Türkiye'de eğitim sorunları derinleşerek artıyor. Yönetim sorunları, plansızlık, programsızlık ve ‘kayırmaca’ sistem, öğrenciler başta olmak üzere herkesin kanayan yarası oldu. Bunların yanı sıra eğitimdeki fırsat eşitsizliği ise apayrı bir konu. Her geçen yıl artan kırtasiye ve okul masrafları aileleri zorluyor. Dar gelirli bir ailede dünyaya geldiniz diyelim; ne farkınız var ötekilerden? Hiçbir fark yok aslında; özel eğitim kurumuna giden de aynı çocuk, devlet okulunda okuyan da. Kısacası bu fırsat eşitsizliği, sadece bugünü değil yarınları da etkileyecek. Durumun ciddiyetini görmezden gelmek ise ilerleyen yıllarda bizi uçuruma sürükleyecek.
Eğitim sorunu dedik; ülkemizin en büyük eksiği bana kalırsa eğitimdir. Buna yalnızca okul eğitimi olarak da bakmak yanlış olur. Ciddi bir eğitim zafiyeti ile karşı karşıyayız. Artan maliyetler, yoksulluk, liyakatsiz atamalar, adım başı açılan üniversiteler, teknolojinin getirmiş olduğu birtakım özentiler gibi daha birçok konu eğitim zafiyetine giden yolda birer basamak oldu. Yaşanılabilir, refah ve özgürlük seviyesi yüksek Finlandiya’daki eğitim modeli tüm dünyada tartışılırken biz okullarımızdaki temizlik sorununu çözemiyoruz. Ne kadar komik gelmişti ilk duyduğumda; veliler okullarda temizlik yapıyor, işçiler alınıp kurumlara yerleştirilemiyordu. Ülkemizde gündem çok hızlı değiştiği için bunu da unutuverdik. Bakalım, yeni eğitim döneminde bizi daha neler bekliyor…
Ezbere dayalı ve sorgulamayı, araştırmayı reddeden eğitim sistemimizde bir şeyler değişmedikçe zannediyorum ki; çimentosundan çalan işçiler, imzalarını eksik veren mühendisler, cinnet geçirip intihara sürüklenen polisler, bebek ölümüne neden olan doktorlar, öğrenci döven öğretmenler veya öğretmen öldüren öğrenciler, vatandaşın parasını çarçur eden başkanlar, atanamayıp canına kıyan öğretmenler, din üzerinden algı oluşturan profesörler, kendi adaletini yaratan hakimler, savcılar, avukatlar, liyakatsiz atamalar yapan yöneticiler, depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımızın diplomalarını kullanan ‘varlıklar’ ve ülkemin güzel insanlarını yalnızca seçmen olarak gören siyasiler çoğalacak. Tüm bu olaylar da toplumun damarlarına yayılmış bir hastalık gibi içten içe o toplumu çürütecek. Bu durum artık eğitim sorunu olmaktan çıkıp toplumsal bir soruna dönüşecek.
Eğitim vicdan ve akıldır. Vicdanı olmayan bir toplum, merhamet ve adalet gösteremez. Akılsız bir toplum ise ne üretir ne de gelişir. O toplumun var olduğu ülkeye ne bir yatırımcı gelir ne de sanat yeşerir. Eğitim eksik ise, temeli sağlam olmayan bir bina gibi en ufak bir artçıda yıkılabiliriz. Unutmayalım ki dünyayı değiştirmek istiyorsak kullanacağımız en güçlü silah eğitimdir.
En güçlü silahımızı kaybetmemek ümidiyle…

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.