Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Demokratik Diktatörlük

Demokratik Diktatörlük

Demokrasi insanlar için en iyi yönetim şekli olarak tarif ediliyor olsa da, demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan insanlar, demokratik(!) uygulamalar sonucunda, acı dolu hayal kırıklıkları yaşamışlardır.

Demokrasiyi insanların umutlarının kaybolduğu bir dönemde ortaya çıkan ve insan haysiyetine yakıştığını iddia edenlerin pek çoğu, devlet millet meselelerinden haberdar olmaya başladıklarında demokrasinin tökezlediğine, acze düştüğüne, hatta insanlar nezdinde bütünüyle anlamını yitirdiğine dair düşüncelere dalıp giderler.

İnsanların pek çoğunun içini saran bu sıkıntıların sebebinin siyasetçiler olduğu, demokrasinin bu sıkıntıda herhangi bir dahlinin olmadığı düşüncesiyle fikir yürüterek de, bu derdi kendi içlerinde bastırmaya çalışırlar.

Hayal kırıklığına uğrayanların suçu halktan kopuk hale gelen hükümetlere, yolsuzluğa bulaşmış siyasetçilere, yüksek faizlerle ekonominin daralmasına sebep olan paragöz bankacılara, işçi düşmanı şirket patronlarına yıkıp iyimserliğini devam ettirenler, hayal kırıklıklarına rağmen umudunu koruyanlar, demokrasinin yeniden tekrar ayağa kaldırılabileceğini düşünmektedirler.

Diğer taraftan demokratik yönetim döneminde emeğinin karşılığını alamayan memnuniyetsiz kesim, yerine getirilmeyen vaatler ve toplumda yaşanan adaletsizlikler karşısında tüm kızgınlıklarına rağmen, demokrasinin gerçekte ne olduğunu çok da umursamadan, ellerini kollarını sallaya sallaya kendi kendilerine homurdanıp söylenmeye devam ederler.

Sovyetlerin temsil ettiği komünizm yıkılmış, sovyetlerin sömürgelerindeki diktatör yönetimler devrilmiş, Amerika Birleşik Devletlerinin demokrasinin en güçlü devleti ve parlayan yıldızı olarak gösterilmesine rağmen, içerideki çürüme ve bozulma nedeniyle, dünya siyaseti yönünden işlerin berbat hale geldiğini görenler ise, demokrasinin sömürü düzeni olduğunu, yıldızlarının döküldüğünü, insanlar için hayal kırıklığı olduğunu söylemekteler.

Barış ve refahı yayması beklenirken demokrasinin uygulamada insanlık için en iyi tercih olmadığı, liberalizm aracılığıyla piyasaların değil küresel şirketlerin hakim olduğu, ekonomik ve siyasi özgürlüklerin sivil toplumu büyüteceği yerde devlet kurumlarını daha da güçlendirdiği gerçeğinin ortaya çıkmasıyla, temsilî demokrasinin kitaplarda yazıldığı gibi uygulanmadığının da anlaşıldığını ifade etmeye devam etmişlerdir.

Ekonomik durgunluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, göç, küreselleşme, ırksal ve kültürel çeşitlilik nedeniyle demokrasinin viraneye dönmesinin tehlikeli bir popülizme dönüşerek demokratik diktatörlerin dönemini ortaya çıkardığı konusunda seslerini yükselmeye başlamışlardır.

Bunun nedeni demokratik toplumlarda zengin fakir arasındaki mesafenin açılması, ülkenin sorunlarının demokrasiyle çözülememesi, adına demokrasi denen siyasi düzenlerin neredeyse tamamında kurumsal yapının bozulması, toplumsal eşitsizliğin artması, dürüstlük, adalet ve istikrar yerine güvenliği ön plana çıkardığı için, diktatörlerin iş başına gelmesini veya demokratik liderlerin diktatörlere dönüşmesini kolaylaştırmıştır.

Demokrasilerde diktatörlük nasıl oluyor derseniz demokratik(!) sözlerle anlatalım:

Demokratik diktatörlüğün ilk aşaması popülizmdir.

Siyasetçilerin yalan ve mesnetsiz komplo teorileriyle oluşturduğu kafa karışıklığı sonucunda, iş başına gelen siyasetçilerin basın yayın organlarını kontrol altına alması ile başlayan basın özgürlüğünün kısıtlanması, popülizmin ilk basamağı olarak toplumda basın demagoglarını ortaya çıkartır.

Bu aşamada toplumda Irk ve dinsel kimlik, çevre ve yaşam standartları, tercih normları ve aile hayatının geleceği ve cinsel kimlik tartışmalarının ortaya çıkartılarak demokratik hayatta görülen eksikliklerin sümen altı edilmeye çalışıldığı görülür.

Kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan atamalarda liyakat ve uzmanlığa değer verilmeyerek ocak bucak mensuplarının tercih ediliyor olmasıyla atamalarda “biz ve onlar” ifadelerinin yaygınlaşması, toplumda popülizmin ikinci basamağı olarak yaşanır.

Bunlardan dolayı popülizm demokrasiyi nakavt eden yumruk olarak tanımlanır.

Demokrasinin popülizme, popülizmin diktatörlüğü evirilmesinde son basamak ise, kamu kurum ve kuruluşlarının denetiminin parlamento dışında yetkileri olan kuruluşlara bırakılarak, vatandaşlara hiçbir zaman hesap vermemek yoluyla işbaşında kalmaktan başka bir düşüncede olmamak olarak özetlenebilir.

Bu şekilde olan idare ve idarecilere örnek vermek gerekirse en başta ABD ve Çin ile diğer adı demokratik olan az gelişmiş ülkeleri örnek olarak gösterebiliriz.

FARKINDA MIYIZ?

Diktatörlük adı verilen idareler hiçbir zaman kendilerindeki demokrasi dışı idareler olarak kabul etmezler.

Adı demokratik olan bir idarenin diktatörlüğe dönüşmesinde adının başında halk, millet veya belli bir coğrafi bölgenin adının ya da dini değerleri öne çıkartmak adına İslam ibaresinin bulunmasının hiçbir değeri yoktur.

İslam demokrasiye aykırı bir siyasi rejim diyenlerin en çok bu hususa dikkat etmeleri gerekmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi