Süleyman Küçük
Oksimoron Müslümanlık
Oksimoron kelime anlamı olarak, başlangıçta saçma görünen ancak daha fazla düşünüldüğünde doğru veya mantıklı olabilen bir ifade veya durumu ifade eden paradoks veya söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme anlamlarını ifade eden ironik bir etki oluşturmak için iki çelişkili veya zıt kelimeyi bir araya getirmek anlamındadır.
Oksimoron ifadeler, genellikle mizah veya taraf olunan ya da karşı durulan bir düşünceyi kışkırtmak için kullanılan, vurgulu ifadelerdi.
Oksimoron, terimler arası çelişki olarak tarif edilse de, aynı anlamda kullanılan paradoks ifadelerden farklı şeylerdir.
Oksimoron ve başörtüsünün bir arada konuşulması veya birlikte anılmasının hoş olmayacağını düşünenlerden olmakla birlikte Müslümanların gerçeği olduğuna da inananlardanız.
Bu kadar tariften sonra sözü Müslümanların sevinç ve hüznü bir arada yaşadıkları başörtüsüne getirmek istiyoruz.
Başörtüsü hem taraftar olan kesimler, hem de karşı olan kesimler tarafından oksimoron Müslümanlık için, bilinçli bir kötülük aracı haline getirilmiş bulunmaktadır.
Hâlbuki Müslümanların ev olarak ifade ettikleri özel alanlarından sonra kamusal alanda da başörtüsü serbest bırakıldı diye ne kadar sevinmişti Müslümanlar.
Başörtüsü meselesinde bu güne kadar yaşananlar ve bütün olan bitenlerden sonra olanların tesadüf esefi olmadığı ve yaşanan her şeyin bilinçli, planlı ve göz göre göre yapıldığı artık ayan beyan ortaya çıkmış durumdadır.
Bunu başı örtülü kadınların giyim kuşamlarındaki değişime, konuşmalarına, açıklamalarına ve özellikle toplum içindeki davranışlarına bakınca geçte olsa anladık artık.
Başörtüsü konusundaki olumsuz davranışlarına bir de talihsizce yapılan açıklamaları yaşadığımız bu dönem de Müslümanlar maalesef ins ve cin şeytanların sinsice kurdukları tuzaklara düşmüş ve çağın modernlik adı altındaki vesveseye kapılarak genç, yaşlı demeden herkes bu psikolojik ve ahlaki çöküşün içine çekilerek yeniden bir kara bir cahiliye devri yaşamaya başlamıştır.
Geçmiş zamanlarda bir dinsizin bile cesaret edemeyeceği ölçüdeki din tahribatı, bugün başındaki örtü arkasına saklanmış olan akademik ünvanlı olsun olmasın heva ve hevesini ilah edinerek güya Müslümanlara din, iman ve ahlak dersi vermek amacıyla televizyon, basın veya internet ortamlarında boy gösteren süslümanlar eliyle gerçekleştirilmektedir.
Esasında bu kişiler bırakın dini ve ahlakı temsil etmeyi, kendilerini bile temsil etmekten aciz kişiler olduğu için bulundukları her ortamı sahtekârlık, adaletsizlik ve ahlaken çürümüşlükle doldurmasına rağmen insanlar arasında bu bozulma maalesef ilgili kişilere değil de İslam’a fatura ediliyor.
Böylece ortaya Müslümanlık ile dürüstlük yan yana gelemezmiş gibi bir tablo ortaya çıkarılarak bilinçli şekilde olumsuz bir algı inşa ediliyor.
Bu anlamda insanların aklına başörtülü olanların arasında dürüst olan, ahlaklı olan hiç mi kimse yok sorusu gelebilir.
Elbette bu soruya “yok” diye olumsuz bir cevap verilemez.
Ancak bu dine yapılan en büyük ihanetin bir taraftan başörtüsünün ilahi bir emir ve ibadet olduğunu söylerken, diğer taraftan İman ve ibadetin gereği olarak ahlak, dürüstlük ve güvenilirliğinde olması gerektiğini unutarak, abesle iştigal etmeleridir.
Bu durumumuz aynı zamanda, Bakara Suresinin 11 ve 12. Ayetlerinde belirtilen “Onlara Yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, Biz ancak ıslah edicileriz derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamak istemezler.” gerçeği ile yüzleşemememizin de bir sonucudur.
İşte Kul olmakta bu kadar kolaydır.
Ama kolay olan kul olmanın gereği olan yüzleşme söylenildiği kadar kolay değildir.
Ahlakın kaynağının Din olduğunu söylemek ve bir insanın ahlakı yoksa yaşadığı dinde sahtedir yalandır kandırmacadır demek kolaydır.
Ancak bu düşünceyi hayata geçirirken başlarını İslamiyet'in emri olan tesettür icabı kapatır gibi gözükerek başını örtmenin, insanları her türlü günahtan muaf tutacakmış gibi davranmaları ikiyüzlülükten öte bir şeydir.
FARKINDA MIYIZ?
Bugün ülkemizde servet sıralamasında en zengin, unvan sıralamasında en saygın, makam sıralamasında en üstte olan pek çok insan Müslüman kimliği taşımaktadır.
Bu insanların pek çoğunun evlatları İmam Hatip mezunu, eş ve kızlarının başları örtülü olmasına rağmen bizim milletimiz ile birlikte diğer Müslüman milletlerden ve toplumlardan gelen dert ve isyan feryatlarına karşı kulaklarını da örttüğü için feryatları duymuyorlar veya duyduklarını anlamak istemiyorlar.
Çünkü toplumda İmam Hatip diplomasının ve baş örtüsünün artık ahlaksızlık, yolsuzluk ve hırsızlık pisliklerini siyaseten örtüklerine inanılıyor.
Umarız yanlış anlaşılmaz.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.