Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Negatif Enerji

Negatif Enerji

Çıplak ayakla toprağa basmanın faydalarından uzun uzadıya bahsedilince hepimiz terliklerimizi, spor ayakkabılarımızı ve çoraplarımızı çıkartıp 'negatif enerjimizi toprağa aktardık' o sırada açık duran televizyondaki sabah programında söylendiği üzere. Bir arkadaşın site içindeki zemin kat dairesinin bahçesindeydik o sırada 3 4 kişi. Bir bakışta sayılamayacak kadar kalabalık değildik elbette, o halde neden tam bir sayı veremediğimi soracak olursanız da şöyle söyleyeyim; ev sahibi, o sırada oralarda yürüyüş yapan bir komşusunu görünce bahçesine davet ediveriyordu mesela. O kişi de sürekli değişiyordu 10 15 dakikalik oturup kalkmalarla, falan derken, hani 8 9 kişi olduğumuz da oluyordu masada böylece. Neyse. Gereksiz detaylara takılıp düşmektense yoluma devam edip yazıya vermem gereken bütünlüğü sağlamaya bakmalıyım ben şimdi, öyle değil mi?

**

Ne diyecektim, bahçeden bakılınca birazcık ileride ama yine de görüş alanımızdaki çocuk parkı bir hayli kalabalıktı o esnada. Popülasyonun hepsini okul öncesi çocuklar ve bazılarının da ebeveynleri oluşturuyor gibiydi. Çocukluğun bilindik neşeli oyun oynama seslerinin arasına ani, sert ve keskin bir bağırma ve hemen akabinde acı dolu bir ağlama sesi karıştı o sırada. Masadaki yeni tanıştığımız komşu hanım, adeta refleks şeklinde ayağa kalkıp ileriye doğru baktı hemen; sesin geldiği yere. Sonra derin bir oh çekip yerine oturdu, "Neyse benimki değilmiş" diyerek. Ayaklarımı toprağa iyice bastırmaya başladım ben de. 'Negatifim' artmıştı çünkü.

**

Sonra masada, karşı blokta oturan ve 41 yaşında olduğunu öğrendiğim kişinin önümüzdeki ay düğününün olduğu konuşulmaya başlandı. 41! Evde kalmışlığın sayısal değeri ya da

değersizligi... Peki evleneceği adam kaç yaşıdaymış, ne iş yaparmış, daha önce hiç evlenip ayrılmış mı acaba ya da çocuğu var mıymış gibi sorular hararetle cevaplandı masada hemen. Ayaklarımı toprağa daha da sıkıca bastırdım...

**

Ardından sitenin içinde yürüyüş yapan gençten bir adama takıldı gözlerim. Adımları oldukça hızlı olmalıydı; bir kaç dakikanın içinde önümüzden geçtiği bu kaçıncı turuydu o anda acaba? Hoş, uzun bacakları ve büyük ayaklarının da payı vardı bunda muhakkak. Herhalde 1.90 boylarında falan rahat vardı. Yeni yeni boy atmaya başlayan delikanlılar onun omuz hizasına bile gelmiyorlardı çünkü. Bir başkası tekerlekli sandalyesiyle yanından geçip giderken kibarca selam verdi adam ona. Selam verişine, o an istemsizce asağıya doğru eğilen bir vücut dili eşlik etti o sırada. Aradaki seviyeyi kapatmak isteyen tevazu dolu bir duruştu bu.

**s

Ayaklarımla toprağa uyguladığım kuvvet, biraz azaldı o sırada. Ardından, devlet dairesinde önemli bir mevkiye sahip oldugunu sonradan arkadaşımdan öğrendigim orta yaşlı ve orta boylu bir adam belirdi oralarda. Orta boy, ülkemizdeki erkekler için 170 ila 180 santimetreye tekabül eden bir uzunluk dersek, o adam da bu tanıma ucundan kıyısından girebiliyordu aslinda, 1.70den 2 3 cm hallice olduğunu sandığım boyuyla. Yok şaşırmayın, iyi ölçerim de (başak burcu işte)...

**

Neyse, konumuza gelelim. Ne diyorduk, mevki makam ve bunların doğal getirisi olan maddiyat, bir erkekte hemcinsine karşı, boy uzunluğindan daha yüksek bir kompleks oluşturuyor olmalıydı ki, bizim genç adamın omuzları daha bir genişledi ve 1.90 olduğunu sandığım boyu 2 metreye çıktı o sırada, o zengin adamın yanından geçip giderken. Oysa engelli birisine karsi mütevazı bir beden lisani takınmak çok kolaydı, öyle değil mi? Böylece, iyi gün dostluğu ve kötü gü dostluğuna tersten bakınca da dogru bir açıya sahip oluyordunuz bir bakıma. Kötü haldekine karşı alçak gönüllülük göstermek ve ona yardımda bulunmak erdem sayılmazdı yani. Asıl yiğitlik, iyi haldekini alkışlamaktaydı. 1.90'lık genç adamın bir yiğit değil, beşerî zaaflara sahip olan sıradan birisi olduğunu düşündüm ben de.

Az sonra arkadaşların aralarından ayrılmak üzere vedalaşıp masadan kalktığımda, çıplak ayaklarımın çamur içinde kaldığını söyledi ev sahibi. Dün akşam yağmur çok yağmıştıda. Eylül işte! Ondan...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR