Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Fetih 1453

Fetih 1453

Yönetmenliğini Faruk AKSOY’un yaptığı büyük bir emekle 3 senede tamamlanan ‘Fetih 1453’ filminin gösterime girdi. Sinema salonlarının tıklım tıklım dolduğu, bir haftalık biletlerin de önceden tükendiği bir süreç yaşandı geçtiğimiz hafta. Filme gösterilen ilgi beklenenin üstünde idi. Neden acaba?
İnsanımız âdeta değerlerine susamış bir durumda. Aradan 500 sene geçmesine rağmen şanlı târihine, kutlu mâzisine gencinden yaşlısına herkes sâhip çıkıyor. Yine insanımızın özellikle de gençlerimizin ‘Fetih ve Fâtih’ denince akan suların durduğu, mâzisine hayranlık, sevgi ve takdirle baktığının bir belirtisidir bu filme gösterilen alâka. 500 sene gibi aradan geçen bunca zamâna rağmen sinema salonlarını lebalep dolduran kalabalıklar neye hasret acaba? Devamlı değerlerinden dolayı horlanan, aşağılanan, itelenen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görülen halk şanlı ecdâdıyla hâlâ göğsü kabarıyor. Değerlerine hasrettir onları sinemaya getiren. Bu kadar güzelliği de onlara çok görmemek icap eder.
Bu girişten sonra gelelim film ile ilgili söyleyeceklerimize; İnsanlığın örnek timsâli Peygamber aleyhisselâm’ın İstanbul’u fethi ile ilgili meşhur hadisiyle muhteşem bir giriş yapan film, çağ açıp çağ kapayan Sultan Fatih’in doğumuyla başlayıp İstanbul’un fethine kadar ki olan zaman dilimini anlatıyor. Yaşadığı devrin şartlarına göre bilgi yönüyle en iyi bir şekilde yetişmiş ve tam 6 dil bilen bir donanıma sâhip olan Fatih Sultan Mehmed’in böylesi bir dış donanımın yanı sıra mânevi donanımı da en iyi hocalardan alan bir kumandandır. Filmde onun liderliği, hoşgörüsü, azim ve kararlılığı, hocalarına, as ve üslerine karşı olan derin, saygı ve sevgi ilişkileri işleniyor.
Konunun uzmanları tarafından belirtildiği gibi film şimdiye kadar yapılan ‘Fetih’le ilgili tüm filmlerin üstünde görülüyor. Film sinema teknolojisinin gâyet başarıyla uygulandığı görselliğin ses ve ışık efektlerinin şâhâne bir şekilde göz doldurduğu, mekan ve kostüm tasarımlarının çok iyi seçildiği belirtiliyor. Yine filmin içindeki hücumlar ve müdafaa sahneleri, gemilerin karadan yürütülmesi, topların dökümü gibi birçok hâdisenin muhteşem olması yönüyle ‘Fetih 1453’ Türk sinemasının geldiği noktayı göstermesi açısından hakikaten herkesi müthiş sevindirdi, heyecâna boğdu.
Târih sahasında Prof. Abdulkadir Özcan, Prof. Mustafa Armağan, Beşir Ayvazoğlu gibi uzmanlar filmi beğendiklerini söylediler. Hatta büyük keyifle, heyecanla, sevinçle izlediklerini anlatıyorlar. Ancak bizim de hak verdiğimiz bâzı konulardaki hatâlara vurgu yapıyorlar.
Prof. Özcan filmle ilgili: ‘Fazla mübalağa yok, olabildiğince asla sâdık kalınmış, çok büyük târihi hatâlar bulunmuyor, kesinliği olamayan bilgiler üzerinden kurguyu destekleyecek eklemeler yapılmış ve bu da çok normal’ diyor. Filmdeki en büyük eksikliğin ‘Mehter Marşı’nın hiç kullanılmamış olması olarak görüyor. ‘Mehter mûsikisinin askeri mânevi yönden cesâretlendirdiğini, 1453, 29 Mayıs gecesi âdeta ışık kuşatması oluyor, gümbür gümbür mehter çalmasıyla Bizanslılar korkuya kapılıyorlar’ derken ‘Sahâbe-i Kiram’dan Ebu Eyyüb El-Ensâri’nin mezârının bulunması olayının fetihten sonraki süreçte gerçekleştiğini ama filmde daha önce gibi sunulduğunu’ söylüyor.
Prof. Mustafa Armağan’da: ‘Filmi olumlu ve etkileyici’ bulduğunu diğer târihi filmlerle kıyas edilince ‘fetih 1453’ün daha üstte olduğunu vurguladıktan sonra, o da şu görüşleri beyân ediyor: Filmde Ulubatlı Hasan Sultan Fatih’den daha renkli bir karakter olarak sunulmuş. Yine Ulubatlı’nın aslen bir Müslüman kızı olan ‘Era’yla gayri meşru ilişkilere girmesi ona biçilen ‘islam kahramânı’ tipiyle tamâmen tezat teşkil ettiğini, Fatih’in hocası Akşemseddin’in sanki misâfir oyuncu gibi geç ortaya çıktığını ve şişmanlığıyla tıpkı Nasreddin Hocayı andırdığını, Fatih’in diğer hocaları Molla Gürâni ve Molla Hüsrev’e hiç yer verilmediğini söylerken Beşir Ayvazoğlu’da, Akşemseddin konusunda; ‘Tasavvûfi metinlerde yay gibi ince (yâni filmdeki gibi semiz değil) bakışlarıyla insanın rûhunun derinliklerine nüfuz eden sûfi tavırlı, etkileyici ve canlı bir karakterde Akşemseddin’i göremediğini ifâde ediyor. Yine Mustafa Armağan; ‘Çandarlı Halil Paşa gibi tecrübeli bir sadrâzam hem Fatih hem de diğer vezirler tarafından filmde aşağılanmış bir konumda. O, İstanbul’un fethini riskli görmüş ama bu fethe karşı olduğu anlamını taşımıyor.’ Derken; ‘Bizans komutanı Konstantin’in yarı çıplak vaziyette Bizanslı kadınlarla havuzda uygunsuz ahlak dışı hallerdeki sahneleri filmin bütünü içinde çok sakil kaçtığını’ belirtiyor.
Her ne olursa olsun her târihi filmde eleştirilecek hususlar mutlaka olabilir. Gerçi Prof. Feridun Emecen gibi bir târihçinin danışmanlığında gerçekleştirilmiş olmasına rağmen içinde yaşamadığımız ama hep övündüğümüz târihimize o kadar yabancılaştık ki ne yapsak da târihimizi anlatırken düzgün bir sinema ifâdelendirmesini bulamıyor, târihsel olaylara tümüyle sâdık kalınamıyor, bâzı kurgusal şeyler eklenmek zorunda olabiliyoruz. Tabi târihsel olaylar hiç değiştirilmeyip aynan verilse daha doğru olur.
Öyle veya böyle yapımcının büyük yatırım yaptığı bu filmin başarısı ve getirisi hiç de küçümsenmeyecek derecede. Başta yapımcı Faruk Aksoy’u ve filme tüm emeği geçenleri kutluyoruz. Devamlarının gelmesinde şunları istiyoruz: Fethin asıl mesajının filme konu olmasını Sultan Fatih’in İstanbul’u alma tutkusu asıl mânevi temellere dayanır. Fetih rûhunun verilmesi, ruh ve zihin açılımın sağlanması, asıl fetih olan gönüllerin fethedilmesinin gerçekleştirilmesine bu film basamak olmalı. Çünkü Fatih fetihten 10 yıl sonra aynen Peygamber aleyhisselâm’ın bir savaştan dönerken dediği gibi ‘küçük cihaddan büyük cihada’ faaliyetinin içinde bizzat kendisinin bulunması âlimlere, evliyalara büyük önem vermesi, vakit buldukça medreselerde hocalardan ders dinlemeye koşması onun sâdece maddenin değil mânânın da Fatihi olduğunu açıklıyor. Kısaca Fatih’i Fatih yapan ruh verilmeli seyirciye ve oyuncular da o ruhla oynamalı ki filmin içi de dolsun. Tebrikler. Daha böylesi nice güzel yapımlara…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR