Anayasa Başa Bela
Bu ülkede anayasa değişiklikleri her zaman sıkıntılı olmuştur.
Çünkü anayasalar hemen her zaman ihtilal dönemlerinde kurulan kurucu meclis adı verilen kurumlar tarafından yapıldığı için toplumun bir kesimi anayasaları değişmez kurallar olarak görmüştür.
Diğer bir kesim ise anayasaları ihtilal dönemlerinde asker baskısı ile yapıldığı için demokratik olmamakla suçlayarak TBMM nin sivil bir anayasa yapması gerektiğini dile getirmekten geri durmamışlardır.
Yıl 2025 olmuş ve bu anlamda 1980 ihtilali sonrasında yapılan anayasa hala yürürlüktedir.
40 yılı aşkın zaman içinde parça parça anayasa değişiklikleri yapılmış ise de anayasa üzerindeki askeri vesayet gölgesi kaldırılmış değildir.
Şimdilerde anayasayı referanduma gitmeden değiştirmek için yeterli çoğunluğa erişeceğini düşünen iktidar anayasa değişikliğini ertelemenin mümkün olmadığı iddiasıyla yeni anayasanın hazırlığı için bir çalışmanın sürdürüldüğünü artık bundan 40 sene öncesinin ihtilal anayasası ile bir yere gidilemeyeceğini yeni nesil bir anayasayı milletimize kazandıracaklarını ifade etmektedir.
Anayasa bu anlayışla bu dönemde yapılır veya yapılmaz.
Aslında bizim millet olarak 23 Aralık 1876 tarihli Birinci Meşrutiyet hareketinden beri anayasayla başımız hep dertte olmuştur.
Birkaç yılda bir gündeme gelen, her seçim sonrası yılda birkaç kez yazıp bozduğumuz bu anayasa denilen kitapçığı, aradan geçen 140 seneye yakın zaman içinde bir türlü hâle yola koyamadık gitti.
Dahası bu ülkede birilerinin değiştirilemez kutsal metin gibi gördüğü, birilerinin ise Başbakanın önüne fırlatıp attığı bu kul yazımı kitap nedeniyle bu memleketteki hırsızlık, uğursuzluk, rüşvet, irtikâp ve sahtekârlık ile bil umum kötülüklerin almış başını gittiği iddiası bile yapıldı.
İnsan gayrı ihtiyari olarak “Anayasa bütün kötülüklerin sebebi nasıl olur diye düşünmeden edemiyor.
Hâlbuki dünyada anayasası olan ülkeler olduğu gibi ingiltere örneğinde olduğu gibi anayasasız ülkelerde var ve orada kötülüklerin kaynağı anayasaların olması veya olmaması olarak görülmüyor.
Şimdi birileri çıkıp kendisinde olmadığı halde diğer az gelişmiş ülkelere olduğu gibi bize de Cumhuriyet ve demokrasi rejimini salık veren ingiltere gibi, yapsak ve anayasasız bir devlet olsak desek hemen hayır, olmaz diyerek ayağa kalkanlar olacaktır.
Onlara göre anayasa mutlaka gerekli ve ille de yazılı ve şeffaf olacak.
Ama bu yazılı ve şeffaf olan anayasayı TBMM yapmayacak.
Ya kim yapacak dediğinizde, sanki ülkede ihtilal olmuş gibi yeni bir kurucu meclis teklifini önünüze getirivereceklerdir.
Bu gayri ciddi tavrı bırakıp milletin ortak değerlerinin mutlaka en başa yazıldığı insanları şucu bucu diye ayırmayan çağdaş bir anayasa hazırlamamız şart dediğinizde önünüze en büyük engel olarak şu sözler konacaktır:
Anayasayı hazırlayacak olanlar demokrasiden ve demokratik anayasadan ne anladıklarını bir ortaya koysunlar görelim.
Daha en başta kafa yapısı olarak demokrasiyi hazmetmediklerini bu sözlerle ortaya koyanların anayasa yapabileceklerine inanmak güç geliyor ama yine de mümkündür diyoruz.
Çünkü bu ülkede yeryüzünde belki de emsali görülmemiş bir acayip yönetim şekli anayasa uygundur diyerek uygulandı ve sözde milli irade denilen toplum kör ve ahmak kabul edilerek bağımsızmış gibi görünen ihtilal yargısı eliyle ve adaletin tecellisi denilerek başbakan ve bakanlar idam edildi.
Problem yok, biz her çıkmaza girdiğimizde suçu anayasaya atmakla kendimiz kurtarırız diyenlere bir sözümüz yok.
Özellikle anayasa değişiklikleri gündeme geldiğinde kendi düşüncesinde olmayan insanları şahlık, padişahlık, hanlık, sultanlık rüyaları gören bir takım marjinal odaklar olarak suçlayanlara da bir diyeceğimiz yok.
Bu anlamda yeni bir anayasanın yapılması konuşulmaya başladığında herkesin karşısındakini anlayacak kadar dürüst olmasını beklemek hakkımızdır.
FARKINDA MIYIZ?
İhtilal dönemlerinde olduğu gibi birilerinin yine çıkıp teklif ettikleri anayasanın en başına illaki “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” İbaresinin yazılmasını isteyebilir.
Onlara söylenecek tek bir söz var:
Siyasi ve sosyal hayatımızdan kendilerine maddi ve manevi çıkarlar elde etmeye heves edecek olan politikacılar ile onların akıl hocalığını yapmaya yeltenecek bilim adamı olarak geçinenleri geçmişte engelleyemeyen bu ifadeler yeni dönemde işe yarayacak mıdır?
Çekinmeden, duraksamadan evet diyebilecek kaç kişi tanıyorsunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.