Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Son Güne Kadar

Son Güne Kadar

Elleri kolları, yalnızca bebeklik dönemine has olan boğumlu bileziklerle bezenmiş. Hatta ayak bileklerine kadar tüm vücudunda, zamanın henüz çalamadığı o boğum boğum gençlik alametlerinden var. Bakışlarının içinden hayat, tazelik ve neşe fışkıran bir bebek bu. Melekler mi güldürüyor nedir, uyurken bile dudaklarının kenarında huzur dolu ve masum kıvrımlar oluşuyor. Hani o gülüşe bir lokma ekmek bansak, karnımız bir daha hiç acıkmazmış gibi...

Sonra zaman isimli hırsız, ilkin bir delikanli kılığıyla kapıyı çalıyor, bir ilkbahar günü.

('delikanlı' sözcüğündeki eril çağrışımlara bakmayın. Bebeğin cinsiyetini değil, yalnızca gençlik çağını kastediyorum bu kelimeyle.) Boğumlu bileziklerden eser bırakmıyor geriye. Bakışlardaki o hesapsız neşeye karanlık bir şeyler ekliyor, niyeyse. Neşeyi tam olarak alıp götürüyor değil tabi, e serde anlı şanlı gençlik var ne de olsa, kavak yelleri falan hani, kanın delice aktığı vakitler işte, ama dedim ya, bulandırıyor o duyguyu. Neşenin ışığını kısıp, parlaklığını alıyor biraz. Duru ve pırıl pırıl bir göle bir taş atmış gibi. Bir süre sonra günü gelip de o gölgelenmiş ve loş alaşımın içerisinden, hayatın, tazeliğin, neşenin ve heyecanın tamamını ayrıştırıp, geriye yalnizca, ta o delikanlılık yıllarında getirip koyduğu karanlığı bırakmak üzere. 'Hırsız' alıştıra alıştıra, üfleye üfleye yapar bunu hep. Aniden yapacak olsaydı, bir çığlık atıp uzağa kaçabilirdik aksi halde çünkü, öyle değil mi ama? Zamanın mayasında, böyle hesaplı ve kitaplı davranmak vardır. İşlerini çaktırmadan, sinsice yürütür genellikle...

Bebek, büyüyor yani. Artık bir bebek olmayacak kadar serpilip değişiyor. Başkalaşıyor. İlerleyen zaman, başı dumanlı gençlik yıllarında, önündeki hayat hakkında hem az çok fikir veriyor, hem de kafa karışıklığına yol açıyor onda. Hatta, emekleme yıllarında bile daha az bocalıyordu o bebek artık. Artık öyle denebilir... Zaman, bu kafa karışıklığına ve bocalamaya ilaç olur belki diye ümit edip, ne yapsın, çaresizce zamana bırakıyor tüm düğümleri o da. O çözer diye. Ne saflık...

Gençlik sanki bir emanetmiş gibi, zaman gelip onu da geri alıyor sonra. İstemeden, hiç rica etmeden; cebren, söke söke. Göz kenarlarındaki uğursuz kazların ayak izlerini mi dersiniz, ağız ve dudak kıvrımlarını aşağıya doğru çeken küçük, görünmez ve haylaz varlıkları mı... Yüzü yukarıya doğru sımsıkıca bağlayan bağlar ve halatlar kopmuş da, geriye yalnızca çözülen bir düğümün eskimiş, zayıf ve kopuk ip parçacıkları yadigar kalmış gibi. Hani gülüşüne artık ekmek banasınız bile gelmeyen bir ifadenin, bir yılan gibi gelip yüzün orta yerine çöreklendiğini düşünün... Türkçesi, yaşlanıyor artık bizimkisi.

Bir de, 'düğüm' demiştik az önce. İlkin delikanlılık yıllarında zihne atılan nifak tohumlarının zehirli ve acı meyveleri hani, bahsetmiştik... Çözeceği ümidiyle safça 'zamana bırakılan' düğümler...

Surattaki gençlik düğümünün aksine, o düğüm zamanla daha da dolaşıp arap saçına dönüyor işte. Bu ters orantıyı, hiç bir faninin çözemeyeceği kadar zor bir mantık ve matematik sorusu gibi getirip tezgahın üzerine bırakıyor zaman. Dedik ya, haylaz ve hınzırca davranır o hep.

Bir tarlanın ucunu bucağını, önünü sonunu, ebatını ve genişliğini bilmeden onu sürmek gibi, ya da, sürdüğünüz bir aracın durak noktasının ne kadar ileride olduğunu bilmeden onu sürmek gibi, 'sürmek' işte, sürülen bir ömrün ucunu bucağını ve durak noktasının ne kadar ileride olduğunu bilmeden yaşayan her insan yani herkes gibi, sabah akşam, sıcak soğuk demeden ömür sürüyor sonra, 1 yılın nicelik değil de nitelik olarak artık çok şey ifade ettiği ömrünün ilerleyen demlerinde. Vaktinin parlak gölü, artĵk ay ışığını bile yansıtmayacak duruma gelip de fizik yasalarına meydan okuyacağı vakte kadar, bebeklikte bakışlardan fışkıran hayatın, bünyeden eksiksiz bir biçimde çekilip geri alınacağı zamana kadar. Ve o mucizevi anda, çözülmemiş tüm düğümleri fırlatıp o gölün dibine atarak onu bunlardan muaf ve azade edeceği güne kadar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR