Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Kocakarı İmanı

Kocakarı İmanı

'Yeni'yi olası bir tehdit unsuru olarak görüp, eldekini koruma güdüsüyle gardımızı alıp savunmaya geçmek; 'eski'yi korumayı ve muhafaza etmeyi seçerek muhafazakar bir tutum sergilemek, benim de sıkça yaptığım birşeydir. Alışılmış ve süregelmiş olan şey, belli ki tasdiklenerek zamanın eleğinden geçmeyi başarmıştır. Eh, bir bildikleri vardır! Dolayısıyla, gelenekselciliğe dayanmış olan sırt, sıvazlanacaktır. Bu, güvenli olan yoldur.

Fakat, ya kuruyla beraber yaşı da yakıyorsak? Olağan şüpheli ve olası tehdit olarak algılanan şey, aslında bilinmesi, görülmesi, öğrenilmesi, uygulanması ya da yaşanması gereken bir şeyse? İt izinden, at izinin ayrılması icap ediyorsa?

*

Bu yazıda, 'yeni' olandan yana saf tutacağım, anlaşılabileceği üzere.

Bir eşyanın, kişinin ya da herhangi bir dünyevi getirinin yenisinden değil, bilginin yeni olanından söz edeceğim. Bilgi derken...

'Bilim insanlarını heyecanlandıran, bilim dünyasında çığır açan yeni bir gelişme' tadındaki haberleri gazetelerde sıkça okurken, aynı minvaldeki benzerî bir haberi dinsel bir mihenk taşına vurup o paralelde algıladığımız zaman, son dinin bundan yaklaşık 1500 yıl önce bildirildiğini ve son kutsal kitabın tamamlandığını söyleriz. Söylemeliyiz de, zaten! Hangi cüretle, 'yeni'den bahsedebiliriz? Eğer böyle bir durumda, varsayılan söz konusu 'bilgi' dinin temel ve değişmeyen kaideleriyle ters düşüyorsa elbette muhafazkarlığı seçip pusatlanmalı ve gardımızı almalıyız. Peki... Peki ya, apaydınlık olan bir sırrın yüzüne tükürüyorsak, bunu yaparken? Olamaz mı? Kuruyu tamam da... Ya, yaş olanı da yakmaya çalışıyorsak?

Elimizin tersiyle itmeli mi? 1500 yıl ki - kuşak özelliklerinin yaklaşık 30 yılda bir değiştiğini düşünürsek- 50 nesil eden bir süredir bu. "İnsan beyni, yaşayışı ve algısı hep aynı mı kalır?" "Hiç mi akıl yürütmemeli?" "Yenice ulaşılmış olan bir bilgiyi asla kabul etmemeli midir?" gibisinden sorular geliyor akla. Kuran-ı Kerim'de 'kullanılması' defaatle buyrulan akla.

Mutlak olan kutsal değerlere tabi kalmak ön koşuluyla yapılan bir beyin jimnastiği ile hasıl olan, atıl kalmış nöronların aktivasyonunda bir beis bulunması şöyle dursun, zaten ve zaten, bizden beklenilen şey de tam olarak bu değil midir, azizim? Tefekkür? Bunun getireceği hayret ve hayranlık... Cenab-ı Hak, bunu buyurmamış mıdır? Saygı kisvesi altında "hikmetinden sual olunmaz" deyip, tembelliği mi seçmeli? Tembellik, evet. Nahoş hatta sert bir kelime ama bunun ismi bu değil midir? Sırtı, alışılmış olana yaslamanın garanticiliği, bir nevi rehavet hatta tembellik barındırmaz mı içinde?

Bana bunları yazdıran ateşleyicinin ne olduğundan, dürüst ve şeffaf bir şekilde bahsetmem gerekirse de... Uzun süredir sessiz bırakılmış ve böylece aklımın dikenli tellerine takılı kalan, can çekişen bir soruyu nihayetinde dile getirip onu ve kendimi huzura kavuşturma cesaretini gösterdim, yakınlarda. Sordum açıkça. Yüce Kitap'ımızdaki zamir kullanımlarının neden farklı olduğunu sordum. 'La ilahe illallah' düsturuna olan bağlılığa gölge düşürmeyecek şekilde, elbette! Bazı ayetlerde kişi zamiri "Ben" iken, neden bazılarında "O" ve bazılarında "Biz" idi? 'Biz'in cevabı kolay ve ezbereydi gerçi...Bu bir azamet sembolüydü. O halde "Ben" de -haşa- azamet neden yoktu? Demek ki konu azamet olamazdı... Hem, Yüce Allah'tan "O" diyerek bahseden, kimdi!? 'Biz' topluluğu kimlerden oluşuyordu? Soramaz mıydım? Birkaç kişiye sordum... Sormaz olaydım! Cevap bulamamakla birlikte, şüphe, açık aramak, kafayı fazla yormak gibi sözlerle karşılaştım ancak... 'Kocakarı imanı'na yapılan övgüyle karşılaştım hatta. Sorgulamayan, sormayan, düşünmeyen ve tefekkür etmeyen bir teslim oluş, tavsiye edildi. Oysa benim sorularımda bir kötü niyet ya da açık arama gayretinin esamesi yoktu...

Sonuç olarak, konu teslimiyetse gözümüz kapalı olarak iman etmeliyiz, doğru. Bununla birlikte, anlamaya çalışmak, O'nun sonsuz bilgi okyanusundan bir damlacık yeni bir bilginin peşine düşmek ve tefekkür sürecine girmek, zaten istenilmiş olan şey değil midir, azizim, sorarım sana?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi