahakküm edici ruh hali bütün kararlar kendi almak ister karşıdakine söz hakkı tanımaz ve ona saygı duymaz. Bu durum iyilere ruhlarının sömürülmesi ve yaşarken yavaş yavaş ölme hissi verir. Bu onları derin bir yalnızlığa iter.
Toplumda bütün işler ve sorumluluklar iyilerin üzerinde kalır hatta çocuklar bile kendine iyi davrananlara eziyet edip daha çok nazlanır çünkü insanoğlunun doğuştan gelen istismarcı bir tarafı vardır. Bu iyiler için yalnızlığı huzur buldukları bir sığınak haline getirir.
Charles Bukowski “Seçilmiş bir yalnızlık, insanın sahip olabileceği en büyük lükstür. Derken bunu kastediyor olmalı.
Dostlarının ne kadar kolay düşman olduğunu görmek de insanın sesini ve nefesini kesen yalnızlaştıran ve aklını başına getiren bir durum.
Sadi Şirazi'nin şu sözü büyük bir bilgelik taşıyor “Kimsenin senin yanında görünmesine güvenme. Karşına geçmesi için bir adım, düşman olması için bir lafın yeter.”
Aslında yalnızlık iyiler için bir ceza değil tam tersine bir ödüldür çünkü insan kalabalıklar içinde kendini bulamaz kendini tanıyamaz ama daha önce insan nedir sorusuna cevap bulmak gerekir bu da insan egosunun yani nefsinin aklının ve ruhunun sınırlarını bilmekle olur. İnsanların çıkarları için nasıl canavarlaştıklarını görmek, iftiraya uğramak, dostların ihaneti daha çok hayal kırıklığı daha çok acı demektir.
Bu konuda beni en çok etkileyen gözlerimi dolduran, içimi acıtan söz Hz Ali'ye ait diyor ki:
”İnsanları tanıyan yalnızlaşır.”





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.