Barış Bektaş: Sorularımıza Cevap Bekliyoruz 

Barış Bektaş: Sorularımıza Cevap Bekliyoruz 

Siyasi partilerin Konya’daki il başkanları; siyasi görüşlerini, fikirlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini Merhaba Gazetesi “Siyasetin Nabzı” sayfaları için kaleme aldı.

CHP Konya İl Başkanı Barış Bektaş

Sorularımıza Cevap Bekliyoruz 

 

Değerli Konyalı hemşehrilerim; ekonomik koşulların giderek ağırlaştığı, üretenlerin ezildiği, rantçı yandaşlar dışında kazananın olmadığı, vatandaşın cebinden alınan vergilerin nasıl ve nereye harcandığı ile ilgili hiçbir şeffaflığın olmadığı günlerden geçiyoruz.

Bu durumun en somut örneği; muhalefetin sorduğu “128 MİLYAR DOLAR NEREDE?” sorusuna cevap dahi verilemeyişidir. Bu durumun iki nedeni olabilir iktidarın bu soruya verecek cevabının olmaması ya da kendisinin soru sorulabilir, denetlenebilir olduğunu düşünmemesi; her iki durumda vahim bir vaziyettir. Bu soruya muhalefet olarak sorduğumuz “MAFYADAN AYLIK 10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ KİM?” sorusu eklenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti  İçişleri Bakanı tarafından teyid edilen bu bilgi ile ilgili gereğinin yapıldığını maalesef göremiyoruz. Ülkenin içişleri bakanı tarafından somutlaştırılan yani iddiadan ziyade bilgi haline dönüşen bu olayla ilgili adli bakımdan ihbar kabul edip soruşturma başlatan bir savcıya rastlamadık. Bunu geçtik bu konunun siyaseten incelenmesi ile ilgili komisyon taleplerinin de iktidar partisi ve ortağı tarafından reddedildiği ortada. Hesap vermesi gereken kişilerden ziyade temiz toplum talebiyle iddialar hakkında açıklama isteyenlerin baskılandığı zamanları yaşıyoruz maalesef.

20 yıla yakın bir süredir ülkeyi yöneten geçmiş cumhuriyet hükümetlerinin birikimlerini özelleştirme adı altında yok etmiş ve geçiş garantili köprü ve otoyollarla, hasta garantili hastanelerle, uçuş garantili havalimanlarıyla henüz doğmamış gelecek nesilleri dahi borçlandırmış bir hükümetten “128 MİLYAR DOLAR NEREDE?” ve “MAFYADAN AYLIK 10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ KİM?” sorularına cevap vermelerini beklemiyoruz. Çünkü 2017 referandumu ile içine sokulduğumuz sistem şeffaf bir yönetimin kaynağı olan denetlenebilirliği tamamen ortadan kaldırmış ve güçler ayrılığını sonlandırmıştır. Yürütmenin açık bir şekilde yasama ve yargıyı tahakkümü altına alması nedeniyle artık savcılar içişleri bakanı tarafından verilen bilgiyi dahi araştıramaz bir duruma gelmişlerdir. İktidar partisine mensup siyasetçilerin ve belediyelerin artık denetlenemez durumda olduğu açıktır. Fetö soruşturmalarında araştırılmayan sektör ve meslek grubu kalmamışken siyasete girilememesi bağımsız yargının kalmadığının en somut göstergesidir. İktidar kendi belediye başkanlarını savcıların incelemesine bırakmak yerine istifaya zorlaması da aynı anlayışın ürünüdür ve cezayı bağımsız yargı yerine kendim veririm şeklindeki hastalıklı anlayışın sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası itibarını adeta yerle bir eden AKP’li belediyelerin gri pasaport skandalı da aynı mahiyette olup bu anlayışın sonucudur. Sistemli bir şekilde yıllardır AKP’li belediyeler üzerinden insan kaçakçılığı yapılması, CHP’li belediyelere sürekli müfettiş gönderilirken, sadece merkezi hükümetin değil AKP’li yerel yöneticilerin de denetimden muaf olduğunun açık delilidir. Maalesef sadece güçler ayrılığı ortadan kalkmamış tarafsız cumhurbaşkanlığı da ortadan kalkmıştır. Bu da her türlü iddia da tarafsız cumhurbaşkanlığı sisteminde devreye giren Devlet Denetleme Kurulu gibi idari tahkikat yapabilecek kurullarının da artık kullanılamamasına neden olmaktadır. Kısaca, gelinen noktada iktidar partisine mensup bir siyasi figürseniz, yerel siyasetçi bile olsanız hem adli hem de idari bakımdan hiçbir denetime tabi olmuyorsunuz. Yani savcıların soruşturması mümkün olmadığı gibi, idari bakımdan da denetim kurumsal ve objektif olmadığı için iktidar partisinin dokunulmazlığı olduğu fiili bir durum söz konusudur. AKP iktidarının yok ettiği adalet yapısında, başında bulunduğu bakanlığa fahiş şartlarla kendi şirketinden dezenfektan satan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a değil, Fatih Sultan Mehmet Han’ın türbesinde eli arkada bağlı olan Ekrem İmamoğlu’na soruşturma açılıyor. Bu kadar ciddi delillere rağmen Ruhsar Pekcan ile ilgili adli bir işlem yapılamadığı gibi; Yüce Divan’da yargılanmak bir yana parlamenter demokrasinin GENSORU gibi denetim mekanizmaları da kaldırıldığı için yolsuzluğa bulaşanlar için siyasi bir sonuç da doğmamaktadır. Daha doğrusu siyasi sonuç Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınma şeklinde doğmaktadır. Görevden alınan Ruhsar Pekcan’ın yolsuzluk iddialarında böylece kurtulması hangi demokrasi ile hangi vicdan ile izah edilebilir. Zaten bakanlıktan alınan isimlere kısa zamanda çoklu maaşlarla yeni işler bulunduğu/ayarlandığı da ortada. Eski Aile ve Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un 39.423,00 TL maaşla/huzur hakkıyla KARDEMİR yönetim kuruluna atanması gibi örneğin.

Gelinen noktada güzel ülkemizde her türlü ve adaletsizliğin ve yoksulluğun kaynağı olan bir sistem ve anlayışla yönetiliyoruz. Yolsuzlukların sadece çok somut deliller ortaya çıktığında ilgili kişinin yedeğe çekilmesiyle bastırıldığı, hiçbir şeyin gün yüzüne çıkmasına müsaade edilmediği bir ortam oluşmuş durumda. Dünyada bizden büyük 16 ekonomi olmasına rağmen en çok kamudan ihale alan 10 şirketten 5’inin bizim ülkemizde olması işte bu hesap vermeyen, denetlenmek istemeyen ve bildiğini okuyarak kamunun kaynaklarını 5 müteahhide aktaran anlayışın sonucudur. Bu 5 şirketin geçişi paralı körüler, otoyollar, uçuş garantili havaalanları ve müşteri garantili hastanelerle 250 Milyar Dolarlık ihale alarak Çin,ABD ve Almanya gibi dev ekonomilere rağmen dünyada en çok ihale verilen ilk 10 içine girmesi kayırmacı yönetim anlayışının sonucudur. Türk yargı sisteminin bağımsız olmamasına, eli kolu yürütme tarafından bağlanmış olmasına rağmen güvenmeyerek bu aldıkları ihalelerle ilgili İngiliz Mahkemelerini yetkili kılan bu iktidarın ve besleme müteahhitlerinin iyi niyetli olmadığı açıktır. Bağımsız yargı ve denetim mekanizmaları kalmadığı için köprüler, otoyollar, havaalanları ve hastaneler üzerinden yapılan bu soygun düzenine son vermenin tek yolu kalmıştır o da bu iktidardan sandıkta hesap sormaktır. İşsizlikten, yoksulluktan inleyen milyonlara rağmen 3-4 maaşla semiren yandaşlardan kurtulmanın tek yolu AKP’ye seçimlerde muhalefet olma görevi vermektir. Yandaşın, akrabanın değil halkın iktidarının yolu sandıkta CHP’sine verilecek destekten geçmektedir. Rantçının, yatarak zengin olanların değil üretenin, emek verenin iktidarı CHP’sine verilen oylar ile kurulacaktır.

“128 MİLYAR DOLAR NEREDE?” ve “MAFYADAN AYLIK 10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ KİM?” sorularımızı durmadan yineliyoruz ve kahir ekseriyeti 20 yıla yakın süredir iktidarı destekleyen değerli hemşehrilerimizi, verdikleri desteğin karşılığının Konya’ya verilmediğini hatırlatıyor ve artık alternatifleri ve bilhassa üreteni baş tacı eden, hakça paylaşımı hedefleyen ve halktan aldığı vergiyi yine halkına verecek olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne desteğe çağırıyor, aydınlık ve güzel bir gelecek diliyoruz…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.