Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Zarardan kârâ geçmek

Zarardan kârâ geçmek

Ayet ve hadisler ışığında

Bu yazı, bir iş yapmak için çareler arayan insanlara faydası olur düşüncesiyle kaleme alınmıştır. Zihni boş şeylerle meşgul, beyni dumura uğramış, hiçbir şey yapmayan ama en iyisini yiyeyim, en güzelini giyeyim, zamanımı boşlukta geçireyim diye hareket edenlere yazılmamıştır. Zira bizim inançlarımızda,”boş durmak, zaman öldürmek…” gibi kelimeler ile “bir iş yapılıyormuş gibi emek harcamak ama sonunda bir şey elde edememek (kumar oynamak, hırsızlık yapmak) gibi işlere” asla yer yoktur.

Yapılan işin, emek ve zaman harcanan işin sununda birilerine mutlaka faydalı olmalıdır. Yapılan çalışma ile ya birinin emeğiyle, sermayesiyle, bilgi ve tecrübesiyle üretimine faydalı olmalı, onun külfetini azaltmaya yardımcı olmalıdır. Onun için “İnsanların hayırlısı, insanlara (sadece Müslümanlara değil) faydalı olanıdır” buyrulmuştur.

İKİ GÜNÜN DENKLİĞİ

Zarardan kurtularak kârâ geçmenin en güzel yolu işi programlarken her gün daha ileri noktaları gözeterek programın ona göre yapılmasıdır. Bir iş yeri bu esasa göre çalışırsa gün geçtikçe işleri büyür, imalat, iç pazara arz ve ihracat gibi konular gündeme gelerek iş gelişir ve büyür. Tabii bu prensip kalite için, üretim miktarının artırmak için, çalışan eleman sayısını artırmak için, “in put – aut put” olarak ifade edilen üretilen malın girdileriyle çıktıları (satış gelirleri) arasındaki oranın da gün geçtikçe azaltılmasını önermektedir.

Yapılan iş bir ülke idaresiyse yine aynı prensip geçerliliğini koruyacak, ülkenin milli gelirleri, milli politikasının her gün, her hafta ve her ay daha ileriye götürülmesi gerekecektir. Polisiye olayları azaltmak, hapishanelerde ki mahkûm sayılarını azaltmak, trafik kazalarının her yıl daha aza indirilebilmesi için gerekli önlemleri almak işte bu prensibe dikkat etmekle olacaktır.

İçki tüketimini azaltmak bunun yerine halkın birbirleriyle yardımlaşma ve danışmasını sağlayacak Vakıf ve hayır kurumları kurarak bunların çalışmalarını sağlamak da yine aynı prensibin ışığı altında incelenebilecektir.

BİR VAİZİN İKAZI

İktisat Fakültelerinin birinde öğretim görevlisi olarak çalışan bir arkadaşımız anlatmıştı. “Bir Cuma günü. Cuma namazımı eda etmek üzere bir mescide gitmiştim. Her Cuma günleri imamların hutbe okuması nasıl olağansa o gün de genç bir imam hutbeye çıkarak “Hutbe” okumaya başladı. Anlatılanların hepsi hatırımda değil ancak bir hadis-i şerif vardı ki onu duyar duymaz “gözüm faltaşı gibi açıldı” Bir hadis-i şerifin mealini veriyordu ve diyordu ki imam efendi; “İki günü bir birine müsavi (denk) geçen ziyandadır

İmam efendi bu hadisi şerifi söyledi ve geçti. Onun için ve diğer cemaat için fazla önemli bir şey yoktu. Ama benim için çok önemli bir durumla karşı karşıyaydım. Yıllarca bizlere, İktisat fakültelerinde Keynels teorisi, Adam Scmith teorisi, Karl Marks’ın Sosyalist ekonomisi gibi birçok şeyi okutmuşlar ama ekonomi başta olmak üzere bütün sistemlere ve çalışmalara uygulanabilecek yukarıdaki hadis-i şerifi söylememişlerdi. “Vay, anasını… Ben bunu bu güne kadar niçin düşünememiştim” diye hayıflanmaya başladım.

Hadis-i Şerifin manasını düşündükçe, benim bunu daha önce de bildiğimi ancak onun bu günkü kadar bana bu kadar tesir etmediğini söylemeliyim” diye bitirmişti.

HER BAŞARILI ÇALIŞMADA

Bu Hadis-i Şerifle bizlere bildirilen esaslar ki tek hükümdür ki “İki günü müsavi (denk) olan ziyandadır” buyrulmakta ve yapacağınız bütün işlerde ziyanda olmamak için (tabii maddi ve manevi ziyan) bir sonraki gününüzü, bir sonra ki ayınızı, bir sonraki yılınızı hep daha ileri noktalara kaydırmak zorundasınız.

Hadis-i Şerif o kadar keskin ki bizlere başka bir tevil (yorum) yapmaya fırsat vermiyor. Ya plan ve programını her gün daha önde olarak yapar, bunu ciddiyetle uygularsın kâra geçersin ya da ziyanda, zararda, kayıpta olursun.

Bu kayıp sadece ekonomik kaybı olmayıp zaman ve nakit kaybı da oluşturacağından o kayıplardan sen sorumlu olursun. Belki ekonomik kayıp ile nakit kaybı bir şekilde telefi olur (yerine konur) ama ya zaman kaybı? İyi programlanmamış bir işle ortaya çıkan bu zararla zaman kaybını bir daha yerine koymak mümkün müdür?

VAKİT NAKİTTİR

Bizim “Vakit, nakittir” diye bir atasözümüz bulunmaktadır. Bu vaktin yani zamanın ne kadar kıymetli olduğunu ifade etmek için söylenmiştir. Bizim boş işlerde çalışanlara, vakit öldürüyorum veya zaman harcıyorum diyenlere bu vesileyle bir kere daha hatırlat istiyorum.

Evet. Vakit (zaman), nakittir. Hatta vakit (zaman) nakitten (paradan) daha kıymetlidir.

Âlimlerimizin vakit-nakit müzakerelerinde varmış oldukları nihai (son) karar, “Vakit nakitten kıymetlidir” şeklinde olmuştur. Bu tezi savunan âlimlerimiz; “Vakit, nakitten kıymetlidir” dedikten sonra; “Vakit her an su gibi akıp gitmektedir. Vakti verirsin, nakdi (parayı) bulabilirsin ama nakdi verip de vakti asla bulamazsın” demişlerdir.

Bu ölçüleri göz önüne alarak yapacağımız hayatımıza ait bir değerlendirmede göreceğiz ki biz vakti su gibi harcıyor ama bu vakit içerisinde kendimize, ailemize, çevremize, milletimize faydalı bir iş yapamıyoruz.

Bir kişinin vakit kaybı belki toplumda fazla bir kayba sebep olmaz. Ancak toplumun her kesiminde bu vakit kaybını acı acı yaşıyorsak, şu iyi bileceğiz ki biz asla kalkınamayız. Kendileriyle yarışmaya mecbur olduğumuz milletlerin seviyelerine erişemeyiz. Bir müddet sonra onların esir ve kölesi olmaya mecbur kalırız.

Ülke idaresini elinde tutanlar. Eğer bu hadis-i şerifin manasına eremiyorlarsa hükümleri altında bulundurdukları halkı çalıştıramazlar, üretimi artıramazlar, ihracatı geliştiremezler, kalkınmayı sağlayamazlar. Kaldı ki bu çalıştırma işi durağan da olmamalı hadis-i Şerifte bildirilen her gün daha ileri gidilecek bir program uygulanmalıdır.

Askerlikte kullanılan bir sözü hatırlamanın yeridir. Boşta kalan insanların önce kendilerine sonra çevrelerine zararlı olacağını bilen komutanlarımız “Askeri boş tutma. Onu mutlaka bir işle meşgul et. Hiçbir şey yaptıramıyorsanız, biriniz yaptırsın, diğeriniz yıktırsın” derler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi
SON YAZILAR