Seyit Karaca: Bir Yılın Ardından!

Seyit Karaca: Bir Yılın Ardından!

Siyasi Partilerin Konya'daki il başkanları; siyasi görüşlerini, fikirlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini Merhaba Gazetesi “Siyasetin Nabzı” sayfaları için kaleme aldı.

DEVA Partisi Konya İl Başkanı Seyit Karaca

Bir Yılın Ardından!

 

İlk Kurucu İl Başkanı olarak görevlendirilmemizin üzerinden tam bir yıl geçti. Kısa da olsa bir muhasebe yapmak yerinde olur. Deva hareketinin 11 Mart’ta vatandaşımıza yapılan sunumunda Sn. Genel Başkanımız “neden Deva hareketi yola çıktı” sorusunu programımızdan verdiği örneklerle net bir şekilde ifade etmişti. Demokrasi vurgusu, hak ve özgürlükler, adalet, liyakat, çoğulculuk, şeffaf ve ortak akla dayalı kamu yönetimi dikkat çekilen ilk hususlardı. Hemen arkasından ekonomi ile ilgili hususlara vurgu yapılıyordu. Bugün ülkemizin ilk sıradaki sorunu ekonomi ve buna bağlı işsizlik, hayat pahalılığı gibi sorunlar olsa da bu sonucu doğuran ana sebep ilk dört-beş maddede zikredilen hususların oluşturduğu “güvensizlik” ortamıydı.

 

Bir yılda teşkilat olarak bizim için ne değişti, ülkemiz açısından neler değişti bunlara kısaca değinelim. İl olarak 27 Kasım’da kongremizi yapacak şekilde 11 ilçe kongremizi tamamlayıp 29 Aralık 2020’de büyük kongrenin yapılmasına imkân veren ve o tarihten altı ay sonra yapılacak ilk seçime girmek ile ilgili üzerimize düşen adımı attık. Teşkilatlanma çalışmalarımız 31 ilçemiz için devam ediyor. Yanı sıra il ve ilçe teşkilatlarımızla beraber yerel ve ülke geneli sorunlarla ilgili vatandaşımız nezdinde bilgilendirme ve bilgi alıp gereğini yapma hususunda çalışmalarımız sürüyor.

 

Ülke genelindeki tabloyu kısaca değerlendirmek gerekirse; partiyi kurma gerekçelerimiz olarak zikrettiğimiz ilk beş madde ile ilgili hususlarda problemler daha da derinleşti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin doğal sonucu olan tek elden yönetim, yasama, yürütme ve yargının, olması gereken bağımsız ve birbirlerini denetleyen ve yanlışı önlemeyi amaçlayan yapılarına gölge düşürdü ve bu husustaki endişe ve problemler artarak devam ediyor. “Her şey bana bağlı ve istediğimi alır, istediğimi atarım” anlayışı, geliştirilmiş mevcut hukuka göre doğru olsa da fiilen ülkemiz üzerinde ciddi yaralar açmaktadır. En somut örneği iki hafta sonu kararnamesine atılan imzanın iki günde değişen ve artan faiz, kur, risk primi artışlarıyla ülkemize maliyeti 500 milyar TL’nin üzerinde olmuştur. Bu rakam salgın döneminde küçük esnaf ve sanayicilerimize yapılan nakit hibe desteğinin 100 katıdır. Bunun sorumlusu da kendisinin de beyan ettiği gibi elbette imzayı atandır. Ekonomi başta olmak üzere tüm alanlarda kötü yönetime dair örnekleri sağlıklı bir şekilde ilk defa ortaya koyan parti DEVA Partisi olmuştur. Sadece yerel seçimlerde siyaset malzemesi yapmak adına “ekonomide işler iyi gidiyor algısı oluşturmak” amacıyla kur dengesini belli bir noktada tutmak adına 130 milyar dolarlık döviz rezervimizin nasıl eritildiğini ilk vurgulayan lider Genel Başkanımızdır. Şeffaf olmayan ve ekonomi yönetiminde sadece istisna olması gereken yollarla satılarak tüketilen rezervler döviz kuru stabilitesini sağlayamadığı gibi kur, faiz, enflasyon üçlüsünün tümünde yükselme ve ekonomide kaos ortamı doğuracak bir sonuca getirmiştir ülkeyi.

 

Salgın döneminde önceden geliştirilen fiziki kapasitenin katkısıyla, yoğunluğun arttığı kısa dönemler haricinde hastane hizmetlerinde ciddi bir aksama görülmezken aşılama ve yerli aşı geliştirilmesi hususlarında sıkıntılar yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Bu zamana kadar aşılamada toplumsal bağışıklama oranlarına üstelik yerli aşı ile ulaşacağımız öngörülmüş ve deklare edilmişken hatırlatma dozuna yerli aşının yetişeceği halâ şüphelidir.

 

Bunların dışında belki de en önemli husus, son dönemde ülke dışına çıkan bir vatandaşımızın yayınladığı videolar ile ülke gündemine oturan siyaset kirliliğidir. İddiaları “o bir suç örgütü lideri, söylediklerine itibar edilmez” sözleriyle geçiştirmeye çalışırsak “o zaman niye bu insana mitingler yaptırdınız ve mevcut yönetim sistemine geçilmesi öncesi destek istediniz? O zamandan bu zamana ne değişti?” sorularını sormak ta bu ülke insanı her vatandaşımız gibi bizlerin de hakkıdır. Gün geçmiyor ki iddialara yenileri eklenmesin ve sistem içerisinde önemli görevler ifa etmiş veya etmekte olan aktörlere dair yeni iddialar ortaya atılmasın. Yirmi yıl önce siyaset, basın, mafya üçlemesi neticesi ortaya çıkan yolsuzluklarla mücadele için yola çıkan ve teşkilatlanmasını bile tamamlamadan girdiği seçimlerde vatandaşımızdan ciddi bir teveccüh gören ve tek başına iktidar olan bir partinin şimdi geldiğimiz noktada benzer iddialar ile anılıyor olması ülkemiz adına üzücüdür. İnsanımız bu şekilde bir kötü yönetimi hak etmemektedir. Umarız “devlet aklı ve refleksi” hızla devreye girer ve iddialar yönetimden bağımsız ve şeffaf bir şekilde soruşturulup gerçek ortaya çıkartılır. Bunlar yapılmazsa da mevcut sorunlar gittikçe derinleşecek, ülkemiz için içeride ve dışarıda gelişen güvensizlik ortamının doğurduğu belirsizlik sıkıntıları daha da artıracaktır. Bu anlatılanları da dinleyince DEVA Partisinin kuruluşunun gerekçeleri bir kat daha pekişmiştir.

 

Tarım, kuraklığın da etkisiyle bu yıl büyük yaralar almıştır. Üretim politikaları, destekler, ihracat veya ithalat sıkıntıları, girdi maliyetleri artışları gibi birçok husustaki sıkıntı, kuraklık sonucu hasat edilemeyen arazilerin de eklenmesiyle had safhaya ulaşmıştır. Su temini ve sulama konusunda atılmayan adımlar özellikle bölgemiz çiftçisini fazlaca mağdur etmiştir. Olmayan ürüne yüksek alım fiyatı açıklama popülizmi “arz azlığı, talep fazlalığı yüzünden” havada kalmıştır. Şu anda oluşan fiyat bu fiyatların zaten çok üzerindedir. Bir yanlış başka yanlışla düzeltilmeye çalışılarak “ithalat” sopasıyla tarım sektörü terbiye(!) edilmeye çalışılmaktadır. Yüksek bedelle ithalat yapmak yerine aynı bedelle kendi üreticisinden alarak onu destekleme yerine ithalat yapmak yanlış üzerine yanlıştır.

 

DEVA Partisi olarak ilk eylem planımızı da tarım konusunda açıkladık. Çiftçimizin bankası olarak bilinen Ziraat Bankası’nın yeniden asli görevlerine döndürülüp kaynak artarsa diğer alanları fonlamasından tutun da mazotun ÖTV’sinin çiftçiye iadesi, sulama elektriğine daha ucuz tarife uygulanması, net %50 gübre desteği, çiftçinin traktörüne, tarlasına haciz konulmaması, çiftçinin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinerek 2 yıl sonra taksitlerinin başlatılacak şekilde ertelenmesi gibi başlıklar dışında hayvancılığın, et ve süt üreticilerinin sorunları konusundaki 90 ve 365 günlük eylem planımızı kamuoyuna sunduk. Diğer alanlardaki açıklamalarımız da gelmeye devam edecek.

 

Son yerel seçimler göstermiştir ki; ülke genelinde iktidarın güvenilirliği azalmış, büyük şehirlerde iktidar kanadı önemli kayıplara uğramıştır. Kaynak sıkıntısı nedeniyle ülke genelinde vatandaşın refahını artıracak yatırımlara imkan bulamayınca “gönül belediyeciliği” sloganı geliştirdiklerini de dikkate alırsak diğer şehirlerde de kayıp olacağı aşikardır. Ayrıca Sn.Cumhurbaşkanımız tarafından çokça dile getirilen bir cümle vardır, “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” diye… Bu zamana kadar girdiği seçimlerde Cumhurbaşkanını haklı çıkaran halkımız önümüzdeki ilk seçimde yine kendisini haklı çıkaracaktır.

 

Son söz olarak; DEVA Partisi olarak ülkemiz için, Konya İl Teşkilatı olarak ilimiz için ülkenin gerçeklerine uygun politika geliştirmek adına elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle tüm hemşehrilerimize saygılarımı sunuyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.