İftiraya Uğrayanların Yalnızlığı

Toplumumuzda, doğrudan iftira atmaktan ziyade, insanların zanlarını hakikat gibi görüp dillendirmesi daha yaygındır. Nedense bazı insanlar, ellerindeki gözlem ve duyumları birleştirerek olayların nasıl olduğunu, ara boşlukları doldurarak kesin bir dille ifade ederler. Oysa bir konuda hüküm vermek, o konuda etraflıca bilgi sahibi olmayı, kesin delillere ulaşmayı, olaya tam anlamıyla vakıf olmayı gerektirir. Böyle bir durumda bile akıllı insanlar hüküm vermekten kaçınır; çünkü hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. İnsanın gözü bile bazen kendini yanıltabilir.

Sokrates, “Akıllı insanlar herkesten ve her şeyden öğrenirler. Sıradan insanlar sadece kendi tecrübelerinden ders çıkarırlar. Cahiller ise her şeyi bilirler.” demiş ve eklemiş: “Cahil insan kendine bile düşmanken başkasına dost olması nasıl beklenebilir?”

İnsanın kendisini ilgilendirmeyen şeyleri dillendirmesi, hiçbir menfaati yokken durduk yere vebal altına girmesi, kendine yapacağı en büyük düşmanlıktır. Akıllı insan böyle bir vebale girmekten korkar; ancak cahil ve ahmak insanlar, her konuyu biliyormuş gibi konuşmaktan çekinmezler. Bunların çoğu okumuş, zeki, kendilerince başarılı ve kültürlü insanlardır; ama bu bilgiçliklerinin altında derin bir cehalet ve yüksek bir ego yatmaktadır. Aslında tam manasıyla cahildirler; bu yüzden her şeyi bildiklerini düşünürler.

Ahmet Hamdi Tanpınar ne güzel söylemiş: “Âlim bazı şeyleri bilir, cahil her şeyi.”

Albert Einstein ise ironisini yapmış: “Cahillik ne güzel şey, her şeyi biliyorsun.”

Toplumda cahil insan sanıldığından çok daha fazladır.

Bunların suizanlarını yaymaya çalışan hazır bir grup her zaman bulunur. İnsan, yalnızca kendinin kötü olmadığını değil, toplumda iyi bilinen insanların da çok kötü şeyler yaptığına inanmak ister. Böylelikle bilinçaltında, herkesin kötü olduğu bir dünyada kendisinin bile iyi sayılabileceğine kendini inandırmak ister. Ne kadar çok insana bu kötülükleri anlatırsa ruhunun hafifleyeceğine inanır ve kendine bir mazeret bulur. Bu yüzden canhıraş bir şekilde, zevkle, ballandıra ballandıra anlatır.

Sadi Şirazi şöyle demiştir:

“Elâlemin kötülüğünden bahsettiğin zaman, sözün doğru olsa bile özün kötü sayılır.”

İyi insanlar kötü şeylerden konuşmaktan rahatsız olurlar; çünkü kötülüğün ağır bir kokusu, ruhu daraltan bir baskısı vardır.

Bu kötü insanların ellerindeki suizanlar, bir iftira kampanyasına hızla dönüşebilir.

Bir tanıdığım vardı; kendisi piyasanın en iyi iş yapan mühendislerinden biriydi. Afrika'ya gidip geldikten sonra kendini yardım işlerine adadı. Kısa sürede etrafındaki kişilerle bir yardım derneği kurdular. Dernek faaliyetleri büyüdükçe onun işleri bozulmaya başladı. En yakınındaki dernek arkadaşları bile ona iş vermez oldu. “Sen işi geciktirirsin; tam iş zamanı ya Afrika’da olursun ya Balkanlarda.” dediler. Çünkü herkes, işinin bir gün gecikme ihtimaline bile tahammül edemiyordu.

Sonunda işleri bozuldu, aldığı borçları ödeyemez hale geldi. Bu borçları ileri sürerek Konya'nın büyük hocaları bile, “İşte şimdiki sahtekârlıklar böyle yardım derneği adı altında yapılıyor.” dediler. Bazıları, borç aldığı kişilere giderek “Bu parayı asla ödemez, alacağınıza karşılık şunu alırsınız.” diyerek kol işareti yaptı. Bazıları ise “Bu sahtekâr.” diyerek hakkındaki tüm dedikoduları bir araya toparlayıp bir yazı hâline getirdi ve ilgili ilgisiz herkese mail attı.

Hz. Ali şöyle demiştir:

“Kötü insan hiç kimseye iyi niyet beslemez; çünkü o, herkesi kendisi gibi görür.”

Sonunda bu kardeşimiz evinden dışarı çıkamaz, kimsenin yüzüne bakamaz hale geldi. Yaşama zevkini bile kaybetti. Shakespeare’in dediği gibi:

“İftira, erdemi bile sarartıp soldurur.”

Yine Hz. Ali şöyle demiştir:

“Dürüst insana iftira atmak gökten ağırdır; sabretmek ise zehirden daha acıdır.”

Bir keresinde bana şöyle demişti:

“Afrika'nın açlıktan ölmekte olan yetimlerine yardım etmek için bütün malımı, işimi, hatta canımı kaybetmeyi göze almıştım; ama şerefimi kaybedip iki paralık olacağımı hiç tahmin etmemiştim.”

İmam Ali hükmünü vermiş:

“İyilik yapandan şüphelenmek, haksızlıkların en çirkini ve günahların en büyüğüdür.”

Toplumda böyle ağır iftiralara uğrayıp şerefi iki paralık olmuş, yola sokağa çıkamaz hale gelen veya hapse atılmış çok sayıda insan vardır. Kimi namuslu masum kadına zina, kimi şerefli insana dolandırıcılık, kimi dürüst insana hırsızlık isnat edilmiştir.

Bunlar, düşmanlıktan, kıskançlıktan, çekememezlikten kaynaklanabilir; fakat etkisi her şerefli insanda aynıdır. Onların ruhunda onulmaz bir yara bırakır.

Bu insanların yalnızlığı; acı dolu, kabaran bir öfke ile başlayıp sonu ağlamakla biten, ciğerleri yakan, burunları sızlatan derin bir yalnızlıktır.

Tamer Kalender.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tamer Kalender Arşivi

Asil İnsanların Yalnızlığı

21 Kasım 2025 Cuma 12:28

Yetimlerin Yalnızlığı

04 Kasım 2025 Salı 16:29

Yalnızlık

17 Ekim 2025 Cuma 14:20

Merhaba girizgah

02 Ekim 2025 Perşembe 12:46