İklim Kanunu Üzerine
İklim kanunu TBMM de görüşülmekte iken iktidar partisi tarafından üzerinde değişiklikler ve geliştirmeler yapılacağı ifadesiyle geri çekildi.
Tekrar meclise gelir mi veya hangi değişikliklerle gelir şu an bilmiyoruz. Kanuna karşı olanlar hiçbir sebeple geri adam atmamalıdırlar.
Eğer tekrar gelir ve kabul edilirse uygulamayı gördükten sonra insanların çoğunluğu biz bu kanunda böyle maddeler olduğunu bilmiyorduk diyeceklerdir.
Veya kanundaki maddelerin uygulaması sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülmekte iken kanunun gerekçesine bakıp akla hayale gelmeyen konularla karşılaşılabileceği konusunda uyarı yapanların doğru söylemediklerini düşünüyorduk diyebileceklerdir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bu kanuna iklim adını vermek doğru değildir. Olsa olsa bu bir ticaret kanunudur.
Kanunun çevreye, iklime hiçbir katkısı olmayacağı gibi, doğal çevreye olan duyarlılığı ticarileştirdiği için büyük zararlar verecektir.
Kısacası İklim Kanunu'nun, küresel bir planlamanın, organizasyonun parçası olduğuna ilişkin farklı eleştiriler dikkate almayanlar yanıldıklarını anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacaktır.
Bu yanılmanın nedeni kanun teklifi ile ilgili söylenen yanıltıcı ifadelerdir.
Öncelikle sıfır karbon diye bir kavram yoktur ve mümkün değildir. Çünkü “SIFIR KARBON, SIFIR İNSAN DEMEKTİR.”
Sıfır karbon eşittir sıfır üretim, sıfır ticaret ve sıfır sanayi demektir.
Bu gerçeği gizlemek yolunu tutan küresel çete tüm dünyaya karbon üzerinden bir şarlatanlık dayatıyor.
Bu küresel siyonist karbon çetesinin amacı gelişmiş ülkelerin sanayisini sınırlamak, gelişmekte olan ülkelerin sanayisini ise yok etmektir. Çünkü sanayisi yok olan ülke gelişemez, üretemez., vatandaşını doyuramaz ve sonunda yok olmaya mahkumdur.
Sıfır emisyon şarlatanlığını kabul eden her devlet küresel köleliği kabul etmiş, kendilerini tanrı zanneden veya tanrı yerine koyan sapıklardan oluşan küresel siyonist çetenin insanlığı yok edilecek böcek olarak görmesine hizmet ediyor olacaktır.
5 Yıl önce dünyada olduğu gibi ülkemizde de sahte corona bahanesiyle sahte salgını planlayan ve dayatanlarla iklim kanununu dayatanlar aynı şeytani güçlerdir.
5 yıl önce isteklerini tam olarak gerçekleştiremeyen siyonist çete bu defa iklim adı verdikleri kanunla yine insanları sokağa çıkamaz, camiye cumaya, hacca, umreye gidemez, bir şehirden başka bir şehre seyahat edemez, özgürlüğü kısıtlanarak dayatılan aşılarla sağlığı bozulan insanlar haline dönüştürmek istemektedirler.
İklim kanununun milletimize neye mal olacağını şimdiden bir kez daha hatırlatmış olalım.
Tıpkı sahte salgında olduğu gibi iklim kanunuyla da dünyadaki insan nüfusunun azaltılması hedeflenmekte, kanunun uygulamaya başladığında kaybedilecek özgürlüklere ilave olarak engellenecek veya elimizden alınacak tarım, hayvancılık ve sanayi üretimleri azaltılacak veya tamamen durdurulacaktır.
Sıfır karbon nedeniyle maddi varlıklarını kaybedecek olan insanlar yeterli gıdayı temin edemeyecekleri için kitlesel açlık söz konusu olacak, insanların sağlığı bozulacak ve karbon sertifikalarının yüksekliği nedeniyle de tedavileri de yapılmayacaktır.
İklim kanunun teklif eden milletvekilleri ile kanunu savunan bilgisizlere bir kez daha soralım:
Sahte corona salgınındaki gibi yine neyin karşılığı olarak veya neden biz pilot ülke seçildik?
Çünkü dünyayı Çin’den sonra en fazla kirleten ikinci ama kişi başına düşen oranla birinci ülke olan ABD Paris İklim Sözleşmesi’nden çekilirken, Çin ile Hindistan ve Avrupa ülkelerinin esamisi bile okunmazken Türkiye neden alelacele kanunu kabul etme yolunu seçmiştir.
İklim kanunu ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri hiçbir zaman gelişmiş ülke olamayacak, karbon ticaretinin tepesinde yer alan gelişmiş ülkelerin pazarı olarak kalmaya devam edeceklerdir.
Bu nedenle ülke ve millet olarak çevreyi, havayı, iklimi, dünyayı korumak için küresel şeytani güçlerin bu türden dayatmalarına karşı çıkarak, medeniyet değerlerimize yeniden dönüp inancımızın gereğini yaparak dünyayı her açıdan tehdit eden bu sistemin kurulmasına izin vermememiz gerekmektedir.
FARKINDA MIYIZ?
İklim kanununu dayatanlar bu davranışlarıyla aslında insanlığa “dünyayı biz kirlettik, bedelini de size ödeteceğiz” demektedirler.
İklim Kanunu bir tuzaktır. Tuzağın özünde ise, küresel ağababaların düzenlerinin bozulmasını istememeleri yatmaktadır.
Dünyada ülkeler arası ticaret savaşlarının son sürat devam ettiği bu zamanda her ülkede olduğu gibi milletimiz de ticaret, tarım ve sanayisi ile geleceğini korumak için aklıselimle harekete geçip bu dayatmalara karşı gereken cevabı vermelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.