Şems’in Mânâ İkrâmı ve İhsânı Mevlânâ'dır
Bugün de yine; ‘Selam duâsı’yla başlamak istiyoruz, efendim;
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Bu haftaki beyitlerimizde Mevlâna Hazretlerini ‘aşk kahramânı’ yapan Şemsi Tebrizi olan derin münasebetlerinden bahsedeceğiz. Müsâdenizle;
“Bahis, Şems-i Tebrîzî’nin cemâline gelince, dördüncü kat göğün güneşi başını çekti, gizlendi, çekip gitti.”
Hazreti Mevlânâ’nın mürşidinin ismi Şems’tir. ‘Şems’ Arapçada ‘Güneş’ demektir. Mürşidinin ismiyle kendisi arasında yani iki güneş arasında bir münâsebet kurulur. ‘Şems-i Tebrîzî gelince onun kemal ve cemal nurlarının aydınlığı, diğer güneşi nûra boğar. Güneş de, bu göz ve gönül alan parlaklığın karşısında ufak kalmasından, ufalmasından utanır, utancından başını bulutların arkasına çeker, gölgeler altında gizlenir. Şemsi Tebrîzî’de tecelli eyleyen bu ilâhî nûrun ihtişâmı, maddi güneşin ziyâsını kuşatır, onu söndürür ve kendisinde fâni kılar. Şems-i Tebrîzî , ‘evliyâullah hazerâtının ma’şûkîn’ yâni kendisine âşık olunan kısmındadır. Sultan Veled diyor ki; ‘Hz. Şems ise ma’şûkîn-i ilâhîyyenin son derecesinde bulunanlardandı.’ (Tâhirü’l-Mevlevî, Mesnevî Şerhi, C.I, s.142)
Hz. Mevlânâ’nın mürşidi olan Şems-i Tebrîzî, kendisi hakkında bir takım yakışıksız dedikoduların çıkarılması üzerinde bir gece ansızın Konya’yı terk etti. Hz. Mevlânâ, Şems’in kayboluşundan son derece üzüldü. Şems hasretiyle yanıp tutuşuyordu. Derken Şems’i aramaya çıktı. Şam’a, Tebriz’e gitti, ama bulamadı. Dönüşünde de; ‘Şems menem kamer menem yâni Güneş de benim, Ay da benim.’ Gazelini söyledi. Demek ki, Şems’in ma’şûkiyyet makâmı Hz. Mevlânâ’ya verilmişti.’ (Mesnevî-i Mânevî Şerhi-İlk 1001 Beyit, Hüseyin TOP, Konya, 2008, Tablet Yayınları, s.121)
“Mâdem Şems’in nâmı anıldı, artık onun ni’met ve ihsan işâretlerinden birazcığını açıklamak vâcip oldu.”
Bir insan nasıl ki, kendisine iyilikler bahşedene karşı teşekkür etmeyi borç bilirse şimdi burada da, Mevlânâ hazretlerini aşk konusunda doruk noktasında çıkaran Şems-i Tebrîzî’den, onun güzelliklerinden bahsetmemek nankörlük olur ve mutlaka anlatılacakların mümkün olanlarını anlatmak gerekir. O yüce güneşin Mevlânâ Hz.ine pek çok mânâ ikrâmı ve ihsânı olmuştur. Bunları anmak ona olan minneti yerine getirmek demektir.
“Bu sırada Yusuf’un gömleğinin kokusunu alan can, eteğini çekiştirmektedir.”
Kur’ân-ı Kerim’in 10. Sûresi olan Yusuf sûresinde, Yakup aleyhisselâm’ın oğullarından uzun uzun bahsedilir. Bilindiği üzere Yusuflar on iki kardeşler, kardeşleri Yusuf’un gördüğü bir rüya sonrası babalarının Yusuf’u çok sevmesinden dolayı onu kıskanırlar. Bir gün kardeşleri onu kırlara götürürler, orada Yusuf’u kuyuya atıp onun gömleğini kana bulayarak babalarına getirerek, Yusuf’u kurt parçaladı, dediler. Babası bu duruma çok üzüldü, ağlamaktan gözleri görmez oldu. Daha sonra Yusuf bir şekilde kuyudan çıkar, hatta Mısır’a sultan olur. Bu sırada Mısır’da kıtlık vardır, kardeşleri oradan zâhire almak üzere Mısır’a gelirler. Yusuf, kardeşi Bünyamin’le kendi gömleğini babasına gönderir. Yâkup (A.S) 3 günlük yoldayken, Yusuf’un kokusunu duyar. Getirilen gömleği, yüzüne-gözüne sürer, gözleri açılır. Yusuf kıssası Kur’ân-ı Hâkîm’de geçen en güzel kıssadır.
Yusuf’un bu mîcizevî gömleği hakkında çeşitli rivâyetler vardır. Bahsedildiğine göre, Nemrut, Yusuf’un dedesi İbrahim aleyhisselâm’ı ateşe attığında, Cebrâil aleyhisselam ona ateşe ve diğer dış etkilere karşı koruyucu bir gömlek giydirir. Sonra o gömlek İshak aleyhisselâm’a geçer. İshak (A.S)’da Yakup aleyhisselâm’ın babasıdır. İşte ince bir zar hâlindeki o gömlek katlanarak tıpkı bir muska hâline getirilip Yusuf’un boynuna asılır. Yusuf kuyuya atıldığında bu sefer Cebrâil aleyhisselam gömleği açar ve Yusuf’a giydirir. Yusuf bu vesileyle kuyuda zarar görmez. Yusuf’un babasına gönderdiği gömlek bu mûcize gömlek idi.
Bu beyitte de, Yusuf’un gömleği gibi aşkın kokusunu getiren Şemsi Tebrîzî anıldı ve tıpkı o gömlek, Mevlâna hazretlerinin ‘can’ dediği ve çok sevdiği talebesi Hüsâmettin’in âdeta gönül gözlerine açtı. Bu sebeple can Hüsamettin, Şems’in ilâhî sırlarından bahsetmesi için Üstad’ın eteğini tutup çekiştirerek, ısrarla aşkın sırlarını anlatmasını istedi. Burada kalalım, nasip olursa kaldığımız yerden inşallah devam etmek üzere…
Cumânız mübârek olsun. Sevgili okurlar haftaya bugün bayram. Hepinizin Kurban Bayramını şimdiden tebrik ediyor ve sizlere hayırlı bayramlar diliyorum efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.