Ayşe Aslı Duruk
40. Yaş
"40 yaş, kemalat(olgunluk) yaşıdır," dedi Bilge. "Başta esen kavak yellerince yellenen gençlik ateşinin artık iyiden iyiye sönümlendiği, delikanlılığın sona erdiği, hiç mi ibret almazsınız ki, Hz.Muhamemmed (s.a.v.)' e peygamberlik lütfunun verildiği yaştır... "
*
Bilge'nin bilgece sözlerinden, davranışlarından ve yaşayışından öğrendiğim ve etkilendiğim çok şey olmuştu. Hani ne annem, ne babam, ne de bir öğretmenim... Çocuk aklımın boş tarlasını ekip biçen, en çok oydu. Açık ara oydu. 'Tatlı çocuklarım' diye hitap ederdi bize. Biz de 'hocam' derdik ona. Bir vesileyle bir araya gelmiş olan, biz 10 15 çocuğa... Detaya gerek yok.
Gözüme binlerce yıl uzakta görünen bir yaştan; 40. yaştan bahsediyordu o gün. Bugün daha iyi anladığım sözlerin; meyvesini yediğim ağaçların bazısının tohumunu, zihnimin boş tarlasına o gün ekiyordu. O gün konuşulanları bugün hala, gün gibi değilse de; dün gibi hatırlıyorum. İyi hatırlıyorum...
Bendeniz o zamanlarda da çekingendim. "Neden?" diye öne atılıp sormak ne kelime? Bilge'nin yüzüne bakarken bile yanaklarım kızarırdı, bilirdim. Görünmez karıncaların ateşten ayakları, hızla yanaklarıma doğru hücum etmeye başlayınca, eşgalimin ahvalini az çok tahmin edebilirdim: kıpkırmızı! Fakat neyse ki başka bir çocuk, merakıma tercüman olmuştu o gün. 40. yaşın anlamını ve neden yeni bir devrin -olgunluk çağının- başlangıcı olarak kabul edildiğini sormuştu. Tabi benim de pür dikkat bekleyişim başlamıştı. Hakikaten, nedendi? Ne diyecekti şimdi? İnsan 40 yaşına gelince, tam olarak ne olurdu?
- 40. yaş deriz ama kiminde 35, kiminde 45... 38 veya 42 de olur elbet. O civarlar yani. Kişi ortalama 40 yaşlarına geldiğinde, eylemlerinin ve düşüncelerinin sorumluluğunu gençlik ateşine atamaz artık, tatlı çocuklarım. O ateş ya sönmüş ya da büyük ölçüde kontrol altına alınmıştır çünkü. Akıl, baştadır artık. Bu yüzden, hataların ve yanlışların suçu ve günahı, artık eski işlevini ve yakıcılığını kaybetmiş olan o ateşe atılamaz ama kişi ancak kendisini ateşe atmış olur. Sorumluluk, aklın zekatlarındandır zira. Bakın hayvanların ne akılları, ne sorumlulukları, ne de hesabını verecekleri bir günahları vardır. Oysa bizler...
Ve bugün bile kaynağını hala açıklayamadığım bir cesaretle öne atıldım o sırada. Sebebini, ancak çocuk aklının hesapsızlığına verdiğim samimiyet duygusu, utangaçlığımın önüne geçmiş o an demek ki, diyebiliyorum sadece. Bir gün televizyon izlerken dedemden duyduğum bir sözü ulu orta söylemiştim o gün: "40'ından sonra azanı teneşir paklar, hocam!"
Önce Bilge'nin, ardından çocukların gülüşü... Yüzümde kızıl ötesi tonların belirmesi... Fakat "zeki çocuk!" iltifatıyla koltuklarımın kabarması. Bu kısmı işte, dün değil de bugünmüş gibi hatırlarım!
-Bakın arkadaşınız tam da konumuzla ilgili bir sözü paylaştı. Hoş, sözdeki 'azmak' kısmı burada başka bir konunun özelinde söylenmiş aslında. Sizin aklınızın şimdi ermeyeceği bir konudan bahsedilmiş. Ama 'azmak' denilince haddi aşmak, aşırıya gitmek, ölçüyü kaçırmak anlamına gelen her türlü fahiş işi düşünebilirsiniz pek tabi. Ne diyor? 40'ından sonrasının özrü olmaz! Fakat aklınızda yanlış yer etsin istemiyorum bakın "tövbesi olmaz" demedim.
İşte bundan yıllar önce, böyle buyurmuştu Bilge. Hala kulaklarıma küpe. Şimdi meyvelerini yediğim ağaçların tohumlarını daha o yaşlarda tarlama eken bilgenin sözleri hem zihnimde, hem de kalbimde.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.