Nurten Selma Çevikoğlu
Akıllı Ol da Dünyâda Hay ve Bâkî Olana Bağlan
‘Selam duâsı’yla başlamayı borç biliriz;
‘Aşk olsun. Aşkınız cemâl olsun. Cemâliniz nûr olsun. Nûrunuz ayn olsun.’
Efendim hikâyemizdeki kuyumcu ölmek üzereydi, kaldığımız yerden devam ediyoruz inşallah. Vira Bismillah;
“Bugün banaysa yarın onadır. Benim gibi bir kimsenin kanı nasıl kaybolmuş olur?”
Kuyumcu, kendisini zehirli bir şerbetle mâsumca katledenlere seslenerek, yarın bilhassa kıyâmet gününde yaptıklarının yanına kar kalacağını mı sanıyorlar? Kanım asla yerde kalmayacak, bana yapılan kötülük unutulacak mı? İntikâmım mutlaka alınacaktır, Bana bunu yapanlar akla gelmedik belâlara uğrayacaktır. Bu hak elbette alınacaktır. Diyor
“Duvarın gölgesi uzarsa da, o gölge tekrar duvar tarafına döner.”
Dünyâda yapılanların bir gün hesâbı mutlaka verilecektir. Gizli hiçbir şey yoktur ki aslını ortaya koymasın. Her insan dünya âleminde ne yaptıysa, zerre miktarı iyilik de, kötülüğünde cezâsı görülecektir. (Zilzal, 7-8) Kötü fiiller zaman geçse de, sâhibine mutlak geri döner. Haksızlık gölgesi, güneş yükselince adâlet yerine gelince yol olup gider. Akıllı kişi o dur ki, bu dünya imtihanını yaşarken, her zaman hayırlı, güzel işler yapmalıdır. Böyle olursa insan iki dünyâda da saadete erişir.
“Bu cihan dağdır ve bizim işimiz sestir. Seslerin yankısı yine tarafımıza gelir, geri döner.”
Dağların arasından seslenen insanın sesi yankılama yoluyla kendisine geri döner. Kişi nasıl bir şekilde seslendiyse, o şekliyle ses ona geri döner. Yâni kişi hayâtında hep hayır işlediyse, o hayırlar kendisine güzellik olarak geri döner. Ama bunun tam tersi şer işlediyse, o da kendisine kötülük olarak döner. Bu değişmez hakikatler göz önünde bulundurularak ameller işlenmelidir.
“Kuyumcu bunu söyledi ve toprak altına gitti. O câriye aşktan ve hastalıktan kurtulup temizlendi.”
Bu beyitte, servetin ve bâki olmayan şeylerin, heva ve heveslerin tutkusu insana üzüntü ve elem vericidir, aynı zamanda bunlar kirli şeylerdir. Nefs, mânâ hekiminin tertip ve tedbiri üzere bu hakikatleri idrak edince, geçici olan sahte aşkı mânen öldürür. Böylece kişi ‘nefsi mutmainne’ derecesine yükselir.
“Zira ölülerin ve öleceklerin aşkı bâkî değildir. Ölüler bizim tarafımıza gelemez.”
Ölümlü bir bedende aşk ve muhabbetin bulunmaması onun dünyâdayken sevdiği ve bağlandığı şeylerin geçici olmasındandır. Ölümlüler ve dünyâdaki sahte, geçici güzelliklere bağlananlar dünyâya bir daha asla geri dönmezler, zâten bedenleri de yok olmuştur. Akıllı olanlar, ârifler hiçbir zaman ölümlülere, gelip-geçici şeylere ruhlarını bağlamaz ve sevgilerini onlara kıymazlar. Dolayısıyla insanoğlu hayattaki en değerli duygu olan muhabbetini hep Bâkî ve Hay olan Cenâbı Rabbül Âlemîn’e bağlar, bağlamalıdır.
Câriye kendini, bedenî ve fizikî bir aşka kaptırmıştı. Kuyumcunun güzellikten düşmesiyle onun da aşkı geçiverdi. Nihâyetinde, ten aşkı toprağa girince söner, biter, gider. Yâni geçici olan bâkî olmayan sevgiler, ebedi âleme erişemez. Halbuki aşk, hakiki olursa o zaman aşk, ölümsüzleşir. Bu aşk yücedir ve kişiyi de yüceltir, kişiyi ebediliğe eriştirir.
“Diri olanın aşkı gönüldedir, gözdedir. Her dakikada goncadan tâzedir, daha latiftir.”
‘Diri ve ölümsüz olan Allah Teâlâ Hazretlerinin aşkının varlığı daima güzelliğin en mükemmel hâliyle sürekli tâzelenir. Çünkü insan, Allâh’ın kudret ve merhameti gibi yüce isimlerini hatırladıkça, andıkça bunca mahlûkat, bunca varlık ve Rabbânî eserleri gözleriyle bile görebilir. Gördükçe ilâhî aşk sürekli tazelenir, kıllara letâfet verici, kalplere hayat bağışlayıcı olur’ (Mesnevî-i Mânevî Şerhi-İlk 1001 Beyit, Hüseyin TOP, Konya, 2008, s.86)
“O Hay ve Bâkî olan Allah Teâlâ Hazretlerinin aşkını seç ve kabul eyle, o her şeyden yüce Hüda, can verici şaraptan sana içiricidir.”
Fâni şeylere yüreğini bağlayıp onlara âşık olma. Hay ve Bâkî olan Cenâbı Hakk’a gönlünü bağla ve O’nun emirlerine itaat et, O’nun aşkını iste ve talep et. Böylece her dâm kalıcı olana kendini emânet etmiş olursun. Bu ne büyük bir güvencedir ki, sana iki dünya mutluluğu temin eder. Allah Teâlâ’nın sana bahşedeceği muhabbet şarabı bir lezzet deryâsıdır. Zira o muhabbetin tek kaynağı ve lezzet pınarıdır.
“Bütün peygamberlerin, tesir, kudret, kâr, saadet buldukları aşka sarılmalı, o aşkı seçmelisin.”
Tüm peygamberler tertemiz aşk olan Hak aşkıyla kalplerini ihya ettiler, Gözlerini ve bakışlarını hikmet nuruyla doldurdular. Böylece dünya ve âhiretle şerefyâb oldular. Sen de akıllıysan, ârifsen bu yüce insanların yolundan ve izinden gitmelisin
“Sen deme ki, bize o şâha gidecek yola izin ve icâzet yoktur. Kerim olanlarla işler güç değildir.”
Bu aşka dâir bende kâbiliyet yok, deme. Çünkü Cenâbı hak herkese bu kâbiliyeti vermiştir. Bu hususta sakın yüz çevirme. Kerem sâhibinin ihsan etmediği bir nesne yoktur. Herkesin içinde alevlendirmeye hazır bir iman ateşi vardır.
Efendim Cumânız mübârek olsun. Sizleri Hay ve Bâkî olana emânet ediyoruz.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.