Tehdit Hâlâ Devam Ediyor!
Son günlerde bazı medya organlarında ve siyasilerin dilinde sıkça duyduğumuz bir ifade var: “PKK silah bıraktı.” Bu cümle, ilk bakışta umut verici, barışçıl bir gelişme gibi durabilir. Ancak bu ifadeye dikkatle yaklaşmak ve perde arkasını görmek zorundayız. Çünkü bu söylem, halkı avutmaya yönelik, eksik hatta yanıltıcı bir anlatıdır.
PKK’nın Türkiye’de silah bırakması, asıl tehditin bittiği anlamına gelmiyor. Aksine, bu durum uzun süredir planlanan ve bölgesel ölçekte yürütülen bir stratejinin parçasıdır. PKK’nın Türkiye’deki silahlı unsurları, sessizliğe gömülmüş olabilir. Ancak bu sessizlik, bir “vazgeçiş” değil, bir “yeniden konumlanma” sürecidir.
Bu noktada KCK yapılanmasına dikkat kesilmemiz gerekiyor. Çünkü PKK, yalnızca Türkiye’deki dağlarda dolaşan birkaç yüz teröristten ibaret değildir. PKK’nın çatı organizasyonu olan KCK (Koma Civakên Kurdistan – Kürdistan Topluluklar Birliği), dört parçalı bir coğrafyaya yayılmış bir ağdır. Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta faaliyet gösteren bu yapı, ideolojik olarak birleşik, taktik olarak çok kollu bir terör yapılanmasıdır. PKK, KCK’nın yalnızca Türkiye yapılanmasıdır. Diğer kolları ise PYD/YPG (Suriye), PJAK (İran) ve daha az bilinen fakat aktif olan Irak yapılanmalarıdır.
Bugün Türkiye’de susturulan silahlar, Suriye topraklarında YPG adıyla hâlâ ateşleniyor. PKK’nın kırsalda eğitim alan kadroları, yıllardır Suriye’de konuşlandırıldı. Türkiye sınırına sıfır noktada konuşlanmış, ABD tarafından silahlandırılmış ve eğitim verilmiş binlerce YPG’li, yalnızca isim değiştirerek faaliyetlerini sürdürüyor.
Bu durum, PKK’nın Türkiye’deki faaliyetlerinden vazgeçtiği anlamına gelmez. Aksine, asıl hedefin daha geniş bir alanda, daha büyük bir yapıyla sürdürülmeye çalışıldığını gösterir. PKK, savaş taktiği olarak bir dönem susmayı, geri çekilmeyi, müzakere süsü vermeyi sıkça uygulamış bir yapıdır. Ancak bu suskunluk hiçbir zaman nihai barışa evrilmemiş, her defasında yeni bir saldırı dönemine zemin hazırlamıştır.
Öte yandan Batı’nın bu yapıya olan yaklaşımı da bu tehdidin derinleşmesinde önemli rol oynamıştır. ABD, DEAŞ bahanesiyle YPG’yi “kara gücü” olarak ilan etmiş, binlerce tır silah ve mühimmatla desteklemiştir. YPG’nin yöneticilerinin geçmişine baktığımızda, hemen hepsinin PKK’dan geldiğini görmek mümkündür. Bu isimler, yalnızca kamuflaj değiştirmiş, üniforma yerine medya desteği giymiş haldedir.
Bugün “PKK Türkiye’de silah bıraktı” diyenler, halkın zihninde bir algı oluşturmak istiyor: Sanki terör tehdidi ortadan kalkmış, devlet mutlak bir başarı kazanmış gibi. Oysa gerçek şu ki, tehdit hâlâ canlı, hâlâ sınırımızda ve artık daha organize. Bu tehdit, bir sonraki kriz anında yeniden Türkiye’ye yönlendirilebilir.
Çünkü terör örgütleri yalnızca dağlarda değil, masalarda da varlık gösterir. Bazen bir çatışmayla, bazen bir barış söylemiyle, bazen bir sivil toplum kılıfıyla karşımıza çıkar. Ama öz değişmez: Amaç, bölgesel bir terör devleti kurmaktır. Bu amaca giden yolda bugün taktiksel bir sessizlik tercih ediliyorsa, yarın bu sessizlik bir fırtınaya dönüşebilir.
Kamuoyunun bu “silah bırakma” söylemine teslim olmaması gerekiyor. Terörün sadece fiziki değil, zihinsel ve siyasi bir boyutu da olduğunu unutmamalıyız. “PKK bitti” demekle, tehdidin ortadan kalkmadığını görmek zorundayız. Çünkü düşman adını değiştirerek, sınırını değiştirerek karşımıza çıkmaya devam ediyor.
Bu noktada siyasetçilerin ve kanaat önderlerinin görevi büyük. Gerçekleri halktan gizlemek, kısa vadeli huzur için uzun vadeli tehditleri görmezden gelmek, gelecekte daha büyük bedellere yol açar.
Kısacası:
PKK silah bırakmadı. Sadece coğrafya değiştirdi. Tehdit hâlâ devam ediyor. Sadece şekil değiştirdi. Adı YPG oldu, kimliği değişmedi. Ve biz, bu gerçekle yüzleşmek zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.