Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Dünya Küçük

Dünya Küçük

 

Senesini hatırlamıyorum, bundan 20 yıl öncesi falan olsa gerek, ama yılın en sıcak kuşağı olarak bilinen 15 Temmuz ile 15 Ağustos tarihleri arasındaki bir gündü. Güney sahilinde. Zaman ve uzam kesişimini düşününce ortaya nasıl yüksek bir sıcaklık çıkıyor, fark ettiniz mi? Dolayısıyla, serinlemek… Sahil boyunda yürürken tek amacım buydu işte.

Akşam olmak üzereydi. Güneş, iyiden iyiye gözden yitip kaybolmasına ramak kalacak kadar batmış durumdaydı; tamamen değil. Uzun yaz günlerinin o vakitleri işte, akşam saat 8’den sonrası. Dağların arasında kalmış turuncu renkli güneş kalıntıları. Günün o saatlerine gizlenmiş hafif bir rüzgar vardı bir de. Hediye gibi, sürpriz gibi, bereket gibi, şans gibi, müjde gibi.

Kumsaldaydın. İlk bakışta dikkat çeken her insan gibi, bakışlarımı üzerinde tutmuştun bir süre. Mıknatıs gibi. Karşıdan bakınca içleri biraz görünebilecek olan burun deliklerin vardı; öyle kalkık ve güzel bir burnun. Gerçi burundaki kalkıklık, objektifçe konulmuş bir tespittir ama ‘güzel’ deyince, işte orada kişisel zevk ve bireysel estetik anlayışı gibi, yani buz gibi sübjektif bir yorum vardır. Fakat o tarz burunlar, dünyanın her yerindeki estetik ameliyatlarında elde edilmek istenen sonuçtur. Tabi ‘dünyanın her yeri’ diyerek, işteki coğrafi etkiyi anmasak da olmaz. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, ne bileyim, mesela karadeniz bölgesine gitsen bu halinle güzellik abidesi olurdun. Gerçi kalkık burunlu yabancı turist akınının yoğun olduğu yerlerde bile rahatlıkla dikkat çekebilirsin.

Ama yeter. Burun, burun… Sanki küçücük ve biçimli dudaklara, kocaman ve kapkara gözlere sahip değilmişsin gibi. Bir de 18 yaşında falandın; daha fazla değil. Hani “Senin yaşındakiler köyde çoktan anne oluyorlar” denilip bir baskı, ağırlık ve sorumluluk yüklenilmek istenen yaşta ama şehir hayatında “Daha çocuk bu” denilip o şekilde muamele gösterilen bir yaşta. Arada kalma, ortada durma, ergen denilip küçümsenme yaşlarında.

Ve bir insanın canının sıkkın olduğunu gösteren ortak işaretler vardır, herkesin bildiği. Vücut dili hani. O sırada sen de, canı çok ama çok sıkkındın, o lisandan anladığım kadarıyla.

Nedendi? Yanına gelmeyi ne çok istedim bilemezsin. Bir yabancı olsam da, öylece yürüyüp yaklaşmayı işte. Fakat insan ilişkileri her zaman karmaşıktır. Karmakarışık. Hele benim bir türlü çözemediğim bir kördüğüm olmuştur bu, hayatım boyunca. O sırada ne yapmam gerektiğini, neyi nasıl yaparsam ne şekilde algılanacağımı falan hiç bilemem. Ne yani, sadece ‘bir dost’ veya ‘yoldan geçen yardım sever bir abla’ olarak mı yanına gelip, sihirli bir dokunuşumla, karanlık olan ruh halini nurlu bir bahar aydınlığıyla dolduracaktım sanki? Ki yalnız kalmak isteyen her insandaki o ‘her şeyden uzak durma arzusu’ sarmıştı karşımdaki güzel yüzlü kızın etrafını. Anlamak zor değildi. Dışarıdan görünebilecek kadar kütleleşip somutlaşmış bir arzuydu bu çünkü.

Aradan geçen aşağı yukarı 20 seneye karşın, kumsaldaki o güzel suratlı ve hüzünlü genç kızı, dahası, o hüznün yoğunluğunu, o görüntüyü işte, o sıcak yaz gününde hafifçe esen rüzgarı falan hiç unutmadım, niyeyse. Bazı anlar insanın aklında sebepsizce çakılı kalır durur ya hani. Bilirsin.

Peki tüm bunları neden mi yazıyorum şimdi? Sıkı dur. Yakın bir arkadaşım, iş yerindeki öğlen molasında gittiğimiz kafede küçük kız kardeşinden; onun ne kadar güzel olduğundan ama hayatı boyunca çok bahtsız oluşundan söz etti bugün. Başına gelenlerden bahsetti. Burada anlatamayacağım şeyler bunlar, çünkü bir başkasının mahremini hikayede bile olsa ifşa etmemek gerekli, öyle değil mi? Sonra sohbet uzayıp konudan konuya atlanınca da, eskiden aynı yerlerde yazlık evlerimizin bulunduğunu öğrendim onunla. O yıllardan kalma bir aile fotoğrafını gösterdi bir de hasbelkader. Ve o güzel kız kardeş, sendin! Senmişsin… Unutamayışımda bir hikmet varmış demek ki yıllardır. Seneler önce yanına yürüyüp gelememiştim ama yakında görüşeceğiz seninle. Eminim bu kez.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR