Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Aramızda Nasıl Bir Bağ Var

Aramızda Nasıl Bir Bağ Var

Bu ülkede yaşayan insanların arasındaki din, tarih, dil, kültür, milliyet, vatan sevgisi olarak tarif edilen millet olmanın temel değerlerinin, her geçen gün daha da zayıfladığı gibi anlayış kabul edilip, şikâyet edilmektedir.

Bu anlamda kimileri kendilerini ve düşüncelerini “Türk olmak, kendini Türk saymak ve kendini Türkiye devletine bağlı hissetmekten ibarettir” şeklinde açıklamakta ve sonuç olarak “Atalarımın Müslüman olmasının, daha öncekilerin de muhtemelen şamanist veya hristiyan olmasından benim açımdan zerrece farkı yok” diyebilmektedirler.

Bu topraklarda Malazgirt’ten öncesinin de olduğunu ve kendilerini Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti iktidarı döneminde ret ve inkâr edilmiş, asimilasyon için sürgüne gönderilmiş bir topluluk olarak gördükleri için, sadece kan veya gen üzerinden tanımlanan birlikteliği ret edip, kendilerine karşı ırkçılık anlamında bir Türkçülük yapıldığını iddia edenler de var.

İslam kardeşliği birilerinin iddia ettiği gibi boş bir fantezi değil, millet olmanın tek bağıdır dediği için, etnik anlamda Müslüman olduğunu kabul ettiği halde, açıktan dinsiz ya da seküler olanları desteklemesine rağmen kendi kimlik, kişilik ve değerlerini dinsel aidiyet üzerinden tanımlamayan, çok ciddi bir nüfus varlığını da görüyoruz.

Bir de İslam Dinini bir milleti oluşturan tek temel bağ kabul ederek, “Malazgirt’ten öncesi bizim için yok hükmündedir” diyenler var elbette.

Hatta milliyetçilik veya diğer adıyla türkçülük diye bir şey de yokken, Osmanlı hanedanını yabancılarla evlendikleri için onları Türk saymayan cehalet ve gaflet içinde olanlar var ki, kendilerine Müslüman ve Türk denilmesini hakaret sayabilecek kadar savrulma içinde olabiliyorlar.

Bu arada yeni bir şey öğrendik.

İstanbul’da bulunan ve adı “Biyolojik Nükleer Araştırma Enstitüsü” olan kurum varmış ve açıklamasına göre kan olarak bu coğrafyada yaşayanların büyük çoğunluğu Türk değilmiş ve bu anlamda Anadolu’da yani Türkiye’de ırkçılık anlamında bir Türkçülük yapılamazmış.

“Bizim memlekette eskiden insanları birbirine bağlayan tek bağ din idi. Anadolu’da Müslümanlar ve gayrimüslimler vardı ve gayrimüslimleri temizledik ve sadece biz bize kaldık, milliyetçilik ve türkçülük TC devletini kuranların yerleştirmeye çalıştığı kültürel bir kavramdır, bu nedenle aramıza nifak sokmak isteyenlere fırsat tanımayalım” diyenlere de mubarek olsun diyoruz.

Bütün bunlara karşılık kendilerini karşı mahalle olarak gören ve İslam’ı bu ülke insanını birbirine bağlayan asgari müşterek saymak şöyle dursun, ülkenin İslamlığını atsan atılmaz, satsan satılmaz bir bela olarak gören bir kesim daha var ki, ırkçılık davası güdenlerin en cahil ve ayak takımı olanlarından bile daha fazla bu ülke insanına zarar vermektedirler.

Bu farklı düşünceleri görüp “farklılıklarımız zenginliğimizdir” demek veya “kim kendini ne nasıl görüyor ve ne sayıyorsa odur” demek mümkün değildir.

Çünkü isteyerek veya istemeyerek insanlar arasında hem de devlet kurumları eliyle, aşılmaz farklılıklar oluşturulmuştur ve bunun düşmanlığa kadar gittiği görülen söylenen sözlerin üstünde yapılacak, bin bir türlü tevil ile bir sürü teori ile örtülmeye çalışılması mümkün değildir.

İttihat terakkiden kemalizme evirilen ve Osmanlının idari ve askeri yapısını çekip çeviren devşirme kadroların anlayışı olarak, tekçi ve türkçü ırkçılığın dik alasını uygulayan anlayış ret edilmedikçe, insanların arasındaki suni bölücülüğün ortadan kaldırılmasının mümkün olmayacağına inanıyoruz.

Birlikte yaşadığımız insanların hiçbirisi biyolojik bir saf kanlık iddiasında değil, bu sebeple günümüzde kan bağını esas alan ırkçılık yerine kültür milliyetçiliği yapılmalıdır diyenlerin de, iyi niyetli oldukları söylenemez.

Anadolu coğrafyası olarak burada doğu ve batısı ile her ırktan insanın yaşadığını, dolayısıyla ırkçılığın burada yapılmasının mümkün olmadığını bir cumhuriyet tezi olarak kabul ettirmeye çalışanların ikiyüzlü olduklarını, bu güne kadarki uygulamaları göstermiştir.

FARKINDA MIYIZ?

Emperyal siyasetin dayatmalarına karşı çıkmanın en temel yolunun, dini ve tarihi ortak bağımız olduğunu kabul ederek, başka ortak temellere dayanmaya çalışan bağların çözüm olamayacağı düşüncesi üzerinden ancak doğru bir sonuç alınabilecektir.

Çünkü bu coğrafyada kimsenin eline su dökemeyeceği bir şekilde ve beyaz Türkler eliyle yapılan kültür ırkçılığının en kallavisi yapılmıştır ve unutulması ya da unutturulması mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi
SON YAZILAR