Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Gizli B/Ağlar

İnsan bu meçhul, gerçekten anlamak güç, bilhassa özünü…

Tabiatımızda ne coğrafyalar(!) sıra dağlar, denizler, uçurumlar, gayyalar barındırıyoruz. Fırtınalar, gelgitler, hayat dilindeki sürçülisanlar, tökezlemeler, arızalar.

Vaktiyle yaşadıklarımdan bir beldeye, aslında kader yazısına öfke, gayz dolmuş, neredeyse yüzünü bir daha görmemek üzere yemin etmiştim.

Fakat tuhaftır, bir seneden sonra devasa bir özlemle oraya çekildiğimi, kabarmış duygularımı görüp şaşkına dönmüştüm. Vardığımda da âdeta şahane duygularla mesttim. Her varlık bir ikramdı alkışlamaydı, tanıdıktı, kalpteydi. İnsan kaç hali taşırdı?

Mazim, sevdiklerim ve daha nice şey oradaydı. İnkâr, o dönemdeki çocuğu genci, sanki manevî kısmî bir mirası ret gibiydi.

Üstü örtülse, kahramanlarınız perdenin ardına çekilse hadise yığınlarının baskısı altında kalsa, dünyevi karmaşıklıktan, dağdağadan silikleşse bile; ansızın size sesleniyor; geçmişin izleri başını, içinde sakladıklarını, uçlarını gösteriyordu.

Çünkü sürprizli yolunuzun bir parçasıydı, kişiliğinize fıtratınıza tesir etmişti. Sizdendi.

***

Bazen çeşitli sebeplerle yaşadığı yeri şiddetle, türlü sürüklenişlerle hatta ömrünün sonbaharında terk edenlere şahit kalıyoruz.

Fakat özene bezene süslenmiş hayallerle, umduklarını bulamadıklarını, çıplak gerçeklerle (gençlik) rüyalarının çeliştiğini, çeşitli kırıklıklar pişmanlıklar yaşadıklarına tanık oluyoruz. Velev ki geri dönmeyi tekrar istesinler bundan böyle zordu.

Alışmadıkları, teferruat gibi ele alınsa dahi pek çok şeyi tekrar düzenlemeleri kurmaları, taze başlangıçlar yapmaları gereken bir mahalde; “yerleşmeleri” zannedildiği kadar cazip değildi. Benimsemek için ayrı bir temrin çalışma ve enerji lazımdı.

Kolay değiştirilemeyecek mizaç, olaylar, b(ilgiler) yapı, unsurlar vardı. Ve herhangi bir şeyin “çapı” mevcudiyeti sizin anlık gelir geçer hükümlerinize eylemlerinize, ikide bir takıp çıkardığınız göz(lük)lerinize, işitme cihazlarınıza bağlı değildi.

Heyecanlar, hevesler kayardı. Sürprizli, ezber bozan, sarsıntılı bir hayat size b/akardı.

Üzerinize türlü baskılar, yükler, mevcut durumun şartların yönlendirmesi biner, aklı ve yüreği perişan ederdi.

Bal yapmak şöyle dursun; örümcek olup, ağlara takılırdınız, zayıf evler yapardınız.

***

Konya da hem içerden hem dışarıdan, zaman zaman olumsuz bir algıyla öne çıkan bir şehir. Kötüleniyor, karalanıyor, aleyhte çok şey söyleniyor. Hemen belirtmeliyim peşin yargılar da rol oynuyor. İyiniyetli, lüzumlu olan ve muhasebe icap ettiren yapıcı eleştirilerden bahsetmiyorum.

Bu yazı, Güfte Edebiyat Dergisinden Bayram S. Taşkın Bey’in yaptığı bir söyleşi sorusundan ortaya çıktı. Suale cevabımsa şuydu:

Bayram Taşkın: Konya çok kıymetli, çok güzel, tarihi ve kültürel açıdan zengin bir şehrimiz elbette, ama günümüzde sanatın diğer dallarının olduğu gibi edebiyatın da merkezi İstanbul, malumunuz üzere. İstanbul dışındaki her yer bir nevi edebiyatın taşrası. Edebiyatın taşralarından birinde, Konya’da, sanat icra etmenin olumlu ve olumsuz yanları neler?

Hüzeyme Yeşim Koçak: Söylediklerinize katılıyorum. İletişim, anlaşılmak, tanınmak gibi çeşitli kaygılar rahatsızlık vermiştir bazı kere.

Fakat meseleyi şöyle de ele almak istiyorum. Arzın merkezinde de yaşasak, sorunlar, sınavlar hayatımızın bir parçası. Her yerin kendine göre güçlükleri, fert üzerine çeşitli tazyiki mevcut.

İstanbul’un taşı toprağı altın da olsa, hiç toprak altında kalanlar, ezilenler, sesini duyuramayanlar neden aklımıza gelmez. Tıpkı başka mekânlarda yaşayanlar gibi.

Bundan başka sevdalarımızı, elem ve sevinçlerimizi, hülyalarımızı abartmayı severiz. Hayallerimizin hedeflerimizin İstanbul’u hepten emellerimizi, düşlerimizi gerçekleştirecek midir, bizi neler bekliyor. Her yüksek zekâ, her cevher yerini, itibarı, hak ettiği kıymeti bulmuş mudur?

Herkesin bir nasibi, kaderi olması bir tarafa, meçhul bir gelecek için mübalağalı varsayımlarda bulunamam. Hangi İstanbul, hangi Konya sualleri aklıma geliyor bir yandan. Her kişinin ki herhalde farklıdır.

Şehrin bize katkısı; biraz da bizim bakış açımız, değerlendirmemiz, ufkumuz, şahsiyetimizle alakalıdır. Ben, orada yahut burada istikamet üzere yürümeyi seçiyor ve gaye ediniyorum.

Hemen belirteyim, Konya’da her kesimden kıymetli insanlarla tanıştım, belli derecelerde kaynaştım. Bir nebze piştim. Taşının toprağının üstümde izi, hakkı var.

Yeni romanım Rüyada, Konyalı bir bilgeyi ve çevresini anlatır bir misal getirirsem. Başka bir yerde kısmetim, payım, havam(!) ne olacaktır bilemem, “ille de şudur” diye kesin kat’i bir hat çizemem.

Hâsılı, Tanrının da Konya’nın da bahşettiklerine, nimetlerine saygısızlık etmek istemem. Yine, pek çok bakımdan şanslı olduğum kanaatimi eklemeliyim.” (Güfte Edebiyat Dergisi, Eylül-Ekim 2025, Sayı: 26)

Konuya değinmemin sebebi büyük şehirlerin imkânları; göreceli merkez taşra ayırımı değildi.

İlaveten düşlediğimiz, gitme şansını elde ettiğimiz masal beldelerinde verili şartlara ne kadar uyacağız yahut ne kadarını nasıl değerlendireceğiz, karar verme seçme yetkisi sadece bizde mi, cüzi irade yeterli mi, ayrıca “milletin efendisi” kırsal kesimde yaşayanları daima sağa sola mı postalayacağız(!) nereye konduracağız bunlar ayrı derin konular.

***

Doğduğum, bir vakit yaşadığım yerler Tunçbilek ile Tavşanlı’yı seviyorum; köymüş kasabaymış, bugünlere gelmemde ne kadar payı var bilmiyorum aldırmıyorum.

Konya’yla, her geçen gün kendisini gösteren sırlı bağlarım mevcut, belki g(örme) biçimleri...

Gelişmemdeki hissesini az çok tahmin ediyor, hissediyorum. Dileyen taşra diyebilir.

Gönülde yer etmiş, bir tuğla taşımaya çalıştığım başşehirlerimden biriciği.

Bana “revnaklı” hakikatli gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi

Arasta “Bir Eski Zaman Düşü”

16 Kasım 2025 Pazar 12:56

Bir Şairin Doğuşu: Ukdem

02 Kasım 2025 Pazar 12:39

Sam Weingott’ın Güncesi

26 Ekim 2025 Pazar 12:50

İşte Öyle Bir Zaman

12 Ekim 2025 Pazar 16:08

Bir Üstadın Çocukluk Anılarından

28 Eylül 2025 Pazar 14:11

Eskimeyen Fotoğraflar

21 Eylül 2025 Pazar 14:49

Tehlikeli Alakalar

14 Eylül 2025 Pazar 14:57

Kahramanınız Sizin mi?

07 Eylül 2025 Pazar 14:49