Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Siyasetin Kutsallaşması

Siyasetin Kutsallaşması

Türkiye siyasetini bir benzetme ile ifade edilmek istenirse en güzel anlatım, “devlerin omuzuna basarak yol alan cüceler” tanımı ile yapılabilir.

Ya da kör ve topal bir kimsenin olimpiyat şampiyonu atletin sırtında yükselerek şampiyonluk madalyasını boynuna takması ile tarif edilebilir.

Siyasetin kutsallaşması derken kastımız, seküler bir kavram olan siyasetin dini bir kavram olan kutsallaşmayı kullanıyor olması değildir.

Siyasetin kutsallaşmasından kastımız bizatihi siyasetçinin kendisinin ve kullandığı argümanların kutsal metinlermiş gibi kabul edilerek karşı çıkanların ötekileştirilmesi, hata kabul edilen siyasi din sınırları dışına çıkarılıyor olmasıdır.

Siyaset kutsallaştırılmaya başlayınca, çoğunlukla dinin siyaseti ve siyasetçiyi kullandığı iddia edilmesine rağmen aslında, siyasetçinin siyasette hâkimiyet kurmak veya hâkimiyetini genişletmek amacıyla dini ve dini değerler ile kendisini özdeşleştiriyor olmasıdır.

Siyasetin ve siyasetçinin dini kullanmasının modern zamanların âdeti olduğu, dinin seküler hale getirilmesi veya seküler düşüncenin dinleştirilmesi olayının geçmiş zamanlarda olmadığını iddia edenler yanılmaktadırlar.

Belki eski zamanlarda olmayıp modern zamanlarda ortaya çıkan durum, siyasette dinin kurumsal mevkiinin yer değiştirmesi veya başka bir deyişle yok edilemeyen kutsala farklı bir boyut kazandırılması olayıdır.

Modern zamanlarda siyaset akıl, aydınlanma, bilim, ilerleme, devlet, vatan, millet, kamusal alan, insan ve doğal yaşam gibi farklı biçimlerde kutsallaştırılmış ifadelerle din haline dönüştürülmüş, ilahi din ise “Akıl Dini” haline dönüştürülerek sekülerleştirilmiştir

Sekülerleşen dini inançta yaşanan değişimler ile de, aklın yerine seküler bilim monte edilerek, sömürgeci kapitalist batılı devletler eliyle dinin sekülerleştirilmesi tamamlanarak pozitivizme dayanan yeni bir siyasi din oluşturulmuştur.

Din ve siyasetin arasındaki ilişkiyi hangi zaman diliminde başlatırsanız başlatın, siyasetin kutsallaşması ile dinin siyasallaşmasını birbirine karıştırmamak gerekir.

Siyasetin kutsallaşması asla kutsalın modernleştirilmesi değil iken, modernlik vurgusuyla yapılan dinin sekülerleştirilmesi aynı zamanda modernin kutsallaştırılmasıdır.

Çünkü siyasetin kutsallaştırılması ancak devlet eliyle kültürün sekülerleştirilmesi sayesinde ilahi dinlerden bağımsızlaştırıldığı zaman gerçekleşmekte ve sonuçta siyasetin kendisi kutsallık kazanarak bir din şekline dönüşmektedir.

Bu anlamda siyasi dinler, var olan geleneksel dinleri yok etmeye veya bunu beceremezlerse devlet zoruyla dayattıkları kuralları dini inanç sistemleri içine katarak dinlerin etkisini azaltmaya çalışmışlardır.

Tarihe baktığımızda eski dönemlerde Firavun veya Nemrut olarak adlandırılan idarecilerin totaliter rejimlerinin siyasi din olarak tanımlandığı gibi, Nazi Almanya’sı, Bolşevik Rusya ve Faşist İtalya’nın yönetimleri de 20. Yüzyıldaki siyasi dinler olarak ifade edilebilir.

Biz başkalarını siyasi din oluşturmakla suçlarken 21. Yüzyılın Demokratik batılı rejimlerin siyasetçileri de cumhuriyetin ilk dönemlerdeki tek parti uygulamaları olan Kemalist Türkiye düşüncesinin de siyasetin sivil din olarak kutsallaştırılmasına örnek göstermektedirler.

Bunda, iki dünya savaşı arasındaki tek parti iktidarının her seviyedeki mensupları tarafından Türkiye’de uygulanan resmi kemalizm ideoloji sinin defalarca bir din olarak tanımlanması ve kendilerinin bu siyasi dinin bir mümini oldukları açıklamaları sebep olmuştur.

FARKINDA MIYIZ?

İlahi dinlerin gayesi insanı doğru yola iletmek olmasına rağmen, siyasal dinlerin çabası, toplumda yeni bir insan tipi oluşturmaya dönüktür.

Geleneksel din anlayışının siyaseti etkilemesinin önüne geçmek isteyen siyasiler oluşturdukları insan üretimi siyasi dinlerin insanlara özellikle de gençlere dönük olduğunu ve geleneksel olarak ifade edilen ilahî dinlerin dolduramadığı alanların dolduracağını söylemiş olsalar da toplumun ilahi din ile olan ilişkisini engelleyememişlerdir.

Çünkü toplumda ilahi dinlerin kaynaklık ettiği toplumsal ahlakın yerine idarenin başındaki şahıs değiştikçe değişmek zorunda olan insan eliyle üretilen siyasi dinin ahlakının mukaddes bir şey olduğunun benimsetilmesi ve toplumsal ahlak olarak uygulanması mümkün olmamıştır.

Türkiye’de de benzer şekilde rejim tarafından yeni bir insan tipi oluşturmaya dönük çabalar olarak uygulanan Kemalizm, siyasetin kutsallaştırılmasının Türkiye’ye özgü bir formu olarak Komünist Rusya, Faşist İtalya ve Nazi Almanya’sından daha sert bir çizgide uygulanmış olmasına rağmen siyasetin kutsallaştırılması dini sekülerleştirememiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi