Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hiç Bir Zulüm Bâkî Değildir

Hiç Bir Zulüm Bâkî Değildir

Şu bir hakikat ki, zulüm ve kötülükler asla bâkî kalmaz. Bunlar geçicidir. Her iş, her musibet zamânını tamamlar sonrası çeker gider. Hayat ne kadar acı da, olsa, devam ediyor. Önemli olan mâziye, geçmişe bakıp ders almak. Aynı yanılgılara düşmemek. Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı şu korkunç durumlar kendilerinin dünyâları açısından elbette çok ama çok zor haller. Kimsenin yaşamasını istemeyeceğimiz faciâlarla karşılaştılar. Rabb’imiz kolaylaştırsın. Dünya bir şekilde geçici ama içinden hiç çıkmayacağımız bâkî bir âlemde onlar kazançlılar. Filistinliler dünyâda izzet ve şerefleriyle vatanlarını korumakta kararlılar. Karşılarında koca bir dünya ve en güçlü silahlar var, fakat onlar imanlarıyla direniyorlar. Direne direne çok kayıpları olsa da inşallah kazanacaklar. Zâfer inananlarındır.
Hangi zor işe çıkarsanız çıkın, eğer inanmış bir yürekle çıkıyorsanız ve kendinizi o zorlu işe adamışsınız demektir. Ancak adanmış ruhla, nice zorlu zaferler kazanılır. Filistin’deki o şehid olma adayı her küçük çocuk, size adanmış rûhuyla konuşur. Filistinli her çocuk, bir şehid adayıdır. Anneler tıpkı Hz. Meryem’in annesi Hanne’nin evlâdını ‘Beytül Makdis’e adadığı gibi çocuklarını, Kudüs’e adanmışlık rûhuyla yetiştiriyorlar. Bir musibet bin nasihatten evlâdır, denir ya. Oradaki musibet ve sıkıntılar küçücük çocukları, çocukluklarını yaşayamadan olgunlaştırıyor. Buradaki çocuk ve gençler ise; ‘gel keyfim gel’ yaparak, yemek beğenmezler, kıyâfet almaya doymazlar, anne-babayı eleştirirler, memleketin imkanlarına verir, veriştirirler. Ana-babalar evlatlarına vatan-millet şuuru, din-iman sevgisi veremezken habire onlarda etraflarında ahkam keserler. Böyle olmaz arkadaş. Gerçeklerden kopuk yaşanamaz.
Bir de şu konu var, bâzı kardeşlerimiz; ‘biz yıllardır Filistinlilerin davâlarından bıktık’, diyorlar. Bu fikir ucuzca, öylesine söylenmiş bir sözdür. Kutsal kitâbımızda: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat, 10) Buyuruluyor. Müminler ancak Kur’ânî ölçüleri kendilerine baz alırlar. Senin öz, kan bağın olan kardeşinin başına bir şey gelse, yardımcı olmaz mısın? Bu durum da, aynı şeydir. Onlar Filistin’de doğdular diye bütün Kudüs yükü onların mı? Kudüs Müslümanların da kutsalıdır. Ve Müslümanlar Kudüs’ü korumakla görevlidir.
Kudüs, daha Hz. Ömer zamânında 636 senesinde, Ebû Ubeyde bin Cerrah komutanlığında o kutsal beldeler Müslümanlar tarafından alınmış, 969’a kadar İslam idâresinde kalmıştır. 1099 ilk Haçlı seferi başlamış, sonra on Haçlı seferi olmuştur. O güzide yerleri 1187 de Haçlı tahakkümünden büyük mücâhid komutan Selahaddini Eyyubi kurtarmıştır. İlerleyen senelerde Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 de fethedilmiş, Kudüs ve çevresi Osmanlı idâresindeyken, tam 400 sene, huzur-adâlet, güven hâkim olmuştu. Osmanlı zamânında çan sesleri ezan seslerine karışmış, diğer din mensupları emniyet ve selâmet içinde birlikte huzur içinde yaşamışlardır. Osmanlının parçalanmasından sonra o seçkin beldeler, İngiliz sömürgesine girmiş, ilerleyen yıllarda Yahudi İsrâil’e vatan yapılmıştır. Yahudilere o vatan yapılan yerler, Filistinli Müslümanların öz be öz kendi topraklarıdır. İsrâil, İngiliz akıl marifeti ve ABD işbirliği ile kurulmuş bir işgal devletidir. Oralarda bizim geçmiş târihimiz var, mâzimiz var, kardeşlerimiz var. Şerefli Kur’an bizi kardeş yapmıştır.
Bu asil dînin şaşmaz rehberi Peygamber aleyhissalâtu vesselam buyuruyor ki; ‘Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman bir kardeşimin ihtiyâcını gideren kimsenin, Allah da ihtiyaçlarını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyâmet günündeki sıkıntılardan birini giderir…’ (Buhârî, mezâlim 3/ Müslim, Birr 58) buyuruyor. Dolayısıyla Filistin’deki kardeşlerimizin derdi, acısı bizim de acımız ve derdimizdir.
Pek tabi sâdece Filistin’deki kardeşlerimiz değil dünyânın dört bir tarafında zulüm gören, eziyet çeken tüm kardeşlerimiz bizim yaramızdır. Suriye’dekiler, Afganistan’dakiler, Myanmar’daki Arakan’lı Müslümanlar, Iraktakiler, Doğu Türkistan’dakiler Çin zulmü altındaki Müslümanlar, hepsi hepsi bizim kardeşimizdir. Onların derdi bizim derdimizdir. Hatta Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz Çinlilerin yıllardır işkenceleri altındalar, onları da köşemizde yazdık. Hepsinin çektikleri Müslüman olmaları sebebiyledir. Hatta benim bu konuda, ‘DERDİN DERDİMDİR’ diye bir kitabım var. Burada afâkî konuşmuyoruz. Bizzat hadiselerin içindeyiz ve dahi yürekten üzülüyoruz.
Yüce ve Aziz olan Allah Teâlâ, hepimizi gafletten uyandırsın. Araştırmadan, boş boş konuşmalardan Rabb’im ancak Sana sığınırız. Bâki olana emânet olunuz efendim. Cumâlar tüm zulüm gören kardeşlerimize hayırlar getirsin inşallah.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR